Cemal İncesoyluer

Hamit İzol vakası...

Cemal İncesoyluer

  • 428

"Konuşurken bir elimle yüreğimi tutma adetim değildir" der, usta yazar Kemal Tahir. Normalde, yazarın eseri/romanı anlatılır, eleştirilir ya da yorumlanır. "Aşiret ve öteki yüzü" romanını okurken, yazar Hamit İzol'un hayatından kesitler olduğu o kadar belliydi ki, finale doğru Mersin'de ki "Sultaşa" otelinin ismini vermesiyle, tıpkı kimi sinema filmlerinde olduğu gibi, "gerçek hayattan uyarlanmış" bir tomandı bu. İyi ki de uyarlanmış, yazar Hamit İzol iyi ki de bu romanı yazmış. Sevgili dostumun eline yüreğine, kalemine sağlık. 

Esas bu yazının işaret fişeği tanımlamasıyla özet bir yazı da kaleme almıştım. Elbette, o yazıdaki bazı tespitlerimi bu yazıya ekleyeceğim. Romana başlayıp bitirene kadar zihnimde bir Hamit İzol profili hiç gitmedi. Kendine güveni, insanlara saygısı, oturduğu ortamda baskın kişiliğini ortaya çıkarışı, geldiği topraklara duyduğu özlemi, insanlarla kurduğu sıcak ve doğal iletişimi, tabii refleksleri, aileden gelen (ağa soyu-veren el) cömertliği, kompleksiz tavırları, içtenlikle gülüşü, bulunduğu coğrafyaya uygun sözlü edebiyatın en ilginç öykülerini nakledişi... Kısaca, bu romanla birlikte aslında Türkiye'nin Hamit İzol vakasıyla tanışması gerektiğine inandım. 

O bir devlet elçisi olabilir. O bir tıpkı Yaşar Kemal evrensel barış madalyası alabilir. Doğu ve Güneydoğu sorunu ile terör sorununu ayırt edecek aydın bir zeka olarak hükümetin organizasyon lideri olabilir. Hamit İzol aynı zamanda bir vakıadır. Neden AK Parti, CHP ya da İYİ Parti fark etmedi acaba?

Yazar Hamit İzol pek hoşlanmıyor ama, romanlarını çarpıcı kılan bir statüye sahip. Tam tamına yayınlanmış 6 kitabı bulunuyor.

Soyisminden anlaşılacağı üzere, İzol Aşiretinden. İzol Aşireti, Türkiye'nin en büyük aşiretlerinden birisi. Yazar Hamit İzol'de salt bu aşiretten birisi değil, O bir ağa çocuğu, aşiret lideri. Türkiye Gazeteciler Federasyonunun Mersin programında tanıdım kendisini. "Aşiret ve öteki yüzü" isimli kitabını imzalayıp verdi. Hamit İzol, on parmağında on marifet olan birisi. Mersin'de günlük vasıflı bir gazetesi, güzel bir oteli, Mersin Ticaret Odasında Meclis Başkanı, Ziraat Yüksek Mühendisi ve birçok STK'larda görevleri olan bir yazar Hamit İzol... Bana hediye ettiği kitabından başka; Roza, Ağa'nın akmayan gözyaşları, Kürt'ün Türk aşkı, İsimsiz Bebek ve Büyük Türkiye isimli kitapları bulunuyor. 

Tokat'a geldiğimin akşamı, gözlerimden rahatsız olmama rağmen "Aşiret" romanını okumaya başladım. Yaklaşık yüzelli sayfa kadar okudum. Bir o kadar daha var. Elbette yazar Hamit İzol'un bu romanıyla ilgili geniş değerlendirme yazım olacak. Bu ilk işaret fişeği olsun. Çünkü, yazar Hamit İzol değişik bir roman tekniği ve uslübü kullanmış. Hani ressamların resim sanatına ilişkin en temel adlandırdıkları realist- sürrealist var ya, bu roman kanırta kanırta realist roman kapsamında. Belki, dönemsel roman demekte mümkün. Esinlendi diyemem ama biraz Yaşar Kemal, biraz Kemal Tahir, biraz Nimet Arzık, biraz Abdullah Günbay Yıldız, biraz İskender Pala, biraz da Alev Alatlı kıvamında. Tekrar ediyorum, yine de yazar Hamit İzol kendine özgü uslüp ve tekniği çok net hissettiriyor. Üstelik, akıcı bir dili var, saydığım yazarların hiçbirisinin rüzgarına kapılmamış, yazı adamlığı rotasını kendisi çizmiş. 

Okuduklarımdan, yazar Hamit İzol kendi hikayesini yazmış gibi geldi. Güneydoğu'daki feodal yapının zirvesinde yaşayan bir ailenin ferdi olarak Hamit İzol, yüreğimizi acıtan kan davaları, intikam kararları, aşiret töreleri ve aşk sarmalında başımızı döndürüyor. Oysa biz, aşiret ve ağa gerçeğini öyle okumamış, sinema filmlerinde öyle izlememiştik. Yazar Hamit İzol, didaktik anlatımıyla bu konuya başka bir pencere açıyor. O vakit diyoruz ki, demekki hiçbir şey göründüğü gibi değil, hiçbir şey bildiğimiz gibi de değil.

Hamit İzol'un diğer kitaplarını da okacağım. Ancak öncelikle elimdeki "Aşiret ve öteki yüzü" romanını bitirmemle birlikte, yukarda ifade ettiğim gibi, bir Hamit İzol vaka ve vakıasıyla karşı karşıya kaldığımı farkettim. 

Aşiret ve öteki yüzü romanı, feodal yapının varsıl penceresinden bakıyor. Ezberler bozuluyor ve Yaşar Kemal'in İnce Memed'inden kalan ağa Abdi Ağa ile maraba İnce Memed salıncağında gidip gelen ezberimizi bir solukta kusuyoruz. Kan davaları, en çok varsıl aşiretler arasında oluyor. Eli tabanca tutup tetik düşüren bazı marabaların burada ki rolü sadece tetikçilik. Gönüllü zindan da yatan. Buğday payını büyütmek için ağaya şeksiz şüphesiz biat eden kişilerdir, marabalar. Aşiretler arası kan davasında maraların aile iyalı hedef olmaz. 

Ve aşklar. Aşiret töreleri, tıpkı kan davaları gibi aşk tanımaz. Töre, akraba evliliğinden başka bir evliliğe izin vermez. Evlenecek tarafların fikri sorulmaz. Karar, aşiret reisiyle birlikte divanda verilir. Ne karar öncesi nede sonrası, evlecek delikanlı ile genç kıza fikri sorulmaz. Töre de Hindistan'da olduğu gibi otoriter "kask"  sistemi vardır. Herkesin haddini hududunu bilir. Aşiret Reisinin ağzından çıkan bir söz, kaleşnikof'tan çıkmış mermi gibidir, geriye döndürülemez. 

Hüzünü, gözyaşını, töreyi, yasak aşkları, hayata tutunma çabalarını okuyorsun bu romanda. Yazar Hamit İzol, sansürsüz yazmış mevzuları. Belli ki, yüreğindeki vatan sevgisi, barış için bir lahzada olsa tuzum olur mu diye düşünmüş...

Oldu sevgili dostum Hamit İzol. Önyargı prangalar ondan kurtuldum. Ezberleri bozuyorsun, ezberimin bozulmasından ben çok memnunum. Allah yolunu açık etsin...

Yazarın Diğer Yazıları