CHP'li Tanrıkulu, Sur esnafıyla bir araya geldi

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, sokağa çıkma yasağı bulunan Diyarbakır'ın Sur İlçesi esnafıyla bir araya geldiği toplantıda hem dinlediği, hem de telefonla kendisine ulaşan halkın çoğunda terk edilmişlik, vazgeçilmişlik ve vefasızlık duygusunun olduğunu savundu.

  • 569

 Sezgin Tanrıkulu, sokağa çıkma yasağı bulunan Diyarbakır’ın Sur İlçesi esnafıyla bir araya geldiği toplantıda hem dinlediği, hem de telefonla kendisine ulaşan halkın çoğunda terk edilmişlik, vazgeçilmişlik ve vefasızlık duygusunun olduğunu belirterek, "Ben buradan bir kez daha çağrıda bulunuyorum. Evet hendek ile barikat ile Türkiye’nin Kürt meselesi çözülmez, ama tank ile topla da çözülmez. Üçüncü bir yol mümkündür o üçüncü yol da kinimizi, öfkemizi bir tarafa bırakarak mecliste yeni bir yol açmaktır" dedi.

Diyarbakır’ın Sur İlçesi’nde devam eden sokağa çıkma yasağı ve çatışmalar nedeniyle etkilenen esnafla görüşen Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, daha sonra basın toplantısı düzenledi. Tanrıkulu, Sur’da bugün 19 gündür süren sokağa çıkma yasağı olduğunu, ilçedeki esnafın kendi aralarında bir insiyatif oluşturduklarını belirterek, "Arkadaşlarımla bir saat görüştüm, görüşlerini aldım. Şunu ifade etmek durumundayım. Öncelikle 19 gün süren sokağa çıkma yasağı temel bütün insan hakları ihlali anlamındadır. 19 gün süren sokağa çıkma yasağı hiçbir hukuk ile izah edilemez. Hiçbir anayasal dayanağı yoktur ve sürdürülebilir değildir. Sur İlçesi sadece Diyarbakır’ın değil, bölgenin de kalbidir. Bölgenin ticaret ve tarihi merkezidir. Buranın 19 gün boyunca kitlenmiş olması, ticarete ve yaşama kapatılmış olması sadece Sur esnafını değil, Diyarbakır ve bölgeyi etkiler noktaya gelmiştir. İnsanlar birbirine kin duyabilirler ama bizler adına çalışan devlet denen kurum yurttaşına karşı halkına karşı kin taşıyamaz. Ama, görüyoruz ki, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yönettiği devlet kin ve öfke ile hareket etmekte ve bu kin ve öfkeleri ile siyasetçilerin Başbakan’ın, bakanların ve Cumhurbaşkanı’nın diline yansımaktadır. Biz bu dili darbe dönemlerinde gördük. ’Temizleyeceğiz, süpüreceğiz, başlarına yıkacağız, yok edeceğiz’, gibi dil barışa giden bütün sürecin önünü tıkıyor, maalesef tahrip ediyor. Bu dil ile kin ve öfke ile hareket edemez devlet, hükümet de hareket edemez. Maalesef hareket ediyor ve bir halk toptan cezalandırılıyor bu yöntem ile" dedi.

Tanrıkulu, hem dinlediği hem de telefon ile kendisine ulaşan yurttaşların çoğunda terk edilmişlik, vazgeçilmişlik ve vefasızlık duygusu olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:

