Şok Şok! Herkes başbakanın kim olacağıyla ilgilenirken İsrail vetosu kalktı!
Tüm Türkiye, 'Başbakan Binali Yıldırım mı, Berat Albayrak mı, Bekir Bozdağ mı?' sorusuna cevap aramakla oyalanırken, Türkiye ile İsrail vetosunu kaldırdı. Erdoğan'ın 'One Minute' çıkışı ve ardından Mavi Marmara katliamı ile bozulan Türkiye-İsrail ilişkileri 'el çabukluğu' ile düzeltildi. Gizli kapaklı yapılan görüşmeler sonucunda İsrail NATO şemsiyesi altına girdi. Türkiye, bu zamana kadar sürdürdüğü NATO'daki İsrail vetosunu kaldırdı.
Filistinli Müslümanların topraklarını haksızca işgal eden "işgal devleti" İsrail'in kuruluşuna giden yolları döşeyen ve bu ülkenin kurulmasını sağlayan en büyük uluslararası güç İngiltere'dir.
İşgal devleti İsrail'i dünyada tanıyan ilk ülke ise ABD olmuştur, ardan da SSSCB yani Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği...
İSRAİL'İ İLK TANIYAN MÜSLÜMAN ÜLKE!
Peki Türkiye? Sıkı durun; Türkiye, İslam aleminde İsrail'i tanıyan ilk Müslüman devlet olmuştur; maalesef.
Türk ordusu, istihbaratı yıllardır İsrail ile ve istihbarat teşkilatı MOSSAD ile yakın ilişki içerisinde. Hatta Türk demokrasinin hastalıklı yıllarında bırakın karşılıklı çıkarları, bırakın işbirliğini, Türk güvenlik teşkilatlarının İsrail'e "yamaklık" yaptığını iddia edenler bile var; inşallah atmasyondur be tespit.
28 ŞUBAT'IN PERDE ARKASINDA
28 Şubatçı generallerin İsrail ile olan yakın ilişkisi de dillere destan...
Velhasıl; Türk devletinin İsrail ile ilişkisi uzun ve derin bir hikaye...
Bu dostluğa ilk çomak sokan rahmetli Necmeddin Erbakan oldu.
Refah Partisi Genel Başkanı ve Başbakan olduğu dönemde İsrail'e savunma ihaleleri verilmesini önledi. "Bizim mühendislerimiz, yerli sanayimiz ne güne duruyor? İsrail'den savaş teknoloji i satın almak yerine her ne lazımsa biz üretiriz" dedi. Cıngar işte o zaman çıktı; imam hatip, türban, irtica, şeriat filan hikaye, tiyatro, göstermelik gerekçelerdi. Refahyol hükümetinin iş başından uzaklaştırılmasının, Erbakan'ın alaşağı edilmesinin, 28 Şubat postmodern darbesinin ün büyük sebebi İsrail'e ve arkasında güçler ABD ve İngiltere'ye kafa tutmuş olmamızdı.
ONE MİNUTE ÇIKIŞI
Erbakan'ın ardından İsrail'e karşı en sert duruşu ise Recep Tayyip Erdoğan gösterdi. Başbakan'dı o tarihlerde. Ocak 2009'da Davos'ta "One minute" çıkışıyla dünya manşet oldu, İsrail'in katliamlarına karşı gür bir ses çıkardı.
MAVİ MARMARA
Ardından Mayıs 2010'da Mavi Marmara hadisesi oldu. Bu olay tarihe, Gazze filosu saldırısı, Mavi Marmara katliamı veya Deniz Meltemi Harekâtı, olarak geçti. İHH İnsani Yardım Vakfı ve Özgür Gazze Hareketi'nin organize ettiği ve Gazze'ye insani yardım taşıyan 6 gemiye; Akdeniz'de, İsrail'den 70-80 mil yani 130-150 kilometre açıktaki uluslararası sularda 31 Mayıs 2010'da İsrail Savunma Kuvvetleri'nin vahşice müdahalede bulundu.
