Özal'ın Körfez Savaşı'ndaki tavrı veya bugün Rusya'nın Suriye'de ne işi var?
Yunus Demirel
- 37848
Sevgili kardeşlerim,
Tarihini tam olarak hatırlayamıyorum ama olay bu günkü gibi hatırımda, Ankara’nın ilk Büyükşehir Belediye Başkanı merhum Mehmet Altınsoy ile birlikte Altınsoy'un bürosunda oturuyorduk. İçeriye çat kapı merhum Cumhurbaşkanımız Turgut ÖZAL girdi, "Mehmet, Meclisten bir haber alabildin mi" diye sordu.
Mehmet Bey de "aldım ama tezkere geçmeyecek gibi bir hava estirdi arkadaşlar" karşılığını verdi. Özal, "Nedenmiş" diye sorunca "Ergun Paşa (Milli Savunma Komisyonu Başkanı Recep Ergun) karşı çıkıyor ve arkadaşları da tezkere aleyhinde oy vermeye ikna ediyormuş" dedi. Bunu duyan Özal, sinirlendi, "Bağlayın bana Ergun Paşa'yı" dedi, bunun üzerine Mehmet Altınsoy, TBMM’yi aradı ve telefonu Özal'a verdi. Ergun Paşa hattın diğer ucundaydı. Telefonu kulağına götüren Özal, "Paşa! Ben Türk Ordusunu ve onun mensuplarını çok iyi tanırım ama senin gibi korkağına ilk defa şahit oluyorum" dedi ardından Meclis'ten derhal çıkmasını söyledi ve telefonu kapattı.
Rahmetli Cumhurbaşkanımızın çok sinirlendiği her halinden belliydi ve "Ne halleri varsa görsünler" diyerek gitmek üzere kapıya doğru yöneldi, tam çıkmak üzereyken Mehmet Bey, "Sayın Cumhurbaşkanım! Yeri ve zamanı değil belki ama kızmazsanız size bir hususta bilgi vermek istiyorum" dedi. Özal da "Söyle Mehmet” deyince, Mehmet Bey, “Efendim! Bazı arkadaşlar hanımefendinin İstanbul İl başkanı olması taraftarı değil. Gerekçe olarak da bu durumu halka anlatamayız diyorlar” dedi. Özal, “Kimmiş bu arkadaşların” diye sorunca Mehmet Bey birkaç isim saydı, aralarında Mehmet Keçeciler ve Hasan Celal Güzel gibi isimlerden bahsetti. Özal’ın onlar için söyledikleri sözleri burada söylemem uygun olmaz ama benim için hala ne demek istediğini çözemediğim bir söz söyledi, dedi ki “Bak Mehmet! Söyle o arkadaşlarına “Amerika Irak’ı vuracak. Bizim de Amerika’nın yanında yer almamız tarihi bir sorumluluktur. Irak bizim komşumuzdur ve Rusya, Irak’a destek veriyor. Hem de bize danışma lütfunda bile bulunmuyor.”
Bu konunun bağlantısını hala çözebilmiş değilim. Ama anladığım bir şey var: Bu bir devlet adamlığı öngörü olsa gerek.
Rusya o günlerde Irak için bölgede idi şimdi ise Suriye için…
Şimdi de Suriye’de bir iç savaş sürüyor, hayatından endişe eden, Esat’ın zulmünden kaçan 2,5 milyon Suriye halkı gelmiş ülkemize sığınmış, sınırdaşımız olan bir ülkenin yöneticileri tarafından sürdürülen bu zulme dur diyeceği yerde bizim mağduriyetimizin daha da artması için gelip Suriye yönetimine destek veriyor. Oradaki halkın daha da huzursuz olmasına sebep oluyor. Biz buna dur diyemiyoruz. Neden biliyor musunuz, çünkü Rusya büyük ve güçlü devlet, çünkü biz içerimizde bile bu birliği sağlayamadık. Çünkü Sayın Kılıçdaroğlu, “Ben iktidar olursan Suriyelileri geri gönderirim” diyor. Gelin bu işin içinden çıkın. Demek ki büyük ülke, güçlü ülke olmanın gereği bu. Peki ezilen, yurdundan göçe zorlanan bu mazlum ve mağdur insanlara kim sahip çıkacak? İnsanlık mı bu? Gelin birlik olalım, iri ve diri olalım, ülkemizi kalkındıralım, içerde birliği sağlayalım ki bazı ülkeler bundan çekinsin ve menfaatinin yanında, güçlünün yanında yer almasın. Şayet alacak olursa “Öyle bir ülke var ki bir gün gelir bizden hesap sorar” diyebilsin.