Cemal İncesoyluer

Kapıya konulanlar, tekkeye mürit aranmayanlar

Cemal İncesoyluer

  • 32127

16 Nisan halkoylamasında ki sonuç malum. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Parti’ye yeniden dönüş gününde yaptığı konuşmada, “%51.4 AK Partinin değil, %48.6 CHP’nin değil” demişti. CHP’nin lokomotif olduğu referandum sürecindeki hayır oylarıyla ilgili ciddi bir değerlendirme yapmadıklarını, son olaylarla daha iyi anlamış olduk.

Daha doğrusu, şu gün oldu referandum değerlendirmesi yapmadıkları ortaya çıktı. Oysa, bir yazımda “CHP’nin yüzde 49’luk oy baremini” iyi yönetmesi gerektiğini ifade etmiş, ne yazık ki CHP’nin referandum sonuçlarını “reddi miras” yaptığını belirtmiştim.

Bu bir stratejik hataydı ve görüldü ki, parti içi muhalefetin kazan kaldırmasının da kapısı aralanmış oldu. CHP Mersin Milletvekili Fikri Sağlar’ın Akşam Gazetesine verdiği röportajda, doğrusunu isterseniz sağlıklı bir referandum değerlendirmesi yapılarak, asıl CHP’de bir tek adamlık sorunu olduğunun altını çiziliyordu. Fikri Sağlar’ın bu fikri, CHP Lideri Kılıçdaroğlu tarafından hoş karşılanmadı.

Nitekim, Salı Günü yapılan CHP Grup Toplantısında Kılıçdaroğlu, “Partide kavga çıkaranları kapıya koyarım” dedi ve ekledi: Onlar gitsin de Dedikodu Partisi kursun… Belli ki Kılıçdaroğlu ve ekibi ciddi bir paradoks yaşıyor. Bu yaman çelişkileri hem referandum sürecinde gösterdiler, hem de referandum sonuçlarıyla abandone oldular.

Mesela, CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun referandum sürecinde en önemli argümanı, anayasa değişikliğinde “Tek Adamlık Sistemi” olacağını söylüyordu, değil mi? CHP’li muhaliflerin yaptığı açıklamalarda, Kılıçdaroğlu’nun CHP’de tek adam, tek yetkili, tek karar mercii, iki dudağı arasında hüküm veren tek aktör…

Kılıçdaroğlu’nun referandum boyunca köpürttüğü tek adam argümanı bir bumerang gibi geri dönüp, kendisini vurdu. Kılıçdaroğlu’nun ikinci paradoksu ise, referandum sonucunu kabul etmediğini ilan idi. Şimdi ne yapıyor, reddi miras yaptığı referandum sonucunun 48,6’lık hayır kısmını kendi başarı hanesine, hatta kendi oy kabulü olarak düşünüyor. Bu olabilir miydi? Aslında mümkündü.

Eğer halkın bu tercihini suhuletle kabul etseydi, bu kabule uygun açıklamalar yapabilseydi, CHP Sözcüsünün “Sine-i millete gideriz” gibi siyasi intihar anlamına gelecek lafları olmasaydı, referandumu “gayri meşru” ilan etmeseydiler…

CHP’nin eşek kuyruğu gibi ne uzayan ne kısalan yüzde 25’lik oranını bir tık yukarı çıkma ihtimali vardı ama, süreç yönetilemediği için, bugün yaman çelişkiler içinde parti içi kılıçlar çekildi. Hülasa, CHP o bildiğimiz zihniyetin, o kafanın, o parti iktidarı için beyhude mücadelesinin, o hizipçiliğin pençesinde patinaj edip duruyor. AK Parti cephesinde ise, hiçbir şey sütliman değil. FETÖ’nün siyasi ayağı, FETÖ’cü kriptoları sahaya sürerek, AK Parti’de kaos oluşturmak için ellerinden geleni yapıyor.

FETÖ’nün siyasi ayağı denilince, salt AK Parti akla gelmesin. MHP’de kazan kaldıranların bağları ortaya çıkıyor. CHP’de gönüllü FETÖ’cüler hiçte az değil. PKK’nın siyasi uzantısı HDP ise, son 2 yıldır FETÖ ile “terör kardeşliği” kurduğu biliniyor. Meclisteki bu 4 partide FETÖ’nün siyasi ayağının yüzü aşkın milletvekiline tekabül ettiği, her ortamda dile getiriliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Parti’de yaptığı konuşma ve daha sonra ki çeşitli vesilelerle yaptığı açıklamalar, aslında hem Türkiye’nin hem de partisinin yeni yol haritasının işaret fişekleri niteliğindedir. Hatırlayın, bir değil, kaç kez “Yalnızım” demişti Reis…

Bu serzenişi, bulunduğu makam yada ülkeyi yönetme keyfiyetiyle ilişkili değildi. Herkeste biliyordu ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan. FETÖ ile mücadelesinde yalnızdı. Bu açıklamasının, yani “yalnızım” dediğinden çok değil 6 ay sonra 15 Temmuz darbe/işgal girişimi oldu. Bugüne geldiğimizde ise, AK Parti’de ikinci kaos denemesi “İslamcılar” kavramı üzerine yapılıyor. Bir yandan FETÖ’cüler, diğer yandan “İslamcılık” retorikleri, parti içerisinde yeni bir tartışma alanı açılmaya çalışılıyor.

Bu konuda taraf olanlara bir bakın. Mesela, Ertuğrul Özkök ile Ahmet Hakan gibi adamlar, “Evet ya, AK Parti’de İslamcılar tasfiye ediliyor, yazık, bu olamaz” türü yazılar yazdı. Ahmet Taşgetiren gibi bu mahallenin çok önemli bir kalemi de, köşesinden kafasını uzatıp, bu tartışma ateşine odun atıp, destek verdi. Reis, bütün bu tartışmalara son verecek cümleyi kurdu ve dedi ki: Biz tekkeye mürit aramıyoruz. Menfaat kardeşliği ve yol arkadaşlığı da istemiyoruz. Biz birbirimizi Allah için seveceğiz…

Mevzu budur işte. Reis, AK Partiye muhteşem bir geliş yapmıştır. Reisin AK Partiye bu gelişi, AK Parti’nin yeniden Reis’e dönüşü anlamına gelmektedir. 979 gün süren bu ayrılık, AK Parti’nin kurucu projelerinin ertelenmesine, temel görüşlerinden savrulmasına, sıradan partiler gibi polemik, hizip ve dış etkenlerin müdahalesine açık olmuştu. Reis’in bu gerçekleri ve iyiye gitmeyen tabloyu görmesiyle birlikte, aşkım, beşinci çocuğum dediği AK Partiye gelmesi vacipti.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun, tek adamlık davranışı olan “kapıya koyarım” derken, sürekli laik olmadığı, din partisi iddia ve yakıştırmalarına cevap olacak şekilde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’da “Tekkeye mürit aramıyoruz” diyerek, bir bakıma bu iftiralara da cevap vermiş oldu.

Yazarın Diğer Yazıları