Cemal İncesoyluer

Hayır diyecekleri çok seviyorum…

Cemal İncesoyluer

  • 1518

Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine sesleniyorum. Lütfen, anayasa değişikliğine ilişkin yapılacak referandumda “hayır diyenlere” sahip çıkın.

Şahsen, bu hayırcı cenahın gerine gerine hayır diyebilmeleri için her türlü desteği vermeye hazırım. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, değerli hemşehrimiz Özlem Zengin’in, “Hayır diyenlerde, evet diyenlerde vatanseverdir” dediği gibi, hayır diyeceklerin değerini bilmemiz gerekiyor.

Her ne kadar CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Evet diyenler vatan hainidir” dese de, bunu kimse ciddiye almadı. Şimdi de, “Referandum da hayır çıkacak” diyor ya, doğrusu beni çok güldürüyor. Yakın tarihimizde birkaç siyasetçi var ki; bu muhteremler ne söyleyse, ne tahmin ettiyse tam tersinin çıkması gibi bir kadere sahip oldular.

Mesela, Kemal Kılıçdaroğlu, Abdüllatif Şener, Gürsel Tekin, Deniz Baykal, Selahattin Demirtaş, Ümit Özdağ, Meral Akşener gibi isimleri bir çırpıda sayabiliriz. Merak edenler 2015 Şubatından bugüne kadar yaptıkları açıklamalarına gazete arşivlerine bir göz atarlarsa, ne demek istediğimi anlarlar.

Referandum da herkesin evet demesi çok sıkıntı olurdu, o nedenle hayır diyecekleri hem seviyorum, hem de demokrasimiz için çok önemli bir rol üstlendiklerini düşünüyorum.

Yoksulluğa, yolsuzluğa, işsizliğe, OHAL’e, diktatörlüğe hayır!

Hayırcıların ortaya dökülen referandum kampanyasında kullanacakları argümanlardan bir kısmı bunlar. Her ne kadar bunlar bir nevi tekrarlarsa da, her ne kadar zekaya yüksünen kavramlar değilse de, her ne kadar toparlayıcı ve halka inandırıcılıktan uzaksa da, bir şey söylüyorlar işte.

Kaygı, kuşku, endişe, korku gibi kelimeleri “evet cenahı” için kullanan hayırcıların amiral gemisi CHP; acaba bastırılmış duygularını mı terennüm ediyorlar? Bilemem, bilemeyiz. Halbuki, anayasa değişikliği mecliste görüşülmek üzere havale edildiğinde de, MHP’de 30 fire, AK Parti’de de en az 20 fire öngörmüşlerdir. Bu öngörü, hafızalarımıza dar görü şeklinde kazındı. Değişiklik ortalama 342 gibi bir oy ile halkın onayına havale edildi.

Öngörülerde bulunanlar, şimdi hayırların oranını öngörüyorlar ve evetlerden çok olduğunu iddia ediyorlar. 15 yıldır, yerel ve genel seçimlerde, cumhurbaşkanlığı seçiminde ve referandum da yenilenler, doymuyorlar/doyamıyorlar. Yenilmeye doymayan pehlivan misali, bir daha bir daha yenilmek istiyorlar. Mevzu halk ile olmasa kolay, çünkü alışkın oldukları vesayet odaklarıyla halkın tercih, onay ve kararını bertaraf edebiliyorlardı.

Yeni bir söylemde geliştirmişler. Diyorlar ki, “Tamam, Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı sisteminin başı olmasında bir beis yok. Ancak, daha sonrayı düşünmeliyiz. Ya şöyle şöyle, böyle böyle birisi gelirse ne olur bu ülkenin hali?”

Kurnazlar ya, uyanıklar ya, kasaba politikacıları ya…

Yahu kardeşim siz ne yiyip içiyorsunuz da bu noktaya geldiniz? “Başkan yaptırmayacağız” diye der der tepinen siz. “Muhtar bile olamazsınız” diyen siz. 367 gibi bir ucubeyi icat edip, mecliste cumhurbaşkanı seçtirmeyen siz. “Darbe anayasanın değişmesi için kurucu meclis gerekir” lafını yumurtlayan siz. “Anayasa değişirse iç karışıklık olur” tehdidini savuran siz…

Boşuna uğraşmayın, beyhude “suret-i haktan yana gözükmeye” çaba göstermeyin. Biliyoruz ki, ne suret-i haktan yanasınız, nede suret-i halktan yanasınız.

