Anne kafamda bit var…
Cemal İncesoyluer
- 1761
66 yaşında kansere O da yenik düştü. 66 yaşındaydı. 12 Eylül öncesinin Türk sinemasında salon rollerinin en önemli jönüydü. Esas adı Tarık Tahsin Üregül, nam-ı diğer Tarık Akan…
Hem sanat, hem de kendi özel hayatında iki dönemi vardır Tarık Akan’ın. 12 Eylül öncesinde jakoben bir hayatın ve sinemadaki yakışıklı jön rollerinin aranılan ismidir. Sonra, sol ideolojiyi benimser. Yaptığı filmlerde bu ideolojiyi beyaz perdeye yansıtır.
12 Eylül darbesinde küçük de olsa, sıkıntı yaşar. Bunu da “Anne Kafamda Bit Var” kitabıyla paylaşır. Tarık Akan’ın son yıllardaki solculuğu, tipik darbe seviciliği diye özetleyebileceğimiz bir metafora evrilir. Hatta, son yıllarda demişken, Uğur Dündar ve Müjdat Gezen’le birlikte, bu ideolojik evrilmeyi sadece AK Parti ve Erdoğan düşmanlığı şeklinde tezahür eder.
Ne var ki, inandığı düşünceye ilişkin duruşu, görüşlerini paylaşmasam bile, saygı duyulacak bir niteliktedir.
Tarık Akan, 80 askeri darbesinin hemen ardından, 1981 başlarında Almanya'da yaptığı bir konuşma yüzünden yurda dönüşünde tutuklanır. Böylece, uzun bir yargılanma süreci başlar. Siyasi Şube, sorgulamalar, itilip kakılmalar, aşağılanmalar, soğuk hücreler, bitli-fareli koğuşlar, sağcılar, solcular, devrimciler, TKP'liler, idamlıklar... Ünününün doruğundaki Tarık Akan'ın aylar boyu içinde bulunacağı ortam budur. Uzun zaman sonra aklanıp özgür kalan Tarık Akan, aradan yıllar geçse de o günlerin baskılarını, acılarını unutamaz; tek çıkış yolu, yaşadıklarını yazıya dökmektir. "Anne Kafamda Bit Var", o karanlık dönemin bir tutanağı gibi. Son yirmi yıldır toplumsal içerikli filmlere yönelen ünlü sinema adamının az bilinen bir yönünü ortaya çıkaran anılarda ayrıca Şerif Gören'den Atıf Yılmaz'a, Orhan Apaydın'dan Barış Derneği Davası'na kadar pek çok tanınmış ada ve önemli olaya yer verilirken, Yılmaz Güney cezaevindeyken gizli saklı çekilen Yol filminin bütün serüveni de dile getiriliyor.
Dürüst ve namuslu bir adamdır, Tarık Akan. Her dönemin adamı olmayı elinin tersiyle itmiştir. İnandıklarıyla paralel yaşamıştır. Antidemokratik demokrasi anlayışına rağmen, jakobenizmi iliklerine kadar hissedip dile getirmesine rağmen, postallara karşı özel bir merakı olmasına rağmen, nur topu gibi Marksist devrimlerin halka rağmen halk için anlayışında olacağına inanmasına rağmen, Tarık Akan’a saygı duyuyorum. Çünkü, son 15 yıldır inandığı gibi yaşadı, yaşadığı gibi inandı…
Zaman zaman sinema filmi ve dizilerde rol aldı ama, bütün enerjisini eğitime adadı. Yılmaz Güney’in senaryosunu yazdığı “Yol” isimli filmde başrol oynadı ve bu rolüyle itibarlı sinema ödülleri kazandı. Kendisini solcu tarif eden birçok solcu gibi kendisini daha çok Kemalist olarak tarif etti.
Tarık Akan filmleriyle büyüdük. Hababam Sınıfındaki Damat Ferit, unutulmazlar arasındadır. Ancak ideolojik filmlerdeki rollerini daha çok sevdim. Mesela, o uzun boyuna rağmen “Pehlivan” rolünün bile hakkıyla altından kalkmış, iyi bir güreşçi portresi çizmişti.
“Anne kafamda bit var” kitabı, her ne kadar okuyucuyu meraktan meraka sürükleyecek bir üslup içinde olmasa da, güzel bir kitaptır. En azından yaşadıklarını sayfalara aktarmıştır. Ki darbelerin dramı, Türkiye’nin ortak senaryosudur. Daha acıları, yüreklerimizi kanatıcı hikayeleri çoktur. 12 Eylül darbesinin akla ziyan işkenceleri, insanlık dışı zulümleri yanında Tarık Akan’ın yaşadıkları garnitür kalır. Sadece, rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun hücre hapsi, Tarık Akan’ın yaşadıklarını on kez katlar.
68 ve 78 kuşağı, darbelerin çocuklarıdır. 15 Temmuz darbe teşebbüsü amacına ulaşsaydı, bu ülkede milyonlarca işkenceden geçmiş, gelecekleri ellerinden alınmış yeni bir kuşağın hikayelerine şahit olacaktık. Bu sefer Türk milleti izin vermedi.
Bu ülkenin değeri Tarık Akan’a Allah’tan rahmet, yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.