MHP'de 'muhakeme-muhasebe' süreci 'harbe' mi dönüştü?
Partide kongre kazanı kaynamaya devam ederken ülkücü hereketin önemli isimlerinden Muharrem Şemsek'ten uyarı geldi.
17 Nisan 1999 seçimlerinde elde ettiği başarı ile hükümet ortağı olan ve 3 Kasım 2002'den bu yana girdiği her seçimde "başarısız" sonuçlar alan MHP'de 1 Kasım'daki "hezimet"in ardından başlayan kongre sancısı sürüyor.
Ülkücü camia, "PKK'nın Meclisteki temsilcisinin bile gerisine düşerek bizim boynumuzu büken bu parti yönetimini istemiyoruz" diyor.
MHP'de muhalifler, adaylar, 2018'de yapılacağı açıklanan olağan kongrenin beklenmeden seçimli bir olağanüstü kurultay toplanmasını talep ediyor. Ancak aday adaylarını zorlayan en büyük engel, partinin yürürlükteki tüzüğü. Çünkü MHP'de parti tüzüğüne göre olağanüstü kurultaylar seçimli yapılamıyor.
Malum; MHP'de değişim isteyenler ise adaylıklarından önce, tüzük değişikliği için kurultay çağrısı yaptılar.
MHP'de, tüzük kurultayı için ilk aşamada gerekli olan 249 delegenin imzasını toplamayı hedefleyen adaylar, 'muhalifler' imzaların bir kurultaya dönüşmesi için onayı gereken genel merkeze baskı yapmayı düşünüyor.
Adaylar bastırıyor, Genel Başkan Devlet Bahçeli ise kurultay taleplerine soğuk.
Şu ana kadar Meral Akşener, Sinan Oğan ve Koray Aydın genel başkanlığa adaylıklarını açıkladılar.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, adaylardan birinin "Pensilvanya bağlantılı" olduğunu iddia etti, "Beni kastediyor" diyen Akşener anında cevap verdi, "Hayır, bağlantım yok" dedi.
Kongre kazanı kaynamaya devam ederken, kongre mücadelesinin, ülkücü hereketi, "davayı" zarara uğratan, "muhasebe" boyutundan "harp" haline dönüşmesine ülkücü harekete yıllarca hizmet etmiş efsane isimlerden itiraz geliyor.
Muharrem Şemsek de "kongre mücadelesi"nin, "muhasebe" ve "yenilenme" sınırlarını aşarak camiaya zarar verecek boyutlara "harp" boyutuna taşınmasına karşı çıkıyor.
Muharrem Şemsek, ülkücü camianın önemli isimlerinden. 1980 öncesi Milliyetçi Hareket Partisi Gençlik Kolları Genel Başkan vekilliği, Ülkü Ocakları Derneği Kurucu Üyeliği ve Genel Başkanllığı, Ülkü-Bir Teşkilat Genel sekreterliği yaptı. 1979 yılında vatani görevini yaparken terör örgütleri tarafından saldırıya uğrayarak yaralandı. 12 Eylül sonrası da MHP'de Genel Sekreterlik ve Genel Başkan Yardımcılığı yaptı, parlamentoda görev aldı.
Şemsek, bugün bir yazılı açıklama yaparak ülkücü camiaya seslendi. Özete şu uyarıları yaptı:
"Esasen çoğu seçim dönemlerinde MHP’nin oy oranını artırmasına uygun sosyal ve siyasi şartlar olmasına rağmen her seçimde iktidar olmanın ötesinde, dar bir alana sıkışmış olmamız ve sürdürülebilir olmayan 1 Kasım sonuçları, MHP camiasını derinden üzen bir atmosfer yaratmıştır. MHP içinde ve ülkücü kamuoyunda sıkıntı ve hoşnutsuzluklar; çaresizlik psikolojisi ile hat safhaya getirilmiş, bu gidişe son verme arayışları başlamıştır. Parti yönetimini yeterli görmeyen ülküdaşlarımız ile aksi görüş taşıyanlarımız; karşılıklı olarak verdikleri tepkiler dolayısıyla artık kendi kendimize zarar verir hale gelinmiştir.
