Kontrollü darbe, kontrolsüz yalan!...
Cemal İncesoyluer
- 1679
Demek ki, buraya kadarmış. Demek ki, küp içindekini iyiden iyiye dışarıya sızdırmış. Demek ki, siyaseti rekabetten öte intikam ve kan davasına sokabiliyormuş.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu televizyonların genel yayın yönetmenleriyle bir araya geliyor. Şurdan-burdan, çamdan-kavaktan konuşmalar yaptıktan sonra, söz dönüp dolaşıp 15 Temmuz darbe/işgal girişimine geliyor. Kılıçdaroğlu, “15 Temmuz kontrollü darbeydi” diyor.
İyi mi? Fena değil. Sonra, FETÖ’nün siyasi ayağına ilişkin, adres olarak AK Parti’yi gösterip, 120-180 civarında ByLock’çu vekil olduğunu öne sürüyor.
Bu nasıl peki? Şahane.
Peki 15 Temmuz gecesi CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu neredeydi? AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcıyla birlikte Ankara’dan İstanbul’a gitmişlerdi. Buraya kadar biliniyor. Buradan sonrası da deşifre edildi. 16 Temmuz Cumartesi günü öğleye doğru ortaya çıktı. Darbe püskürtülmüş, Türk milletinin şanlı direnişi, darbecilere galebe çalmıştı.
Kılıçdaroğlu, Hayati Yazıcı ile geldiği İstanbul Atatürk Havalimanında sırra kadem basmış, sonradan öğrendiğimize göre, CHP’li Bakırköy Belediye Başkanının evine sığınmıştı. 15 Temmuz gece yarısı saatler 1.30 sıralarında, yazılı bir açıklama servis edilmiş. Kılıçdaroğlu’nun bu açıklamasını bir kez daha okuyunca, suya tirit kıvamında, “Demokrasi, felan fıstık” gibi, darbecilerin başarılı olması halinde sorgusu yapılamayacak cümleler kurulmuştu.
16 Temmuz’dan itibaren bir kısım aklevvel ve FETÖ kriptoları ne diyordu: Bu bir darbe değil, tiyatro. Tiyatro bitti, hadi herkes evine. Meydanlarda boşu boşuna nefesinizi tüketmeyin, tiyatro perdesi kapandı gitti…
Peki, Yenikapı’da gerçekleştirilen büyük mitinge katılan Kemal Kılıçdaroğlu şimdi ne diyor: 15 Temmuz kontrollü bir darbeydi… Tabii yerseniz! 249 şehit, 2 bin 153 gazi için ne buyuruyorlar acaba? Eğer, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Hande Fırat aracılığıyla halkı meydanlara çağrısı olmasaydı, bir komutan edasıyla Türk Milletinin en önünde yürümeseydi, darbecilere açıkça meydan okumasaydı, oradaki bazı kişilerin Marmaristeyken başka ülkelere kaçma teklifine sert bir şekilde cevap verip elinin tersiyle itmeseydi, 15 Temmuz Destanı olur muydu?
16 Nisan’da yapılacak halk oylamasının önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. CHP Lideri Kılıçdaroğlu 15 Temmuz darbe/işgal girişimine atıfta bulunarak, "kontrollü" darbe diyerek, kontrolsüz bir yalan rüzgarına kapılabiliyor.
CHP Konya Milletvekili, “Eğer evet çıkarsa, evetçileri denize dökeceğiz” diyerek, Türk Milletini Yunan İşgal Kuvvetleri olarak gördüğünü ilan edebiliyor. Kandil’de sürekli “evet telaşı” içerisinde ve hayır çıkması için her türlü tehditler savruluyor. Pensilvanya, hayır çıkması için kesenin değil, kasaların ağzını açmış dağa taşa dolarları yetiştiriyor.
Algılar kaymak gibi. Yerel kriptolar bir yanda, emperyal güçler öbür yanda halkoylamasının hayır çıkması için var güçleriyle ve her türlü yalanı üretmek üzere toplum mühendisliği yapıyor.
Yetmiyor…
Star Gazetesi yazarı Ahmet Kekeç ise köşesinde şu tespitlerde bulunuyor:
“Hatırlayalım: FETÖ’cüler, 15 Temmuz gecesi, darbenin başarısızlığa ulaşacağı anlaşılınca, sosyal medya hesabından darbeyi kınayan göstermelik açıklamalar yapmaya başladılar.
Peşi sıra, “kontrollü darbe” ve “tiyatro”yu dolaşıma soktular.
Oysa, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “öldürüldüğünü” yahut derdest edildiğini düşünüyorlardı. “Sokağa inin” çağrılarının yanlış olacağını, orduyla halkı karşı karşıya getirecek bu provokatif girişimlerden “derhal” vazgeçilmesi gerektiğini söylüyorlardı.
Hatta biri çıktı, darbecilerle pazarlık önerdi.
Kerim Balcı diye biri...
Cumhurbaşkanı’nın ele geçirilemediği bilgisini alınca, “Bu Cumhurbaşkanı niye böyle yapıyor, niye darbecilerle pazarlığa oturmuyor?” diye sızlanmaya başladı.
Darbe bastırılınca da “pay kapmak için” Yenikapı’da boy göstermekten imtina etmemişti.
Şimdi “kontrollü darbe” diyor.
Bu darbenin, Erdoğan’ın elini güçlendirmek için, bizzat hükümet tarafından planlanıp kotarıldığını söylüyor. Daha doğrusu, bunu ima ediyor.”
Bu kadar mı gözlerini kararttılar. Bu kadar mı akıllarını, iz’anlarını, vicdanlarını kiraya verdiler. Gerek Kılıçdaroğlu’nun “kontrollü darbe” sözü, gerekse CHP Konya Milletvekilinin “Evet çıkarsa, evetçileri denize dökeriz” ifadeleri, 16 Nisan’da yapılacak halk oylamasında hala kararsız olanların “evet kararı” vermelerine sebep oldu. Yani bu şer sözler, güzele-iyiye çevrildi.
Allah, Türk Milletine zeval vermesin…