İbrahim Dilmaç

SELEFİ İSLAM-ILIMLI İSLAM

İbrahim Dilmaç

  • 1473

 

Selefi kelimesinin anlamı bizden öncekiler yanı atalardır. Selefilik denilirken Türkçe aslında “atacılık” yanı atalarının izinden gitmek kast edilir.

Selefilik bir nevi çöl-bedevi İslam anlayışıdır. Çölde yenilik aramak ölümcül sonuçları olabilecek riskli bir maceradır. Çöl ıssızdır, susuzdur. Yeni yollar ve yeni su kaynakları aramak ölümcül sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle çölde yaşayanlar için en güvenilir yol daha önce atalar tarafından keşfedilmiş yollardır. Seleflerin yanı ataların yolundan gitmek çöl insanı için en doğru yoldur. 

İslam Dünyasının yetiştirdiği ve sosyoloji doktrinlerinin kurucusu kabul edilen İbn Haldun’un “coğrafya insan zihnini ve kaderini şekillendirir” paradigması selefilik ile çöl ilişkisini açıklamada zihnimize ufuk açar. Selefi öğretinin tarihsel kökenlerine bir yolculuk yapmak istersek Hz. Ali, Muaviye ve Hariciler arasındaki mücadeleye bakmamız gerek.

Eğer İslam dini sıcaktan kavrulan susuz Hicaz çölleri yerine Sibirya steplerinde yada Prusya ormanlarında ortaya çıksaydı bugün bambaşka bir İslam anlayışı ile karşı karşıya olacaktık!

Esas itibariyle bütün tek tanrılı dinlerin Ortadoğu çöllerinde ortaya çıkıp şekillenmesinde de çöl insanının mistik hayal gücünün etkisini görürüz. Ancak Hristiyanlık merkezi erken dönemlerde başka coğrafyalara taşındı. Buna rağmen Hiristiyanlığın içine sınmış çöl sertliği ve katılığı Ortaçağ boyunca Avrupa’yı kasıp kavurdu. Yahudilik ise hala o çöl sertliğini muhafaza eden bir dindir.

İslam dini de ortaya çıktığından çok kısa süre sonra Pers ve Türk kavimleri arasında yayıldı. Hicaz dışına doğru çember genişledikçe İslam dini çöl sertliğinde yumuşama oldu. Ancak bu yumuşama çöl bölgesini pek etkilemedi. Selefi öğreti burada üretildi.       

Selefi öğretinin İslamin Araplar dışında Kuzey Afrika, Orta Asya ve Iran-Hint coğrafyasına yayılması ile başka kültürlere ait milletlerin Müslüman olması sonrası doktrine edildiğini dikkate almak gerek.

İslam’ın başka milletler arasında yayılması ve başka kültürlerle karışması çöl zihniyetinde ki Araplar arasında İslam’a “bidat’ girmesi olarak yorumlandı. Bu anlayış atalar İslamina yeniden dönmek olarak formüle edilen selefi kelamciliğin doktrine edilmesine sebep oldu. Selefi kelamcılığın Hicaz bölgesinde yaygın olan daha katı yorumlu Hanbeli mezhebi mensupları arasından çıkmış olması dikkate değerdir.

Ancak cihadı selefiliğin kökeni modern zamanlarda ki yanı 1979 yılında SSCB’nin Afganistan işgaline dayanır. Osmanlı imparatorluğunun yok edilmesi ile Ortadoğu’nun emperyalistlerin sofrasında meze edilmesi devlet dışı aktörlerce yürütülecek silahlı cihat fikrinin meşrulaştırılmasına hizmet etti.

Gerçi 17 ve 18. y.y. da Osmanlı hilafetine karşı “hilafetin sadece Kureyş’e kabilesine ait olduğu” şeklindeki uydurulmuş hadislere dayanılarak Hicaz çöl bölgesinde Vahabi ayaklanmaları da doktrine edilmemiş bir selefi ayaklanma girişimiydi.

Kısaca selefi öğreti püriten bir İslam’a dönüş mücadelesidir. Sünni Arap dünyasının derin katmanlarında bu öğreti hala canlılığını korumaktadır. Suudi Arabistan’ın veliaht prensinin “ılımlı İslam’a geçme” politikasının kanaatimce çatışmasız olması pek mümkün görünmemektedir. Çünkü Suudi Arabistan çöllerinde ve şehirlerinde hala bu püriten-selefi anlayış çok köklüdür.

İBRAHİM DİLMAÇ (27.11.2017)

Yazarın Diğer Yazıları