• Haberler
  • Gündem
  • Erdoğan'dan Obama'ya tepki: Ortağın ben miyim, Kobani'deki teröristler mi?

Erdoğan'dan Obama'ya tepki: Ortağın ben miyim, Kobani'deki teröristler mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Barack Obama'nın Özel Temsilcisi McGurk'ün Kobani'ye gitmesine tepki gösterdi. Erdoğan, 'Biz nasıl güveneceğiz? Ben miyim senin ortağın yoksa Kobani'deki teröristler mi?' diye sordu

  • 495

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şili, Peru, Ekvador, Senegal programı dönüş yolunda gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan, Rusya’nın “Türkiye Suriye’ye müdahale için hazırlık içerisinde” iddiasına, “Senin ne işin var Suriye’de? Adeta işgalcisin, sen devlet terörü estiren, 400 bin kişinin katiliyle beraber hareket ediyorsun. Sivilleri öldürmeye devam ediyorsun. Türkiye, 911 kilometrelik sınırıyla tehdit altında, elbette tedbirini alacak. Kendimizi savunma noktasında her an hazırlıklı olmak mecburiyetindeyiz. Kaldı ki orada soydaşlarımız var” yanıtını verdi.

Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin ABD öncülüğündeki koalisyon güçleriyle birlikte kuzeyden Irak’a girmesini öngören 1 Mart tezkeresinin Meclis’te reddedilmesiyle "büyük hata" yapıldığını da söyledi. 1 Mart tezkere döneminde yaşananları hatırlatarak, “Irak’ta düşülen hataya Suriye’de düşmek istemiyoruz. Ben 1 Mart tezkeresinin yanındaydım. 1 Mart tezkeresinde Türkiye Irak’ta olsaydı, Irak’ın durumu böyle olmazdı. Çıkacak netice Türkiye’yi masaya getirecekti” diye konuştu.

ABD Başkanı Barack Obama'nın Özel Temsilcisi Brett McGurk'ün Kobani'ye gitmesine de tepki gösteren Erdoğan, “Biz nasıl güveneceğiz? Ben miyim senin ortağın yoksa Kobani’deki teröristler mi?” diye sordu.

Cumhurbaşkanı’na sorulan sorular ve Erdoğan’ın açıklamaları şöyle:

“Halep’ten 70 bin kişinin göç etmesi şu anda olası bir durumdur. Buna yok demek mümkün değildir. Halep’in bir bölümünde rejim orayı kesmiş durumda, koridorun güneyinden kuzeye geçiş şu an itibarı ile mümkün değil. Türkiye tehdit altındadır. Bunlar kapımıza dayanmışsa, başka çareleri de yoksa, gerekirse bu kardeşlerimizi yine almak zorundayız.”

Rusya’ya: Adeta işgalcisin

“Rusya’nın ‘TSK Suriye’ye müdahale için hazırlık içerisindedir’ iddiasına gelince. Rusya’ya sormak lâzım: Senin ne işin var Suriye’de? Şu anda adeta işgalcisin, sen devlet terörü estiren, 400 bin kişinin katiliyle beraber hareket ediyorsun. Sivilleri öldürmeye devam ediyorsun. Türk askeri asla o tür eylemler içinde olmamıştır. Türkiye, orada 911 kilometrelik sınırıyla tehdit altında, elbette tedbirini alacak. Türkiye sadece tedbir alıyor, Rusya ise taarruzda. Rusya’nın o tür şeyleri konuşmaya hakkı yok. Biz kendimizi savunma noktasında her an hazırlıklı olmak mecburiyetindeyiz. Kaldı ki orada soydaşlarımız da var. Ey Rusya, senin burada sınırın mı var, soydaşların mı var? Neymiş, Esed çağırmış. Her çağrılan yere gitmek diye bir şey var mı?”

“BM adım atmalı”

“BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı (Suriye’de acil ateşkesin sağlanması kararı) konunun bir an evvel işletmesini bekliyoruz, o adımın atılması lâzım, silahların susması lâzım, göçmenlerin korunması adımlarını atması lâzım. BM Güvenlik Konseyi ağır hareket ediyor. Başta ABD olmak üzere, Fransa, İngiltere, Almanya gibi Katar, Türkiye hep birlikte hareketle bu masum insanları korumak zorunda.”