İsrail, Gazze'ye insani yardım götüren gemilere, "Uluslar arası sularda" bulunmasına rağmen asker çıkarttı. 9 yolcu Komorlar bandıralı ve 800 yolcusu bulunan MV Mavi Marmara'ya çıkan İsrailli komandolar tarafından "uluslarar arası sularda" şehit edildi.
Saldırıda 10 İsrail Savunma Kuvvetleri komandosu ve yaklaşık 60 aktivist yaralandı.
İLİŞKİLER RAFA KALKTI
Türkiye, haince saldırı üzerine İsrail ilişkilerini sona erdirdirirken ilişkilerin tekrar normalleşebilmesi için 3 şart koydu; İsrail'in yaşanan olay üzerine özür dilemesi, Saldırıda hayatını kaybedenlerin ailelerine tazminat ödenmesi ve İsrail'in Gazze ablukasını sona erdirmesi.
ABD'deki ve dünya genelindeki Yahudi lobisi vasıtasıyla Türkiye'yi kıskaca almaya çalışanİsrail, olaydan 3 yıl sonra Türkiye'den resmi özür dilemiş ve saldırıda hayatını kaybedenlerin ailelerine tazminat ödemeyi kabul etti.
Bugün gelinen noktada İsrail bu şartları ne kadar yerine getirdi, tam anlamıyla bilinmiyor.
Ama şu bir vakıa; Türkiye bugün, "Başbakan kim olacak?" sorusunun cevabı ile oyalanırken Türkiye "şıpın işi" ya da bir başka ifade ile "el çabukluğu" ile İsrail vetosunu kaldırıverdi.
TÜRKİYE NATO VETOSUNU KALDIRDI
Türkiye'nin vetosunu kaldırılması ile İsrail'in NATO'ya üyeliğinin yolunu açacak ve bu ülke askeri tatbikatlara katılabilecek.
İki ülke ilişkilerinin normalleştirilmesi amacıyla Türkiye ile İsrail arasında yürütülen görüşmeler imza aşamasına gelmişti. İsrail’in Gazze Şeridi’ne özel sektör tarafından kullanılmak üzere çimento girişine izin verilmeye başlanacağını ve bu kararın da ‘Türkiye’ye jest olsun’ diye alındığı iddia edilmişti.
Söz konusu gelişmelerin hemen ardından Türkiye’nin vetoyu kaldırması, anlaşma öncesinde Türkiye’nin İsrail’e jesti olarak yorumlanıyor.
Öte yandan, İsrail Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, NATO’nun, İsrailli delegelerin ofis açmasına izin verdiği duyurulmuştu. Haberde, Netanyahu’nun NATO’nun bu hamlesi için ‘Bu İsrail’in güvenliğine yardımcı olması adına önemli bir adımdır’ cümlesine yer verilmişti.
NATO'ya tam üye olan Türkiye, Mayıs 2010’daki Mavi Marmara saldırısı sonrasında İsrail’in bazı askeri tatbikatlara katılmasını veto etmiş, 2012 yılında ise vetoyu kısmen çekmişti. Fakat 28 tam üyesinin oybirliğiyle karar alabildiği bir kurum olan NATO’da bir teklife muhalefet olan ülkeler genelde gayri resmi kanallardan ikna edilerek ara formül bulunabiliyor. Türkiye'nin vetoyu kaldırması ile İsrail bundan böyle NATO’nun ortak üyesi olarak ittifakın seminer ve çalışmalarına iştirak edebilecek.
EN SERT TEPKİ SAADET'TEN...
İşte bu skandala en sert tepki Saadet Partisinden geldi.
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Şerafettin Kılıç, kişisel hırslar yüzünden devlet geleneği olan Türkiye’nin açıklanması mümkün olmayan duruma sokulduğunu kaydetti. Milletin ve devletin iradesinin hiçe sayılarak parti çekişmesi yüzünden devlet için önemli bir makam olan Başbakan’ın görevinden edildiğine dikkat çeken Kılıç, bir de bu kargaşada Türkiye’nin İsrail’e karşı NATO’daki veto yetkisinin kaldırıldığının altını çizdi.
