Cemal İncesoyluer

Yunus Peygamberin şehri Ninova ve Musul…

Cemal İncesoyluer

  • 1671

Ortadoğu’da bir şehirdir Ninova. Şuanda Suriye ile Irak arasında, tam da ateşin ortasında ve hedefindedir. Dicle Nehri'nin doğu kıyısında bulunan ve bir dönem Asur Devleti'ne başkentliğini yapan bir Antik çağ kentidir. Modern Musul şehrinin hemen yanında bulunmaktadır. Ve en önemlisi, Yunus Peygamberin doğup-büyüdüğü, peygamberlik görevinin verildiği bir şehirdir, Ninova… Türkiye’nin eğit-donat kapsamındaki grupların adı da, Ninova Muhafızlarıdır. Musul Operasyonu kapsamında Ninova’da bulunuyor. Operasyona katılan güçler; ABD'nin eğittiği ve komutasını yürüttüğü Irak Merkezi güçleri, Türkiye'nin eğittiği Ninova Muhafızları ve başta Haşdi Şaabi olmak üzere Şii milisler ve Kürdistan Bölgesel Yönetimine bağlı Peşmergeler yer alıyor. Türkiye’nin Musul Operasyonunda yer alıp-almadığı hala muamma. Başbakan Binali Yıldırım’ın son açıklamasına göre, hava harekatında Türkiye var ve İncilik Üssündeki koalisyon güçleri arasında yer alıyor. Diyarbakır Ana Jet Üssünde olası bir görevlendirme halinde, hazır bekliyor. Bütün bunlara rağmen, seslendirilen gerçek ise, ABD, Irak Yönetimi ve koalisyon ülkeleri Musul Operasyonunda, daha sonra da olası masada Türkiye’yi istemiyor. Bilinen somut realite budur. İstiklal Savaşımızdan bu yana “Lozan Anlaşması” işaret edilerek, Musul ve Kerkük’ün Misak-ı Milli sınırlarımız içerisinde olduğu söylenip duruldu. Şimdi ortaya çıkan duruma göre, Türkiye’nin bu tarihsel savı, egemen güçler tarafından dikkate alınmıyor. Bu tür tarihi anlaşmalarda “evrensel hukuk” devrede olmalı değil mi? Neden olmuyor? Kıbrıs mevzusunda da iki muhatap ülke vardı: Türk ve Rum toplulukları… İngiltere ne alaka peki? Birincil derecede garantör ülke Büyük Britanya Krallığı… Musul Operasyonunda karar verici başat ülke ABD, okyanus ötesindedir ama, koalisyon güçlerinin liderliğini yürütüyor. Emperyalist ülkeler, asırlardır bu topraklar başta olmak üzere, Afrika, Güney Amerika ve Avustralya üzerinde çıkar kardeşliği hukuku içerisinde hareket ediyorlar. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hemen her ortamda dile getirdiği Birleşmiş Milletler (BM)’de değişmez ve veto hakkı bulunan 5 ülkenin alamet-i farikası da, aynı amaçlar doğrultusundadır. Yeni Şafak Gazetesinde bir analiz yazısı yayımlayan Dr. Veysel Kurt (İstanbul Medeniyet Üniversitesi), Musul Operasyonuyla ilgili ilginç değerlendirmelerde bulunuyor. Kurt diyor ki: “Irak Başbakanı İbadi'nin askeri üniformasını giyerek ilk açıklamayı yapması bunun önemli bir işareti. Ancak Irak merkezi güçlerinin sahip olduğu kapasite ve tecrübenin bu yükü kaldırıp kaldıramayacağı önümüzde duran önemli bir soru. Yine de operasyonun ikinci gününde bu anlamda sürpriz sayılabilecek bir gelişme yaşanmadı ya da en azından kamuoyuna yansımadı. DAEŞ'in şehir içinde nasıl direneceği, şehrin içine hangi güçlerin gireceği ve sergileyecekleri davranışlar ise operasyonun hem süresini hem de muhtemel sonuçlarını belirleyecek diğer önemli unsurlar. Operasyon süreci aynı zamanda DAEŞ sonrası Musul'un yeniden nasıl dizayn edileceği ve Musul özelinde Irak'ı nasıl bir geleceğin beklediğine dair ip uçları da ortaya