“ABD’de yumuşama var”

(ABD, İncirlik’in açılması ile ilgili mutabakat çerçevesinde üzerine düşeni yerine getiriyor mu?) Yerine getirdikleri var, getirmedikleri var. Güvenli bölge konusunda ABD baştan itibaren pek inanmamıştı, sonra inanmaya başladı. Uçuşa yasak bölgeye karşı çıktılar ama onda da şu anda bir yumuşama var. Temenni ederim ki mutabık kalırız.”

“Biz o silahların bazılarını almakta zorlanıyoruz”

(Suriye konusundaki çelişkili tavırları için diğer ülke liderleri ikili görüşmelerde bunlara ne cevap veriyor?) Kimse ‘Doğru değil’ demiyor; tam tersine, hepsi ‘Haklısın’ diyor. Ama önemli olan hak vermek değil, gereğini yerine getirmektir. 400 bin insan katledildi, tarih katledildi, ölenler Müslüman, yok olan İslâm tarihi. İran’ın tutumunu anlamakta zorlanıyorum, bir şey söylediğimiz zaman da güceniyorlar. Burayı niçin mezhep savaşına kurban ediyoruz. Yaşanan acılardan dolayı bizler dertliyiz, bunlar dertli değil. Avrupa dertli değil, işi ucundan tutuyorlar. PKK terör örgütünün hücrelerinden çıkan silahlarda Rus, ABD, batının silahları var mı, var. Nereden geliyor bu silahlar? PYD’nin durumu ortada. ‘Yapmayın, bunlara göndereceğiniz silahların bir kısmı da DAİŞ’e gidecek’ diye uyardık. Şimdi en modern silahlar DAİŞ’in elinde. Biz stratejik müttefikiz, biz bu silahların bazılarını almakta zorlanıyoruz. Dost dediklerimiz gereğini yapmıyor. Biz de kendilerine açık açık söyleyeceğiz.”

“Irak’taki hataya Suriye’de düşmek istemiyorum”

(Suriye’de bir fiili durum oluşturulur mu? Olursa Türkiye ne yapabilir?) Yakın mesai arkadaşlarıma da söyledim. Döner dönmez, dar kapsamlı bir güvenlik toplantısı yapılmalı. Hassas konularımızı orada değerlendireceğiz. Irak’ta düşülen hataya Suriye’de düşmek istemiyoruz. Ben 1 Mart tezkeresinin yanındaydım, karşı olanlar bunu söylemediler. Birileri de gizli kulisler attılar. O insanların kimler olduğunu sizler araştırır bulursunuz. 1 Mart tezkeresinde Türkiye Irak’ta olsaydı Irak’ın durum böyle olmazdı. Çıkacak netice Türkiye’yi masaya getirecekti. O zaman Bush, benimle yaptığı görüşmelerde bir ricada bulundu. Ama maalesef biz kendi arkadaşlarımızın  yanlışıyla baş başa kaldık. Sonra başbakan oldum, tekrar ricada bulundu ve tezkere geçti. O zaman da Kuzey Irak’taki Kürt kardeşlerimiz oraya girmemizi istemediler. Biz de dedik ki istenmediğimiz yere girmeyiz. Ufku görmek çok önemli. Şimdi Suriye’de de, bu iş ancak bir yere kadar böyle gider. Hassasiyetlerimizi Türkiye olarak korumak zorundayız. Bu hava sahası, aynı zamanda NATO hava sahasıdır. Onlar da gerekli adımları atmak durumundadır. Bunlar aynı zamanda herkes için bir test niteliği taşıyor.”

“Gereken neyse yapılır”

(Türkiye ani bir hareketle karşı karşıya kalabilir mi; böyle bir fiili duruma karşı neler yapılabilir?) Bu tür şeyler konuşulmaz, gerektiğinde gereken neyse yapılır. Şu anda biz bütün güvenlik güçlerimizle, her şeyimizle tüm ihtimallere karşı hazır durumdayız. Kimsenin endişesi olmasın.”

