Sisi'nin ipiyle Mısır'a inilir mi?
Şükrü Kanber
- 340
Mısır ülkesi ile Sisi’yi aynı kefede anarak analiz yapmak hataların en büyüğüdür.
Mısır şu anda, kendi vatandaşı olan bir darbeci tarafından ceberutça yönetilmekte, halkın bu dönemdeki kararlara bir etkisi bulunmamaktadır.
Mısır’da azınlıklar tarafından desteklenen Sisi, Müslüman Mısır halkı tarafından kabul görmemektedir.
Dolayısıyla Mısır Türkiye ilişkilerini ele alırken, Sisi ve yönetimini bir tarafa koymak, Müslüman Mısır halkını da başka bir tarafa koymak gerekir.
Yoksa yapacağımız her türlü yorum ve haber havada kalır.
Sisi, kendisini iş başına getiren ve orada tutan efendilerine rağmen hiçbir şey yapmaz, yapamaz.
Geçen hafta Mısır’ın doğal gaz arama sahasında Türkiye’nin alanına dokunmaması sanki Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi ile yaptığı anlaşmadan caymış gibi lanse edildi.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Dış İşleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Mısır’a zeytin dalı uzatan açıklamaları bu algıyı pekiştirdi.
Medyamızdaki yaklaşım sığlığına bazen bakıp hayretler içinde kalıyorum.
Her şeyi bu kadar açıktan oynandığını zannedip sanki Mavi Vatan sınırlarının Mısır tarafından kabul edildiğini varsayıp bayram ilan etmek, bilgisizliğin ötesinde öngörüsüzlüktür.
Sisi kesinlikle Müslüman düşmanıdır.
Hiçbir Müslüman halkın –ki buna Mısırlılar da dahil- ve ülkenin iyiliğini istemez.
Katliam ve kan üzerine kurduğu diktatörlüğünü sürdürmenin tek yolu budur.
Bütün dünyaya demokrasi ve insan hakları ihraç etmekle övünen ABD başta olmak üzere sözde uygar Batı, Mısır diktatörlüğü ile gayet uyumlu bir çalışma içindedir.
Uyumdan kasıt, her dediklerini yapan ve yapmak zorunda olan bir Sisi modeli onların işine gelmesidir.
Üstelik, tüm bu siyasetin finansmanını sağlamaya gönüllü bir Körfez zihniyeti de varken.
Batı için harika bir iş planı bu; ön cephede İslam dünyasına saldıran Sisi, itaatte sorun çıkarmayarak Sisi’yi finanse eden Körfez sermayesi ve arkada sıfır risk ve maliyet ile oyun kurmaya çalışan emperyalist dişli…
Bu genel denklemi bilmeliyiz, Sisi Türkiye’ye bir şirinlik yapıyorsa bilin ki altında bir hin oğlu hinlik yatıyordur.
Sisi’nin yönetimini gayet iyi bilen ve başından beri legal kabul etmeyen Tayyip Erdoğan iktidarının bakanları bu gerçekleri bilmezler mi?
Elbette bilirler.
Onların mesajları Sisi yönetimine değil Mısır halkına yöneliktir.
Çavuşoğlu ve Akar diyor ki Mısır halkına; “Biz sizi seviyoruz, siz bizim kardeşimizsiniz. Doğu Akdeniz’de hakkınız olanı almanızı istiyoruz ama bakın işte Sisi bize düşmanlık etmeye çalışırken sizin haklarınızı da başkalarına peşkeş çekiyor…”
Ilımlı mesajların amacı budur ve son derece yerindedir.
Bu denklemi anlayacak feraset, bilgi ve analiz gücüne sahip bir medya nerede!
Kıytırık bir Yunan gazetesinin ırkçı haberini alıp buradan sanki Yunanistan ile Mısır kavga ediyormuş havası üretmek, masa başında beli yağ bağlamış gazeteciliğin ürünüdür.
Eğer bu tez doğru olsa, hemen bir telefonla Mısır’a gidip meslektaşı Semih Şükrü ile görüşen Yunanistan dış işleri bakanı Nikos Dendias’ı nereye koyacağız?
Ya da Yunan Başbakanı Kiryakos Miçotakis telefonu kaldırdığında ahizeyi ikiletmeden eline alan Abdülfettah Sisi muhabbetine ne kılıf bulacağız?
Burada olan biten, Türkiye’nin sahaya çıkarak tavrını net ortaya koyması, Libya’da karşısındaki tüm şer cephesini dize getirmesi, Türkiye’yi ciddiye almayanların kendi içinde düştükleri derin çelişkilerdir.
Masa başı adım atacaksan sahada yürümeyi bilmelisin.
Kağıt üzerinde sahne kurmanın, eski ve o güzel zamanlarda! olduğu gibi pratiğe yansıtmaya yetmediğini gördü herkes.
Mısır üç yıl önce tedavüle sokulan Sevilla sözleşmesi paçavrasının anlamını yitirdiğini yeni farkına varıyor, mavi vatanda hakkından asla vazgeçmeyecek bir Türkiye gerçeğini görüyor ve sadece elindeki seçenekleri çoğaltmaya çalışıyor.
Yoksa Türkiye’yi sevdiğinden ya da Türkiye’ye fayda sağlamak istediğinden değil.
Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın Türkiye ile mücadelede taraf bile olamayacaklarını, kendi ülkesinde bile sevilmeyen küreselcileri adamı Macron ile yol alınamayacağını, Batı’nın piyonu ve maşası Birleşik Arap Emirlikleri ve onun uydusuna dönüşen Suudi Arabistan’ın petro-dolarlarının hükmünü yitirdiğini anlamanın artçı sarsıntıları bu gelişmeler.
Son dört yılda sınır ötesi harekatlarla düşmanlarına diz çöktürmüş bir Türkiye karşısında kof kabadayılıkların sökmeyeceğini artık herkes biliyor.
Mısır, kendi halkının çıkarlarını ne için feda edecek?
En küçük bir görüş ayrılığında “Mısır bürokrasisi 3000 yıllık intikamını alıyor” diyerek bilinçaltında beslediği baklaları ortaya saçan Yunan kafasıyla mı?
Oturduğu yerden parası ile her yere yetişebileceğini sanan, İslam dünyasındaki her kötülüğün altından çıkan Birleşik Arap Emirlikleri ile mi?
Son yüzyılı petrol parası ile geçinen ama artık içeride halkını ekonomik olarak tatmin etmekten her geçen gün uzaklaştığı için tahtı ve tacı yakın gelecekte tehlike altında olan Suud hanedanlığı ile mi?..
Aslında olması gereken Türkiye ile Mısır’ın dayanışma içinde bulunmalarıdır.
Türkiye-Mısır işbirliğinin Ortadoğu dengelerini tümünden değiştirme potansiyelini biz biliyoruz, Batı bilmiyor mu?
Körfezde, Ortadoğu’da, Afrika’nın pek çok bölgesinde kurulmuş bütün masaların sallanması anlamına gelir bu birliktelik.
Mursi’ye darbe yapılmasına göz yumum kuklaları diktatör Sisi’nin işbaşına gelmesine icazet veren emperyalist koalisyon buna izin verir mi hiç?
Romantik beklentiler güzel ama Sisi işbaşında olduğu müddetçe bu arzunun bir hayalden öteye geçmesi ihtimali yok.
Yapılacak en doğru iş, uzun zamandır işlerliği olan arka kapı diplomasisini devam ettirmek, Sisi sonrası Mısır için yolun taşlarını döşemek ve Müslüman Mısır halkını kazanmaya devam etmek…