Kılıç, Saadet Partisi Genel merkezinde düzenlediği basın toplantısıyla gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun görevden ayrılma sürecini ve Hükümetin, Türkiye’nin elinde bulundurduğu İsrail’e karşı NATO’daki veto yetkisini kaldırması olayını değerlendiren Kılıç, dış politikadan, ekonomiye kadar birçok konuya dikkat çekti.
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Şerafettin Kılıç
CEVAP BEKLEYEN SORULAR
Türkiye'nin siyasi tarihinde bir ilki yaşadığına vurgu yapan Kılıç, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı’nın teamüllerde yeri olmayan bir şekilde görevinden edildiğini kaydetti. Devlet iradesi gibi ciddi bir meselenin iktidar partisinin kendi iç savaşlarına alet edilmemesi gerektiğini bildiren Kılıç, “Başbakan, ortada görevinden ayrılmayı gerektirecek sağlık sorunu, gensoru, ya da herhangi somut başka bir şey yokken makamından ayrıldı. Bu durumla ilgili kamuoyuna sebepleri içeren herhangi bir bilgi verilmedi. Görevden alınmanın gerekçesi açıklanmadı. Cumhurbaşkanı, halkın seçtiği bir başbakanı durup dururken neden görevden aldı? İşte bu soru, tüm milletin merak ettiği bir sorudur. Devlet idaresi gibi ciddi bir meselede, iktidar partisinin kendi içindeki güç savaşları, görev bırakmada belirleyici olabilir mi? Dahası, Başbakan Davutoğlu açısından oylarını aldığı vatandaşlara karşı bir vebal doğmamış mıdır? Cumhurbaşkanı, ‘başbakanın kendi kararı’ derken, Başbakanın ‘benim tercihim değil’ demesi bile başlı başına bir sorun değil midir? Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasındaki uyumsuzluk, halkın oyuyla gelinen makamdaki birine el çektirmeye bahane olabilir mi?” diye sordu.
9 AYDIR ŞEHİT HABERİNİN GELMEDİĞİ BİR GÜN YAŞANMAMIŞTIR
Türkiye’nin dış politikadan ekonomiye kadar birçok meselede tıkanıklık yaşadığını anlatan Kılıç, kişisel hırslar yüzünden büyük bir devlet geleneği olan ülkemizi, açıklanması mümkün olmayan duruma mahkûm etmenin büyük bir vebal taşıdığını dile getirdi. “Unutulmamalıdır ki, asıl olan şahıslar değil, millettir” diyen Kılıç, “Türkiye’nin ve bölgenin ateş çemberinden geçtiği şu günlerde bir de başbakanın yerinden edilmesi olayıyla karşı karşıya kalınmıştır. Milletimiz arasında kutuplaştırılma ve gerilmeler yaşanmaktadır. 9 aydır şehit haberinin gelmediği bir gün yaşanmamıştır. Bütün küresel terör örgütlerinin hedefinde Türkiye vardır. Canlı bombalar, terörist saldırılar ülkemize büyük acılar yaşatmaktadır. Böyle bir ortamda, başbakansız kalan
Türkiye neyi konuşmaktadır: Cumhurbaşkanı Erdoğan kimi atayacak? Yani yeni Başbakan kim olacak? Neden ‘düşük profil’ taşıyacak? Millete değil, Tayyip Erdoğan’a karşı sorumlu olacağı için mi bu özellik aranıyor? 22 Mayıs’taki Ak Parti kongresinde, Cumhurbaşkanının isteği doğrultusunda genel başkan, dolayısıyla başbakan değişecek. Bu durumda millet ne kazanacak? Türkiye’de seçimle gelmiş olan bir hükümetin başı, kimselerin anlam veremediği, ancak tahmin edebildiği gerekçelerle görevden el çektirildi. Durduk yerde, millete hiçbir mantıklı neden sunulmadan, çok garip bir şekilde başbakan iş bırakmıştır. Ülkemizin bu zor döneminde aniden başbakanın koltuğundan edilmesi ve sonrasında yaşanan tartışmalar, kuşkusuz ki Türkiye’ye büyük zarar vermektedir” açıklamasında bulundu.