“TSK her türlü yetkiye sahip”

(Bir Suriye tezkeresi gündeme gelir mi?) Ülkemize yönelik tehditlere karşı Silahlı Kuvvetlerimiz her türlü yetkiye zaten sahip durumda. Ulusal güvenliğimiz açısından bir sıkıntı yok. (Suriye’de çözüm için tarih vermek mümkün mü?) Bu işlerin tarihi olmaz. Nitekim Suriye krizinde de çok farklı şeyler düşünülüyordu ama olay halihazırda beş yılı aşmış vaziyette.”

“Uluslararası toplumla götürme gayretindeyiz”

(Türkiye bu konuda tek başına bir şey yapmayı da düşünebilir mi?) Meseleyi uluslararası toplumla birlikte, ittifaklar ile götürme gayretindeyiz. Ulusal güvenliğimize yönelik tüm tehditlere karşı teyakkuz halinde olmak, gerekeni yapmak durumundayız. Gelişmeleri yakinen takip ediyoruz.”

“Ortağın ben miyim, Kobani’deki teröristler mi?”

(Batı kamuoyunda PYD’ye bakışta bir farklılık oluşabileceğini düşünüyor musunuz?) PYD, YPG terör örgütüdür. PKK ne ise PYD odur. Bunu bütün uluslararası örgütlere taşıyacağız. Taşımadığımız her an bizim için kayıptır. Terör örgütü olarak ilan edilmesi için adımlar atılmazsa, geç kalırız. Ve bakın, Biden yanında bir yardımcısı ile geldi. Obama’nın yanında da adı geçen bir ulusal güvenlik temsilcisi. Cenevre temsilcilerinin olduğu dönemde PYD gelemiyor, o kalkıyor Kobani’ye gidiyor. Kobani’de sözde bir generalden plaket alıyor. Biz nasıl güveneceğiz? Ben miyim senin ortağın yoksa Kobani’deki teröristler mi?”

“Arındırılmış bölgede ABD ile mutabıkız”

(Güvenli bölge konusunda da bir gelişme var mı?) Benim bu düşüncemi G-20 ülkelerinin tamamına yakını biliyor. Terörden arındırılmış güvenli bölge, bunun yanında uçuşa yasak bölge düşüncelerimi hepsine aktardım, hepsi olumlu sözler söyledi ama henüz dönüş olmadı. Sayın Merkel ile paylaşacağız, Sayın Obama’yla telefon görüşmesi de yapabilirim. Biz koalisyon güçleri olarak bir adımı attıysak arkasını getirelim. Arkası gelmeyecek bir adımı niye atıyoruz? Biz getirmezken, terör estiren Esed rejimi ile Rusya ve İran adımlar atabiliyorlar. Burada terörden arındırılmış bölge konusunda, kilometresine varıncaya kadar ABD ile mutabıkız. ‘Bu bile azdır’ dedim Sayın Obama’ya; bunu büyütebiliriz. İnşaat sektöründe başarılıyız. Donörlerin katkılarıyla, Suriye sınırı dâhilinde güvenli bölgede üst yapısı ve alt yapısı ile bir şehir kurabiliriz. Süratle yapılabilir.”

“Kan ve ölüm götürdüler”

"(Diyarbakır Sur’da HDP vekillerinin tepkilerle karşılaşmasına ne diyorsunuz?) Olayın ayrıntılarını henüz almadım. Ama şunu biliyorum: Benim Kürt kardeşlerimin, oradaki halkın o milletvekillerine borcu yoktur, tam aksine alacağı vardır. Zira o vekillerin, Kürt halkına, Güneydoğu’ya zarardan başka bir şeyleri olmamıştır. Kan, ölüm götürmüşlerdir. Başka hiçbir şey vermemişlerdir. Güneydoğu halkı hem topraklarına hem de özgürlük mücadelesine sahip çıkacaktır. Bunun önündeki en büyük engel o dediğiniz kişilerdir."

Leyla Zana’ya çağrı

“Şimdi, Leyla Hanım… Tamam bunu konuştuk ama, önce git yemin et. Milletvekili olmanın tescili yemindir. Yemin ettikten sonra, herhangi bir pazarlık kaydı olmaksızın benden bir randevu istersen, başbakanlığımda nasıl yaptıysam burada da kabul ederdim. Ama hem yemin etmeyeceksin, hem de gazetelerdeki haberlere yansıdığı kadarıyla bazı şartlardan söz edeceksin. Bu olmaz. Cumhurbaşkanlığı makamına uygun bir tavır değil bu.”

