Davutoğlu: Hayır dediğim bu anayasayı içime sindiremiyorum
Başbakan Ahmet Davutoğlu yeni anayasa konusunda 'muhalefet partisi liderleriyle bir araya gelmeyi' planladığını açıkladı. TRT Haber'in sorularını cevaplayan Davutoğlu 'hayır dediğim anayasa hala yürürlükte. ben bunu içime sindiremiyorum' dedi..
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Suruç saldırısı sonrasında DEAŞ ve PKK'ya yakın unsurlar tam bir şımarıklık içinde Türkiye'yi kaosa götürebilirlerdi. Biz çok kararlı bir mücadeleyi yürüttük. 20 Temmuz saldırısı, 22 Temmuz Ceylanpınar saldırısı, arkasından şu ana kadar da terörle mücadelede mükemmel bir performans sergiledik" dedi.
Davutoğlu, TRT'de katıldığı canlı yayında, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Büyük Önder Atatürk'ün ebediyete intikalinin 77'nci yılına yönelik mesajı sorulan Davutoğlu, "Büyük liderler tarihin akışı içinde o tarihi akışa yön verme gücü gösteren liderlerdir ve milletlerin içinden çıktıkça ve o milletin talepleriyle yol alan liderlerdir" karşılığını verdi.
Atatürk'ün, işgal kuvvetlerine ait donanmanın İstanbul'a geldiğini gördüğünde "Geldikleri gibi gidecekler" dediğini hatırlatan Başbakan Davutoğlu, "Bu bana hep şunu hatırlatır; ülkelerin toprakları, limanları işgal edilebilir ama zihinleri işgal edilmemişse, istiklal aşkı yok edilmemişse her zaman geleceğe ümitle bakabilirler" diye konuştu.
DAVUTOĞLU: İÇİME SİNDİREMİYORUM
Davutoğlu, bu durumdaki öz güvenin çok önemli olduğunu vurgulayarak, "Ben de 1 Kasım seçimlerinden sonra şunu söylüyorum; biz de inşallah Türkiye'yi yeniden inşa ederken aynı öz güvenle davranacağız, hiçbir şekilde Türkiye'yi kimseye muhtaç etmeyeceğiz, kimsenin ülkemizin ekonomisini, istiklalini tehdit etmesine de izin vermeyeceğiz" ifadesini kullandı.
Amasya Genelgesi'ndeki, "Milletin istiklalini yine milletin azmi ve kararlılığı kurtaracaktır" maddesini hatırlatan Başbakan Davutoğlu, "Şimdi orada küçük bir değişiklikle, şimdi istiklalimiz var hamdolsun ama şöyle diyebiliriz; milletin istikbalini yine milletin azmi ve kararlılığı kurtaracaktır. 1 Kasım seçimleri bu anlamda milletin azmini ve kararlılığını gösterdi. Yüzde 85'lik bir katılım milleti, sadece kendimize duyduğumuz öz güveni değil, milletimize duyduğumuz güveni de yansıttı" dedi.
Kurtuluş Savaşı'nın mazlum milletler açısından da önemli olduğunu, Türkiye'nin istiklalinin onların da istiklalinin önünü açtığını dile getiren Davutoğlu, şunları söyledi:
"1 Kasım seçimleri sonrasında o kadar çok yerden tebrik telefonları aldım ki devlet, hükümet başkanları dışında bir de halklarını temsil eden, sıradan sözcülük durumundaki insanlardan, Bosna'dan, Kosova'dan, Somali'den, Filistin'den, Suriye'den, her yerden. Tek söyledikleri vardı, 'Bu seçim sizin seçiminiz değildi, bizim seçimimizdi aynı zamanda. Yani Türkiye'nin gücü, bizim gücümüz.' O kadar çok, aynı İstiklal Harbi gibi şu anda dünyanın her yerinde Türkiye'nin gücünü kendi gücü gören o kadar geniş kitleler var ki onların ümidini söndürmemek, onlara ümit ışığı olmak için de bu topraklarda güçlü ve ayağımızın sağlam yere basması lazım."
"TOPLUMUN PSİKOLOJİSİYLE BÜTÜNLEŞMİŞ BİR SİYASETİN BAŞARISI"
7 Haziran'daki seçimden 1 Kasım'daki seçime kadar nelerin değiştiğinin sorulması üzerine Davutoğlu, bugün partisinin MKYK toplantısında da bu çerçevedeki konuların ele alınacağını belirtti.
7 Haziran-1 Kasım arasındaki dönemi gelecekte yazıp değerlendirecek kişilerin aslında toplumun psikolojisiyle bütünleşmiş bir siyasetin başarısı olarak yazacağını vurgulayan Başbakan Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Bu süreç içinde 5 kritik kavşak vardı ki biz orada yanlış bir adım atmış olsaydık 1 Kasım'da bu başarıyı elde edemezdik. Birincisi, 7 Haziran akşamı. Ben çok öz güven içinde şimdi söyleyebilirim; aslında 1 Kasım seçim zaferini biz 7 Haziran akşamı kazandık. Yani şöyle, Konya'da seçim neticesini alıp yola çıktığımda genel bir yeis ve karamsarlık havası hakimdi. Konyalılar beni şevkle uğurladılar, Ankara'da partililerimiz büyük bir coşkuyla karşıladı ama genel olarak 13 yıllık iktidardan sonra, tek başına iktidar olmayı kaybetmiş olmanın bir yeis havası vardı. Öyle ki çok kıdemli bazı parti yetkililerimiz, 'Efendim, bugün konuşma yapmasak balkonda' diye telkinde de bulundular. O zaman dedim ki 'Hayır, esas o gün konuşma yapmak lazım. Zafer sonrası konuşmak kolaydır, esas zafer elde edilmemiş gibi bir durum varsa ki yüzde 41 de zaferdi aslında, esas o anda toplumun psikolojisini yönetmek lazım. O gece yaptığım konuşmada, şimdi herkes 1 Kasım'da yaptığım balkon konuşmasına atfediyor, esas konuşma 7 Haziran akşamı yapılandı. Orada kendi kitleme dönüp 'Başınız öne eğilmeyecek, başınızı şimdi daha vakur şekilde kaldıracaksınız', sonra millete dönüp şunu söyledik; 'Mesajınızı aldık gereğini yapacağız, bu ülkeyi hükümetsiz bırakmayacağız.' Bu taahhütle o psikolojiyi yönetebildik."