BAŞBAKANIN KİM OLACAĞIYLA İLGİLENİRKEN İSRAİL VETOSU KALKTI
Türkiye’de başbakanın görevden el çektirilmesi olayı yaşanırken, bir de bu sürecin gizlediği gelişmelerin meydana geldiğini belirten Kılıç, gizli kapaklı görüşmeler sonucunda Türkiye’nin NATO’daki İsrail vetosunu kaldırdığını hatırlattı. Kılıç “Sayın Davutoğlu’nun alınması ve yeni başbakanın kim olacağı tartışmaları, gündemin değişmesi bakımından iktidar partisine can simidi gibi geldi. Türkiye’de başbakanın görevden el çektirilmesi olayı yaşanırken, bir de bu sürecin gizlediği gelişmeler oldu. Gizli kapaklı yapılan görüşmeler sonucunda İsrail NATO şemsiyesi altına girdi. Türkiye, bu zamana kadar sürdürdüğü NATO’daki İsrail vetosunu kaldırdı. Yani, İsrail’in artık NATO’ya üye olabilmesinin önündeki engeller kaldırılmış oldu. Gündem yoğunluğu nedeniyle başka konulara odaklandırılan kamuoyu, bu gelişmeyi dikkatinden kaçırdı. İktidar partisinin kendi içinde yaşadığı güç savaşları ve çekişmeler, böylesine önemli bir gelişmeyi gözlerden kaçırmaya yetti” dedi.
İKTİDAR ARKA PLANDA İSRAİL LEHİNE DAVRANIYOR
Şerafettin Kılıç, daha öncede İsrail aleyhine açıklamalar yapan iktidarın arka planda farklı davrandığını savundu.
Kılıç, İktidarın “One Minute” çıkışından sonra İsrail’in OECD üyeliğine onay verdiğini ifade etti. Böylelikle işgalci İsrail’in meşru bir zemine kavuştuğuna işaret eden Kılıç, şunları kaydetti:
“Hatırlayacağınız üzere, meşhur “One Minute” olayı Davos’ta Ocak 2009’da yaşanmıştı. Fakat böyle bir tavra rağmen, Türkiye 2010 yılında İsrail’in OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) üyeliğine onay vermişti. Bu onay neticesinde İsrail, uluslararası platformda yasal bir zemine kavuşmuştu. Mavi Marmara’da İsrail’in insanlığa ve uluslar arası hukuka tamamen aykırı ve vahşi bir şekilde saldırılması sonucu 10 vatandaşımızın şehit edilmesinden sonra Türkiye, “Özür, Tazminat ve Gazze’ye Abluka”nın kaldırılması şartını öne sürmüştü. Bunlardan sadece özür şartı yerine getirilmesine rağmen, Ak Parti Hükümeti aynı OECD’de olduğu gibi NATO’da da İsrail’e istediğini kolaylıkla vermiş oldu. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun bu yeni gelişme karşısında, “İsrail’in güvenliği için çok önemli adım” açıklaması çok dikkat çekicidir ve olayın vahametini gözler önüne sermektedir. Ak Parti Hükümeti böyle bir olaya imza atarken, TBMM’nde temsil edilen siyasi partilerden bunu sorgulayabilecek bilince ve iradeye sahip hiçbir partinin olmaması da ayrıcı üzücüdür. Ve maalesef Türkiye’nin hem Doğu Akdeniz’deki hem de Ortadoğu’daki hayati önem taşıyan güvenliği, AKP eliyle NATO kanalıyla İsrail’in inisiyatifine terk edilmektedir.”