Kemalizm ile sosyalizm arasında lümpenleşmiş CHP
İbrahim Dilmaç
- 32956
CHP Atatürk’ün kurduğu parti olmakla hep övünür. Evet, CHP’yi Atatürk kurmuştur. Atatürk CHP’yi siyasi yelpazenin solunda bir parti olarak kurmadı. CHP 1960’lara kadar kendini asla solcu olarak da görmedi. Siyaset bilimi açısından bakarsak Atatürk pozitivizme inanan, radikal bir seküler ve siyasi fikirleri açısından yelpazenin epeyce sağında yer alır. Çünkü milliyetçidir. Sömürge ve kolonyalist geçmişi olan Ortadoğu ve bazı Balkan ülkelerinde sol ile milliyetçiliğin iç içe girmiş modelleri vardır. Arap milliyetçiliği ile sosyalizm karışımından doğan BAAS partileri gibi. Ama Türkiye ve Türkler tarihin hiçbir döneminde sömürge altında yaşamadılar. Bu nedenle dış destekli bir tepkisel milliyetçilik ideolojisi bu topraklarda yeşermedi. BAAS ideolojisi Sovyet destekli sosyalist soslu Arap milliyetçiliğidir.
Atatürk hayali Türkiye’nin Batı Avrupa tipi modern bir liberal devlete evrilmesidir. Ama bunu yaparken liberal ilkelerden değil Fransız devriminden ve Jakobenizmden etkilenerek hareket etmiştir. Ama nihai hedefi seküler ve liberal bir demokrasidir. Atatürk’ün fikirlerinin hiçbir yerinde asla bir sosyalizm ve hatta sosyal demokrasi hayranlığı bulamassınız.
Bu sebeple CHP’nin kendi içinden çıkan liberal-sağ DP iktidarına karşın sadece daha laik ve daha modernliği savunan bir parti olduğu iddiası ile yol alamayacağını düşünen CHP kurmayları bir kurultay kararı ile merkez solda yer aldıklarını ilan ettiler. Bu sıralarda Atatürk’ün seküler ve devrimci yönünü öne çıkaran sosyalizme de ciddi sempatileri olan bazı aydınlar Kemalizm doktrinini icat etmişlerdi. CHP bunu da sosyal demokrasi ile birlikte sahiplendi. Kemalizm ideolojik olarak birçok karmaşık ve tutarsız fikirlerin eklektik bir bicimde bir araya getirildiği muazzam bir safsataydı.
CHP kendini solda ilan ederken Avrupa’daki benzer sol partiler gibi tabana sahip değildi. CHP tabanı esas itibari ile küçük burjuva ve bürokratik elitlerden oluşuyordu. Bu nedenledir ki sosyalist düşünür İdris Küçükömer “CHP sağdır, DP soldur” şeklinde o meşhur ironisini yapmıştı.
Kurulduğu tarihten beri CHP’nin ideolojisi tabanı, seçmen kitlesi yada halkın taleplerine göre belirlenmez. CHP’nin politik söylemi ve ideolojisi her zaman yukardan aşağıya doğru belirlenir. Çoğu zaman parti üst yönetimi ile aşağısı arasında ideolojik uçurumlar oluşur. Bugünkü gibi…
AKP’nin tek başına iktidar olduğu 2002’den bu yana CHP siyasetin sol kulvarında Kürtçü-sosyalist HDP ile yarışıyor. Deniz Baykal’ın CHP’si sert laik Kemalist-ulusalcı sol bir doktrine yaslanıyordu. Bu anlamda HDP ile bir yarış içinde değil düşman kamplarda gibilerdi. O CHP’nin aldığı oylar %20’lerin üzerine hiç çıkamadı.
FETÖ marifetiyle yapılan bir operasyon sonucu CHP’nin başına Tunceli doğumlu, geçmişte lümpenlik düzeyinde de olsa sosyalist sol ile ilişkisi olan Kemal Kılıçdaroğlu getirildi. Sert Kemalist-laik-ulusalcı kadrolardan ve söylemlerden adım adım vaz geçildi. Sosyalist sol ideolojinin söylemleri liberalizme eklemlendi, parti kadroları liberal-sosyalist söylem sahipleri ile dolduruldu. Tamda bu dönemde Türkiye partisi olacağız diye Abdullah Öcalan’ın talimatıyla içine Türk solunun değişik fraksiyonlarını almış HDP kuruldu. CHP’ye ciddi rakip oldu. Şimdi önümüzdeki 2019 seçimlerinde CHP İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde belediyeleri, cumhurbaşkanlığı seçiminde de göstereceği adayın %50+1’ı alması için strateji geliştiriyor. Bu stratejide HDP seçmeni ve PKK sempatizanı Kürtler, sosyalist sol, Erdoğan “düşmanı” milliyetçiler ile İslamcıların oyunu konsolide etmeye çalışıyor. İstanbul İl Başkanlığına Marksist ve komünist örgütler içinden gelen ve HDP’ye yakın Canan Kaftancıoğlu’nun getirilmesi HDP tabanına verilmiş bir selamdır.
Ancak CHP’nin işi çok zordur. İkna etmek zorunda olduğu siyasi yelpazenin bir ucunda PKK sempatizanları, diğer ucunda PKK’yi can düşmanları olarak gören Türk milliyetçileri ve Atatürkçüler vardır! Atatürkçüler ’de ki Erdoğan çelişkisi o kadar büyük ki CHP’nin PKK tabanını ikna etme çabalarını pek sorun etmiyorlar. İyi Parti olarak örgütlenen eski-yeni ülkücülerin bir kısmında da Erdoğan çelişkisi çok büyük. Ama onlarda hala PKK nefreti de üst düzeyde. Bu nedenle HDP tabanı ile geleneksel MHP tabanını bir araya getirecek sihirli bir formül Kemal Kılıçdaroğlu tarafından bulunamayacaktır. Ülkücülere yönelik “bende sizin kadar milliyetçiyim”, PKK sempatizanlarına karşıda “özerklik istiyorsanız onu ben vereceğim” demek arasındaki lümpen siyasal çizgi CHP liderine asla iktidar getirmeyecektir.
Geçmişten beri Kemalizm ile sosyalizm arasında dövülen CHP tabanı şimdide Kürt milliyetçisi söylemler ile ulusalcı söylemler arasında dövülmektedir. Ortak bir ideoloji ve ortak bir siyasal söylemden vaz geçileli çok oldu. CHP tavanı ve tabanı arasındaki tek ortak siyasi nefret Erdoğan olmuştur. Nefret üzerine kurulu bir söylem Türkiye’de asla %50+1 oy oranına erişemez. İbrahim Dilmaç (17.01.2018)