Elbette ki siyasi alandaki yerimizin bu olmaması gerekir. Türk milliyetçiliğinin, ülkücü-milliyetçi hareketin, siyasi olarak MHP’nin doğru bir zeminde ve doğru katılımcılarla muhasebe yapması çok faydalı olacaktır. Yalnız bunu yaparken karşılıklı “harbe” gider gibi bir psikoloji içine girmek doğru bir yöntem değildir.
Bugün bir kısır hesaplaşma psikolojisine girmeden geleceğe dönük dersler çıkarmak, hedef ve vizyon belirleme, enerji toplama, enerji ve tecrübeyi birleştirme için yapmalıyız.
Halkın gönlüne girecek onun sevgisini kazanacak faaliyetler yapılmadıkça MHP ve Ülkücü hareketin başarı şansı da olmaz. Halkın gönlüne girebilmenin, gönüller kazanabilmenin yolu da, MHP’nin ülkücü kadrolar tarafından yönetilmesinden ve öncelikle kendi samimi parti mensuplarının gönlünü kazanarak, Türk toplumunun tamamıyla bütünleşmekten geçer. Bu nedenle hepimizin ortak kaygısı MHP ve ülkücü hareket olmalıdır.
Ülkücü hareket ve MHP; içinde bulunduğu “imkânsızlık, çaresizlik, kuşatılmışlıktan, bunalımdan ve her önüne gelenin operasyon yapabileceği bir yapı olmaktan” bir an önce kurtarılmalıdır. Bu durumdan kurtulmanın yolu da; Türk töresinin istişare “muhakeme”, “muhasebe”, “tartışma” ve geleneklerimize göre yapılacak müzakereden geçmektedir. Bu nedenle bu gidişten hoşnut olmayan ve ben de sorumluluk almak istiyorum diyen dava arkadaşlarımın ve parti yönetiminin bir araya geleceği, fikri özü koruyarak, MHP’nin yeniden şahlanmasını, birlik ve bütünlüğü, Demokrasiyi, ortak aklı esas alan kurumsallaşmayı sağlayacak girişimlerin tek merkezden yürütülmesi gerekmektedir ki, Ülkücü irade; böylesi bir atmosferde yapılacak kurultayda ancak arzu edilen sonuca ulaşabilir ve MHP’nin önü açılabilir. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın…"
İşte Muharrem Şemsek'in açıklamasının tam metni:
"Değerli Dava Arkadaşlarım!
1 Kasım 2015 seçimlerinde Milliyetçi Hareket Partisinin almış olduğu oy oranının Türk milliyetçilerini üzüntüye ve infiale sevk etmiş olması dolayısıyla, hareketimiz içerisinde çeşitli tartışmalar yaşanmakta, bu arada şahsımdan da talep ve beklentiler olmaktadır.
Bilindiği üzere Milliyetçi Hareket Partisi, 47 yıllık siyasi hayatında birçok badireler atlatmış, birçok seçimler yaşamış, Türk milliyetçiliği fikrinin her zeminde ve her zaman temsilcisi olmuş, başbuğumuz merhum Alpaslan Türkeş başta olmak üzere geçmişte mücadele veren, çile ve ızdıraplar çekilerek bugünlere getirilen büyük bir kitlenin bizlere emanet ettiği dava ve kadro partisidir.
12 Mart müdahalesi ve 12 Eylül Askeri darbesi öncesi Türk milletinin tarihten gelen milli ve dini değerlerini, Türk Devleti ve Türk milletinin varlığı ve birliğini koruma ve her türlü yabancı ideolojiye karşı savunma uğruna yüzlerce şehit ve gaziler vermiş bir partidir.
12 Eylül Askeri darbesi sonrasında da MHP, sadece kapatılmakla kalmamış en çok mağdur edilen, baskı altına alınan, yöneticileri ve mensupları işkence gören parti olmuştur. Bütün bu zor şartlara rağmen yine de parti teşkilatlanması ve ülkü ocakları başta olmak üzere, ülkücü teşkilatların kurulmasında ve ülkücü hareketin yaşatılmasında, tüm dava arkadaşlarımızın cansiperane gayret ve mücadelesi devam etmiştir.
MHP’nin yasaklı parti olması dolaysıyla 12 Eylül’ün zor şartlarında Muhafazakâr Parti (MP) kurulmuş, daha sonra görülen lüzum üzerine tüzük değişikliği yapılarak partinin ismi Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) olarak değiştirilmiştir. Eski siyasi parti isimlerinin kullanılması yasağının kaldırılması üzerine yine yapılan tüzük değişikliği ile Milliyetçi Çalışma Partisi, Milliyetçi Hareket partisi (MHP) adını almış ve iktidar yürüyüşümüz devam etmiştir.
MHP, Türk siyasi hayatında kurulduğu günden beri devamlı gelişiyor iken ve Türk milletinin umudu olmaya namzetken, uzun bir süredir var olan tartışmalara ilaveten 1 Kasım sonuçları ve tartışmaları ile bu umut giderek tükenir hale getirilmeye başlamıştır. Esasen çoğu seçim dönemlerinde MHP’nin oy oranını artırmasına uygun sosyal ve siyasi şartlar olmasına rağmen her seçimde iktidar olmanın ötesinde, dar bir alana sıkışmış olmamız ve sürdürülebilir olmayan 1 Kasım sonuçları, MHP camiasını derinden üzen bir atmosfer yaratmıştır. MHP içinde ve ülkücü kamuoyunda sıkıntı ve hoşnutsuzluklar; çaresizlik psikolojisi ile hat safhaya getirilmiş, bu gidişe son verme arayışları başlamıştır. Parti yönetimini yeterli görmeyen ülküdaşlarımız ile aksi görüş taşıyanlarımız; karşılıklı olarak verdikleri tepkiler dolaysıyla artık kendi kendimize zarar verir hale gelinmiştir.
Elbette ki siyasi alandaki yerimizin bu olmaması gerekir. Türk milliyetçiliğinin, ülkücü-milliyetçi hareketin, siyasi olarak MHP’nin doğru bir zeminde ve doğru katılımcılarla muhasebe yapması çok faydalı olacaktır. Yalnız bunu yaparken karşılıklı “harbe” gider gibi bir psikoloji içine girmek doğru bir yöntem değildir. Hareket olarak bugüne kadar çok öncelerden yapılması gereken bu işi, geç de olsa yapmalıyız. 12 Mart, 12 Eylül, 1999 hükümet ortaklığı, 3 Kasım 2002, 1, Kasım 2015 vb gibi dönemlerde, baştan beri sağlıklı tartışmalar yapıp, dersler çıkarabilse idik belki bu gün yaşadıklarımız yaşanmayabilirdi. Bunu, bugün bir kısır hesaplaşma psikolojisine girmeden geleceğe dönük dersler çıkarmak, hedef ve vizyon belirleme, enerji toplama, enerji ve tecrübeyi birleştirme için yapmalıyız.
Gelinen noktada Türk töresi, Hukuk ve Demokrasi ilkeleri, yerleşmiş geleneklerimiz ve dava bildiğimiz değerlerimiz çerçevesinde ülkücü iradeye saygı ile hareket edip, bu gidişe son vermenin yollarını hep birlikte aramamız gerekmektedir. Çözüm yeri ülkücü-milliyetçi iradedir. Şu gerçek bilinmelidir ki, bu vatanın yegane savunucusu, Türk milliyetçiliği fikir sisteminin yılmaz davacıları, Türklük gurur ve şuuru İslam ahlak ve fazileti ile bezenmiş ülkücülerdir. Elbette yılların tecrübe birikimine sahip, çile ve ızdırap dolu bir yolculukta pişmiş ülkücü özden gelen dava adamları her şeyden üstün tuttukları davalarının siyasi temsilcisi olan MHP’nin yok olmasına da asla müsaade etmeyecekler, meydanı boş bırakmayacaklardır.
Değerli Dava Arkadaşlarım
MHP’nin içine düştüğü bu durum, anlatılabilir ve kabul edilebilir bir durum değildir. MHP’nin iktidar hedefli ve sonuçlu olması milliyetçi, ülkücü hareketin toplumsal talebidir. Bu taleplerle ve talebi yapanlarla kavgaya tutuşmak doğru olmaz. Ayrıca mevcut yönetim gitsin, yerine yıllardır aynı zihniyetin beraber savunuculuğunu yapanlardan bir diğeri gelsin saptırmasına partiyi kurban ettirmemek de bir dava görevidir. Siyaset halkla olan bir iştir. Halksız siyasette olmaz. Halkın gönlüne girmesini beceremeyen hiçbir siyasi kuruluşun başarı şansı yoktur. Halkın gönlüne girecek onun sevgisini kazanacak faaliyetler yapılmadıkça MHP ve Ülkücü hareketin başarı şansı da olmaz. Halkın gönlüne girebilmenin, gönüller kazanabilmenin yolu da, MHP’nin ülkücü kadrolar tarafından yönetilmesinden ve öncelikle kendi samimi parti mensuplarının gönlünü kazanarak, Türk toplumunun tamamıyla bütünleşmekten geçer. Bu nedenle hepimizin ortak kaygısı MHP ve ülkücü hareket olmalıdır.
Her ne kadar partiler yasası ve ahlaki olarak yapılması gerekenleri ilgililerden beklemekle birlikte, kimler ki ben daha iyi yaparım, kim benimle birlikte daha başarılı olunur, diyor ve MHP’nin yükselişi ve iktidarı için bir şeyler yaparım azim ve kararlılığı gösteriyorsa yönetime talip olmaktan çekinmemelidir. Bu meşru yoldan ve samimi olarak hareket edildiği sürece her ülkücünün ve dava adamının hakkı olduğu gibi görevidir de… Ancak şu da bir gerçektir ki, MHP nin iktidar olması ve Türk milletini yönetmeye talip olması yönetebilmesi, bu hareketin içinden yetişmiş, bu hareketten bir an olsun vazgeçmemiş, davasından taviz vermemiş kadrolarla ve meşru yollarla ancak mümkündür. Böylesi durumlarda yönetim sorumluluğu taşıyan dava arkadaşlarımızın da hissi olmaması, sorumlu ve hoş görülü bir şekilde meşru bir sorgulamayı tabii görmesi gerekir. Hatta buna yardımcı olması gerekir.
Ülkücü hareket ve MHP; içinde bulunduğu “imkânsızlık, çaresizlik, kuşatılmışlıktan, bunalımdan ve her önüne gelenin operasyon yapabileceği bir yapı olmaktan” bir an önce kurtarılmalıdır. Bu durumdan kurtulmanın yolu da; Türk töresinin istişare “muhakeme”, “muhasebe”, “tartışma” ve geleneklerimize göre yapılacak müzakereden geçmektedir. Bu nedenle bu gidişten hoşnut olmayan ve ben de sorumluluk almak istiyorum diyen dava arkadaşlarımın ve parti yönetiminin bir araya geleceği, fikri özü koruyarak, MHP’nin yeniden şahlanmasını, birlik ve bütünlüğü, Demokrasiyi, ortak aklı esas alan kurumsallaşmayı sağlayacak girişimlerin tek merkezden yürütülmesi gerekmektedir ki, Ülkücü irade; böylesi bir atmosferde yapılacak kurultayda ancak arzu edilen sonuca ulaşabilir ve MHP’nin önü açılabilir. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın…"