“İmralı ile MİT görüşür”

(Başbakan, “Masa İmralı’da değil Ankara’da” dedi. Leyla Zana’nın sizinle bir görüşme talebi olmuştu.) Ben ‘Çözüm süreci buzdolabındadır’ dedim. İmralı hiçbir zaman hükümetin bir muhatabı olamaz, kesinlikle olmamalıdır da. İmralı ile devletin çeşitli kurumları, başta MİT olmak üzere görüşebilir; sadece onla değil başkaları ile de görüşülebilir. İstihbaratçının görevi budur. Mesela milletvekillerine müsaade ediyorduk, gidiyorlardı. Ama daha sonra dedim ki arkadaşlara, kesinlikle gitmemesi lazım. Yasaya göre gidebilecek olanlar kimdir, yakınları. Onlar gitsin. Bundan sonra milletvekillerine kesinlikle müsaade edilmemesi lazım. Müsaade edildi de ne netice aldık? Bunların şov yapmasına fırsat vermenin bir anlamı var mı?”

Merkel’in Ankara ziyareti

“Şansölye Merkel ile son zamanlarda görüşmeler sıklaştı. Bu güzel bir bakıma. Bir hafta oldu olmadı hemen geliyor olması. Pazartesi kendisiyle görüşeceğim. Sayın Başbakan da görüşecek. Ana başlık büyük ihtimalle mülteciler sorunu. 10 milyar euro’luk bir verilmiş sözden bahsediyorlar. Daha önce 3 milyar euro sözü var. Daha bunlardan en ufak bir şey Türkiye’ye yansımış değil. Bunları görüşme şansımız olacak.”

“İdamlar kalkmadan Sisi ile görüşmem”

(Mısır ile ilişkilerde son durum nedir?) Tavrım net. Mursi ve arkadaşları başta olmak üzere idamlarla ilgili kararlar kaldırılmadıktan sonra, ben Sisi ile görüşmem. Fakat Mısır halkı ile ilişkinin devamı noktasında da asla olumsuz değilim. Bakanlarımız görüşebilirler. Ben Başbakan’ımızın görüşmesini dahi doğru bulmam. Halkın seçtiği bir cumhurbaşkanını darbeyle indirmek suretiyle oraya yerleşen bir insana bu şekilde bakmamız gerekir diye düşünüyorum.”

“İşaret fişeği parlamentodaki çalışma”

(3 Latin Amerika ülkesi de başkanlıkla yönetiliyor. Danışmanlarınız bu ülkelerle ilgili çalışma yaptı mı, Türkiye’de süreç nasıl ilerleyecek?) Parlamentoda yapılacak çalışma Türkiye’de bu konuyu düşünen bütün kesimler için adeta bir işaret fişeği olacaktır. Siyaset ne düşünüyor? Maddeler görüşüldükçe ortaya çıkacaktır. Kamuoyu oluşmasının, kamuoyunu oluşturacak bütün kesimlerin kendi düşüncelerini daha da olgunlaştırmalarının önemli olduğunu düşünüyorum. Zira kimse benim düşüncem dört dörtlük doğrudur diyemez. Şahsım da dâhil. Hep birlikte yürütülecek çalışmalar neticesinde sürecin en iyi biçimde taçlandırılacağına inanıyorum.”

“Bizde olsa kıyamet kopar”

“Söz konusu üç ülke İspanyolca konuşmakla birlikte, yönetim sistemleri İspanya gibi değil. İspanya’da başkanlık yok. Buralar İspanyolların sömürgesiydi ama krallık ihraç edilmemiş. İspanya’dan tamamen kopabilmişler mi, hayır. Örf ve adetlerde kopmamışlar. Geleneklerine çok önem veriyorlar. Ekvador’da gördük, Başkan giydiği gömlekle mesaj veriyor. Kravat da takıyor. Ceketinin altındaki gömlek örfi gömlekti. Bizde böyle şeyler olsa, yazılı ve görsel medya günlerce kıyamet koparır, kravatı niye yoktu diye. Beştepe’de yaşadıklarımız çok açık net ortada.”

Bakmadan Geçme