Geçmişiniz sabıkalı muhteremler. Cübbelerini savura savura gidenlerin bir işaretiyle salonlarda “ikna olmaya teşne” tutumlarınız, her daraldıkça, seçimlerde her yenildiğiniz de karargahlara davetiye çıkardığınız unutulmadı… Bir zamanlar bu ülkede ne kadar vesayet odağı varsa, türbe gibi yüz sürüp yalvardıklarınızı tarihten henüz silemediniz.

Bir yerel, bir genel seçimlerinde veya referandumdaki halkın tercihi karşısında “halk yanlış yaptı” diyecek kadar demokrasiyi tersine özümsemenizi dün gibi hatırlıyorum. Avrupa dediğiniz ülkelerin yarısı Monarşiyle yönetiliyor, farkında mısınız? Hani, siz gibi düşünen aydınlarınızın sığınıpta Türkiye’yi şikayet eden, ispiyonlayan, sırlarını faş ettiği o ülkeler, kral-kraliçeyle yönetiliyor, biliyor musunuz?

Bütün bunlara rağmen, “Hakkaten hayırcıları çok seviyorum”, çünkü onlar bizim ifade ve hızımızdır. Gündüz geceye nasıl muhtaç ise, bunlarda bize lazımdır. Yoksa, demokrasi nasıl işleyecek?

İsterseniz, karşılaştırmalı olarak cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini madde madde irdeleyelim;

1-“Cumhurbaşkanı meclisi feshediyor” diyor, oysa şu anda da bu yetkisi var, hem de kendisi görevinde kaldığı halde...

2-Yeni sistemde Cumhurbaşkanı Meclisi seçime götürmesi durumunda kendisi de gidiyor..Halkta bu faturayı sorumluya keser...

3-Ayrıca şu anki sistemde meclisin Cumhurbaşkanı'nı görevden alma yetkisi yok. Oysa yeni sistemde var..

4-İster Cumhurbaşkanı ister Meclisin böyle kara alması durumda tek taraflı fesih çift taraflıya döndürülüyor...Sistem tam otokontrol görevi görüyor..

5-Bakanlar milletvekilleri dışından seçileceği için, yürütmenin yasama üzerindeki etkisi bitecek.

6-Bakan olmak isteyen milletvekilinin vekilliği düşecek. Yürütme/yasama bağı bitecek, Milletvekilleri daha etkin olabilecek.

7-Lidere dayalı istikrar bitiyor, artık sisteme dayalı istikrar geliyor! 70 cente muhtaç eden Koalisyonlar devri tarihe karışıyor!

8-'Cumhurbaşkanlığı Sistemi' bir hükümet modelidir. Referandum rejim değişikliği değil, sistem değişikliğidir.

9-Cumhurbaşkanı 5 yıllığına halk tarafından seçilecek ve yürütmenin başı olacaktır. Yasama halkın seçtiği Meclisindir.

10-Kanun teklif yetkisi Cumhurbaşkanının değil, halkın seçtiği TBMM'nin olacaktır.

11-Anayasa'da "bağımsız" olan yargı için, artık "bağımsız ve TARAFSIZ" ibaresi geliyor!

12-Ülke'de %34 oyla %70 teslimiyet devri bitiyor. Halktan en az %50 + 1 oy alan Cumhurbaşkanı seçilebilecek..

13-Yeni sistemde artık Milletin hakemliği belirleyici olacak. İlk defa doğrudan milletin hükümeti kurulabilecek ve yine ilk kez doğrudan milletin denetiminde hızlı dinamik karar verme süreciyle ülke için, millet için seferber olacak bir yürütme işleyişi hayata geçecek.

14-Yeni sistemde; millet ile devlet arasında millet iradesini zedeleyecek hiçbir aracı olmayacak. Hiçbir vesayet unsuru ve düzeneği hayat bulamayacak. Hiçbir bürokratik tuzaklar, takozlar, zaptiyeler, oligarşik yapılar olmayacak.

15-Yani kısaca; Artık sözde karar da VESAYET kurumların değil, MİLLETİN olacak.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları