• Haberler
  • Gündem
  • Erdoğan: Kılıçdaroğlu başında bulunduğu partinin yüz karasıdır

Erdoğan: Kılıçdaroğlu başında bulunduğu partinin yüz karasıdır

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Kılıçdaroğlu için söylenen her söz israftır, fuzulidir, tıpkı kendisi gibi gereksizdir. Bu kişi, başında bulunduğu partinin de yüz karasıdır.' dedi

  • 811

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Ankara, Mardin, Sivas, Burdur, Giresun, Yozgat, Konya, Erzincan, Batman, Kırşehir, Osmaniye, Zonguldak, İzmir, Sakarya, Şanlıurfa ve Mersin'den gelen muhtarlarla bir araya geldi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu toplantılar ülkemizde sadece cumhurbaşkanı değil devletin üst yönetimi nezdinde bugüne kadar düzenlenen en kapsamlı, en istikrarlı ve bana göre en verimli organizasyondur. Keşke mümkün olsa da 79 milyon insanımızın tamamıyla her gün yüz yüze, birebir temas kurabilsek, konuşabilsek, dertleşebilsek ama sizler onların zaten vekilisiniz. Dolayısıyla sizlerle buluşmak, sizlerle bir araya gelmek 79 milyonla buluşmaktır, bir araya gelmektir." değerlendirmesinde bulundu.

Milletle özellikle de muhtarlarla muhabbetinin, karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı ilişkisinin birilerini fevkalade rahatsız ettiğini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

"Öyle ki işi beni eleştirmek adına muhtarlarımızı, onlarla birlikte tüm milletimizi tahkir etmeye, aşağılamaya kadar vardırıyorlar. Biliyorsunuz bir konsolosun, casusluk davasından yargılanan bir gazeteciyle yanak yanağa resim çektirmesini eleştirmiştim. Bunun üzerine güya bir mizah dergisi benim muhtarımızla yanak yanağa resim çektirdiğimi gösteren bir karikatürü kapak yaparak, kendi aklınca, ‘Biz konsoloslarla fotoğraf çektiririz, sen ise ancak muhtarlarla fotoğraf çektirirsin’ demeye getiriyor. İşte zaten tam ben de bunu söylüyorum. Benim yerim milletimin yanıdır, onun seçilmiş temsilcileri olan muhtarların yanıdır, peki siz kimin yanındasınız? İşte o konsolosların yanındasınız, varın siz onlarla yolunuza devam edin. Biz bunların kafasını çok iyi biliriz. Bu kafa, sorsan kendini çağdaş olarak, ilerici olarak, aydın olarak, solcu olarak, demokrat olarak tanımlar ama aslında bunlar halk düşmanının, millet düşmanının önde gidenidir. Bu millete ve bu topraklara dair ne varsa hepsine husumet besleyenler yaptıkları işin adını halkçılık koyarak, tam bir kara mizah örneği sergiliyorlar."

 

Maalesef ülkemizde şöyle bir muhalefet anlayışı var, biz rahat koltuklarımızda oturalım. Parti içi dedikodularla uğraşalım, biraz polemik yapalım, Cumhurbaşkanına, hükümete sövelim, hakaret edelim, böylece siyaset yapmış olalım. Peki bu şekilde iktidara gelebilmek mümkün mü? Elbette değil. Onun için de şöyle bir formülleri var, biz yine koltuklarımızda rahat oturalım,  Cumhurbaşkanı, iktidar partisi bir yanlış yapsın, halkın gözünden düşsün ya da dışarıdan bir güç gelsin, üst akıl diyorum ya ben, o bir talimat versin, bunları devirsin, ahali de bizi iktidara getirsin. Mantık bu. Hatta daha üzüntü verici olanı, cinsi sapıklara dahi bel bağlamış durumdalar."

"Peki bu siyasi sapıkları ne yapacağız?"

Konuşmasında, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu hakkındaki ifadelerini de eleştiren Erdoğan, şunları söyledi:

"Bakınız, anamuhalefet partisinin genel başkanı çıkıyor, dün bir konuşma yapıyor, ben tabi bu konuşmayı onun şahsına değil, onun şahsında başında bulunduğu partinin mensubu hanımefendilere ve o partinin mensuplarına ve milletime bu çağrıyı yapıyorum. 'Karaman'dan sonra Türkiye'nin dört bir yanında olaylar patladı' diyor, 'bunlar sabah, akşam Müslümanlık'tan, dinden, imandan bahsediyorlardı' diyor. Önce istiklal şairimizin ifadesiyle dinime küfreden Müslüman olsa bari. Bu bir, geçiyorum şimdi aşağıya, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız olan hanımefendiye tekrar etmeye terbiyemin el vermeyeceği galiz ifadelerle saldırıyor. Dün, baktım televizyon haberlerinde bu sözler biplenerek, yani sansürlenerek veriliyor. Bakan hanım hakkında çok çok çirkin ifadeler kullanıyor. Anamuhalefetin, üzerinden siyaset yapmaya çalıştığı cinsi sapık, şu an cezaevinde ve yaptıklarının hesabını adalete veriyor. Peki bu siyasi sapıkları ne yapacağız?"

"Ahlaksızlığın çıtasını sürekli yükseltiyorlar"

"Biz bunları ademe mahkum edip hiç yerine koydukça, çirkefliğin, çirkinliğin, ahlaksızlığın çıtasını sürekli yükseltiyorlar" ifadesini kullanan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İnanın bana, bu zat için söylenen her söz, israftır, fuzulidir, tıpkı kendisi gibi gereksizdir ve bu kişi başında bulunduğu partinin de yüz karasıdır. İşte bir kasetle bu partinin başına gelmedi mi? Geldi. Bu kaset olayı olmasa zaten bu partinin başına gelecek bunun ne mecali vardı, ne hali vardı. Bunda yalan, her türlüsü var, takiyye her türlüsü var ve kendi genel başkanının yanından ayrılıyor, 'aday mısınız' diye sorduklarında, 'hayır, değilim' diyor ama ertesi gün aday oluyor. Bunlardan siyasetçi olmaz. Siyasetçi önce, dürüst olacak. Benim milletim siyasette de dürüst olana, adam gibi adam olana prim verir, bunu böyle bilmek gerekir. Milletimiz, böyle bir zihniyete itibar gösterir. Bunlara, benim milletim ülkeyi teslim eder mi? Etmedi."

"Binaların uzaktan yıkılması yoluna gidilebilir"

Doğu'da devam eden terör operasyonları hakkında da yorumda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi:

"Türkiye kendi toprakları içinde ve hemen yanı başında yaşanan dünyanın son yıllarda karşılaştığı en büyük terör tehditlerinin doğrudan muhatabı, hedefi durumundadır. Güneydoğu bölgemizdeki kimi ilçelerimizin çeşitli mahallelerinde yaşanan terör olayları hem oralarda yaşayan vatandaşlarımızın hayatını olumsuz etkiliyor hem de verdiğimiz şehitler yüzünden bizleri acıya gark ediyor. Güvenlik güçlerimiz terör örgütüne her gün ağır darbeler indiriyor. Bununla birlikte bilhassa sınıra bitişik ilçelerimizde sınırın diğer tarafından çeşitli yöntemlerle yapılan tahkimat sebebiyle operasyonlar yavaş ilerliyor. Asker ve polislerimizin, köy korucularımızın verdikleri kayıplar çatışmalardan ziyade büyük miktarlardaki patlayıcılarla hazırlanan bombalardan kaynaklanıyor."

Özellikle Mardin'in Nusaybin ilçesinde buna benzer sıkıntı yaşandığını dile getiren Erdoğan, "Biz sivil vatandaşlarımızın zarar görmemesi konusunda hassasiyet gösterdiğimiz için bu derece büyük sorunla karşılaşıyoruz. Ancak güvenlik kuvvetlerimizin de can güvenliklerini düşünmek, onların hayatlarına da aynı ihtimamı göstermek mecburiyetindeyiz. Gerekiyorsa operasyon yürütülen yerlerin tamamen boşaltılması ve zaten artık kullanılamayacak hale gelmiş olan binaların uzaktan yıkılması yoluna gidilebilir." diye konuştu. 

"Ne yapsak haklarını ödeyemeyiz"

Operasyonlarına devam eden güvenlik güçlerinin ihtiyaçlarına yönelik hem ilgili kurumların hem de mahallindeki yöneticilerin çok daha fazla hassasiyet göstermesi gerektiğinin altını çizen Erdoğan, önceki gün Nusaybin'de  şehit olan Binbaşı Turgay Çelik ve Astsubay Selçuk Karabakla'ya rahmet diledi.

Şehitlerin mekanlarının peygamberlikten sonra gelen en yüce makam olduğunu hatırlatan Erdoğan, Türk Silahlı Kuvvetlerine ve şehit yakınlarına başsağlığı dileklerini iletti. Şehit yakınlarının yaşadığı acının çok daha farklı olduğunu vurgulayan Erdoğan, İstiklal Marşı'nın, "Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda / Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda / Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda" dizelerini okudu.

"Zalimin yanında niye yer alıyorsun, mazlumun yanında yer al"

Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaşanan çatışmalara da değinen Erdoğan, Azerbaycan'ın silahların susturulmasına yönelik attığı adımların Ermenistan tarafından da karşılığını bulmasını temenni etti.

Azerbaycan'ın, silahların susturulmasına yönelik adımlarının karşılık bulmamasının suçunun ve vebalinin Ermenistan'a ait olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Güvenlik Zirvesinden döndük, Rusya 'Türkiye taraf tutuyor' diyor. Eğer Azerbaycan ile Ermenistan arasında taraf aranacaksa burada en önemli taraf Rusya'dır. Rusya taraf olmayı sever. Rusya, Ukrayna'da da, Gürcistan'da da taraf olmuştur, şimdi Suriye'de de taraf olmuştur. Bunları görmemiz lazım. 'Suriye beni çağırdı onun için ben Suriye'ye gittim' deniyor. Kimseyi aldatamazsın, sen her yere gitmeye mecbur değilsin. Orada insanlar öldürülüyor. Sen orada zalimin yanında niye yer alıyorsun, mazlumun yanında yer al. Niye gidiyorsun, girme. Bu kadar aramız iyiydi, samimiydik, seninle bunları hep konuştuk. Benimle başka şeyler konuştun. Peki arkadan niçin bunları böyle yaptın? Dert başka. Dert Akdeniz'de otorite kurmak. Deniz üssünü kurmuştu, bir de hava üssü oluşturmak suretiyle farklı bir yapıyı orada gündeme getirmek." 

Bakmadan Geçme