çıkacaktır.” Türkiye’nin 350 kilometrelik sınırına rağmen bu operasyonda yer almasına razı olmayan egemen güçler; başta Irak Başbakanı İbadi olmak üzere “Irak Hükümetinin davetini” işaret ediyor. Buna cevap Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından verilerek, ABD’nin Irak ve Libya’nın hangi daveti üzerine girdiği soruldu. Tabii bunun cevabını vermeleri mümkün değil. Oyun kurucu ülkeler, aslında Ortadoğu’da 10 milyonun üzerinde bir ülke istemiyorlar. Birinci Dünya Savaşından sonra nasıl ki “Osmanlı İmparatorluğu Hinterlandı” ile ilgili yeni haritalar çizildiyse; imparatorluk coğrafyasında 30’a yakın ülke üretildiyse, Suriye-Irak hattında da, küçük ülkeler hesabı bulunuyor. OPERASYONA İLİŞKİN MUHTEMEL SENARYOLAR Dr. Veysel Kurt, başlatılan Musul Operasyonuyla ilgili komplo teoriler ve muhtemel senaryolar üzerine önemli bir analiz yapıyor. Harekatın temel tezinin DAEŞ’i bölgeden çıkarmak olduğu dile getirilirken, bir yandan da 35 bin dolayındaki DAEŞ militanının Suriye’ye geçişi için bir koridor açtığı, uzmanlar tarafından adeta bağırarak ilan ediliyor. “DAEŞ'in sökülüp atılması dışında her bir aktörün kendi gündemi ve buna bağlı stratejisinden bahsetmek zor değil” diyen Dr. Veysel Kurt, analizini şöyle sürdürüyor “İran, Haşdi Şa'bi örgütler üzerinden Şii nüfuzunu artırmak ve bu nüfuzu askeri milislerle tahkim etme peşinde. Irak'ın 2003 yılında işgal edildiğinden beri yürüttüğü bu stratejinin sonuç verdiği ve Irak'ta ciddi anlamda bir etkinlik alanına sahip olduğu artık kabul gören bir olgu. Kuzey Irak yönetimi ise bu operasyonu bağımsızlık yolunda bir kaldıraç olarak kullanmakla kalmayacak, petrolden istediği payı almak ve pazarlanması noktasında inisiyatif almak için kullanacaktır. Amerikan işgali sonrasında Kerkük'le ilgili oluşan fiili durumun Musul konusunda oluşması durumunda burada söz sahibi olmak isteyecektir. Bütün bu farklı ajandalar, operasyonun sonuçları ile ilgili endişelerin gündeme gelmesine neden olmaktadır. İran ve Iraklı Şii milislerin mezhepçi politikaları ve intikam duygusuna yönelik söylemleri, Musul merkezli yeni bir mezhep çatışmasının önünü açabilir.” Suriye ve Irak’ta bir çok şehir, kasaba ve köyü ele geçirmiş DAEŞ ile bugüne kadar en etkin mücadeleyi veren Türkiye, Fırat Kalkan Operasyonuyla aslında Musul Operasyonunun da önünü açtı. Buna rağmen Irak ve diğer koalisyon ülkelerinin Türkiye’nin bu operasyonda yer almasını istememeleri, anlaşılmayan bir durum değil. Yukarda ifade ettiğim gibi, 15 Temmuz darbesini püskürtmüş bir ülke aradan 1.5 ay geçtikten sonra böylesine kapsamlı bir operasyon kabiliyeti içerisinde olması, dost görünüp düşman olan ülkeleri rahatsız etmiştir. Dış politikamızdaki hareketli günler içerisinde bulunduğumuz şu zamanda, iki siyasi partinin söylem ve duruşu çok ilginç. CHP ve HDP, sanki tek merkezden hazırlanmış bir metin okuyorlar. Türkiye’nin elinde güçlü kozları zayıflatmak için ülke içi siyasette bu partilerimizin menfi açıklamaları, hiçbir ülkede görülmeyecek bir tonda devam ediyor. Özetle, Musul Operasyonu bir sonuç değildir. Emperyalist ülkelerin stratejik planlarının bir ürünüdür. Türkiye’nin de bu coğrafyada etkin ve güçlü olması istenmiyor.

Yazarın Diğer Yazıları