"MEŞRUİYET ÇİZGİSİNDEN HİÇ AYRILMADIK"
Meclis Başkanı seçimini ise ikinci kritik eşik olarak nitelendiren Davutoğlu, "TBMM Başkanlığı seçimi öncesi ve sonrasında meşruiyet çizgisinden hiç ayrılmadık, kapalı kapılar ardında oyuna hiç tevessül etmedik" ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da gerek süreci yönetirken gerek kendisine görev verirken hep anayasal meşruiyet çizgisi içinde kaldığının altını çizen Davutoğlu, "Bu çok önemliydi. Sapmış olsaydık milletin güvenini kaybederdik" dedi.
Davutoğlu, Meclis Başkanı seçimi için pazarlıklara girselerdi milletin kendilerine güveninin kalmayacağını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"7 Haziran seçimlerinde millet bize aynı zamanda 'Kendinize bir çekidüzen verin' demişti. O anlamda da yaptırılan araştırmalarla çok geniş istişare zemini oluştu ve kongreye gittik. Kongrede eğer biz partimizin birliğini, bütünlüğünü koruyamamış olsaydık, yine istemediğimiz bir sonuçla karşı karşıya kalınabilirdi. Partimizin birliğini, bütünlüğünü koruduk, birtakım köşede, puslu havalarda bekleyenlere fırsat vermedik. Birlik ve beraberlik içinde güzel bir kongre sonrasında parti içinde de istişarelere devam ettik. Bu anlamda da önemliydi. Bir başka kritik eşik de Suruç saldırısıydı. Suruç saldırısında eğer biz gerekli tepkiyi ve kriz yönetimi bağlamında doğru bir şeyi yapmamış olsaydık, terörle mücadeleyi başlatmamış ve kararlılıkla sürdürmemiş olsaydık, Suruç saldırısı sonrasında DEAŞ ve PKK'ya yakın unsurlar tam bir şımarıklık içinde Türkiye'yi kaosa götürebilirlerdi. Biz çok kararlı bir mücadeleyi yürüttük. 20 Temmuz saldırısı, 22 Temmuz Ceylanpınar saldırısı, arkasından şu ana kadar da terörle mücadelede mükemmel bir performans sergiledik."
"ASIL TÜRK DEMOKRASİSİ HEDEF ALINMIŞTI"
Başbakan Davutoğlu, seçim kampanyası yürürken Ankara'da terör saldırısının gerçekleştiğini anımsatarak, şunları kaydetti:
"DEAŞ'ın ve PKK'nın da dolaylı, ilintili, kokteyl neredeyse yürütülen bu saldırıyla asıl Türk demokrasisi hedef alınmıştı. Eğer orada, o saldırıyı biz toplumu kucaklayacak şekilde ve saldırıda vefat eden vatandaşlarımıza sahip çıkıp terör odaklarına karşı net tavır alacak şekilde yönetmemiş olsaydık kutuplaştırıcı bir atmosfer içinde seçimlere gitmek çok zor olurdu. Yine aynı şekilde eğer riskleri göze alıp kararlılıkla ben tekrar meydanlara inmemiş olsaydım, bu sefer de 'ülkede olağanüstü bir hava var' görüntüsü olur ve seçimlerin coşkusunu yaşayamazdık. Yasımızı tuttuk ama seçimlere bu yasın yansımasına izin vermedik. Bütün bu kritik eşiklerden, zorlu süreçlerden geçip gelerek biz 1 Kasım'a gittik. 1 Kasım'daki başarı hikayesi, bütün bu aşamalarda ilkesinden sapmayan, sağa sola gayrimeşru çizgiler içine gitmeyen, aldığı terörle mücadele kararını kararlılıkla uygulayan ama bunu kesinlikle sivil vatandaşlara yansıtılmasına izin vermeyen, bu konuda da Cizre'deki olayda olduğu gibi gerekli tedbirleri alan, ilkeli ve ahlaki bir tutumun sonucudur."
"İÇİME SİNDİREMİYORUM"
Yeni anayasa konusunda "muhalefet partisi liderleriyle bir araya gelmeyi" planladığını açıklayan Başbakan Ahmet Davutoğlu, "hayır dediğim anayasa hala yürürlükte. ben bunu içime sindiremiyorum" dedi..
"Başbakanlık sistemi ve parlamenter sistem mekanizmadır. Özgürlükçü örnekleri de otoriter örnekleri de vardır. Mekanizmalar dönemlerle ayrı düşebilir. özgürlükçü bir anayasa olmalı, vesayete karşı, güçler ayrılığına uygun bir anayasa olmalı. Devletin ve demokrasinin restore edilmeye ihtiyacı var. Biz kimseye şu ya da bu modeli dayatmayacağız. 317 milletvekilimiz var, referanduma gidecek anayasa değişikliğinde bile sayımız yetmiyor. mutlaka uzlaşıyla bu olacak. " Üye olmadan yorum yaz Üyeyim girişi / Üye ol