"Hiçbir ilgi yok, sorunları dinleme yok ve sorunları çözüm konusunda bir inanç da yok maalesef. Ben buradan bir kez daha çağrıda bulunuyorum. Evet hendek ile barikat ile Türkiye’nin Kürt meselesi çözülmez, ama tank ile topla da çözülmez. Üçüncü bir yol mümkündür o üçüncü yolda kinimizi, öfkemizi bir tarafa bırakarak mecliste yeni bir yol açmaktır. Bir diyalog ile bir masa kurmaktır ve bu masada gerçekten de yol almaktır. Biz CHP olarak bir kez daha söylüyoruz, biz buna hazırız. Parlamentoda bir süreç başlarsa yurttaşlarımız ile yeniden bu sorunun parlamento zemini içerisinde inançla çözüleceği konusunda duygu yaratmalıyız. Bize ve bütün siyasetçilere düşen sorumluluk budur. Kinimizi, öfkemizi, nefretimizi bir tarafa bırakarak bugüne kadar yaşanmış travmaları onarıcı adımlar atarak bir süreci başlatmalıyız. Ancak, bu süreci başlatırsak yurttaşlarımızın kendisine güven gelecektir, bir daha şiddetin olmaması için, çatışmanın olmaması için daha baskıcı olabileceklerdir. Meclis’te adım atılmadıkça, burada adım atmak zorlaşıyor. Parlamento’ya inancı yeniden oluşturmalıyız. Biz buna hazırız. Siyasetçilerin birbirine küsmesine ve diyalogsuz hale gelmesinin imkanı yoktur. Bizler küsemeyiz, kavga edemeyiz, siyasi partiler olarak kavga ile öfke ile kin ve öfke ile sorunları çözemeyiz. Ben esnaflarımızın taliplerini aldım genel başkanımıza ve MYK’daki arkadaşlarımıza ileteceğim."

"DİLLERİNİN ALTINDA BİR ŞEY VARSA AÇIKÇA SÖYLESİNLER"

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, birinci sorunun sokağa çıkma yasağının kalkması ve çatışmanın sonlanması olduğunu belirterek, "Ondan sonra esnafın kendi yaşadıkları sorunlar var. Dükkanları kapalı. Bir sürü sorun var ama öncelikle sokağa çıkma yasağı ve çatışmaların sonlanması lazımdır. Evleri orada olanlar var, yaşamları tehdit altında. Bugün oradan çıkanlar gözaltına alındı. Hafifleyeceğine ve daha da azalacağına daha da ağırlaşıyor koşullar. İnsani koşullar yaşam koşulları. Eğer ön gördükleri bir şey varsa ’biz sizden vazgeçtik’ diyorlarsa açık açık söylesinler. Dillerinin altında bir şey varsa söylesinler, herkes de kendi başının çaresine bakar. Ama hem bu kadar ağır koşullar olacak, hem de doğru düzgün bir laf etmeyeceksin. Bu iş sürdürülebilir bir iş değil, Şırnak’ta, Cizre’de, Silopi’de sürdürülebilir bir iş değil" diye konuştu.

"KONUŞTUĞU ZAMAN DİYARBAKIR, ŞIRNAK VE TARLABAŞI’NI DÜŞÜNMEK ZORUNDA"

Gazetecilerin sorularını yanıtlayan CHP’li Tanrıkulu, hükümetin diyaloga kulaklarını kapattığını, geçtiğimiz hafta parlamentoda bu sorunları dile getirmeye çalıştıklarını fakat hükümetin bütün şeylere kulaklarını kapattığını ve duygudan uzaklaşarak kin, nefret ve öfke ile hareket eden bir iktidar olduğunu söyledi. İnsan olarak dinlediği zaman bu dile ve üsluba dayanamadığını söyleyen Tanrıkulu, "Böyle olmaması lazımdı, bir mesafe alacağız ama çok tahrip ettikten sonra mesafeyi almakta zorlaşacak. Bu kadar çok yaralanmış bu kadar çok örselenmiş insanların barış yapması da zor. Böyle bir hal var maalesef. O yüzden Davutoğlu’na sesleniyorum. O dille kongrede konuşacaksın, kabadayılık yapacaksın o dilin buradaki ortalama yurttaştaki yansımasını acaba biliyor mu? Kendi kongresinde konuştuğu zaman Diyarbakır’ı, Şırnak’ı veİstanbul Tarlabaşı’nı da düşünmek zorundadır" dedi.

"OHAL VE SIKIYÖNETİMDE BİLE BU KADAR AĞIR KOŞULLAR YOKTU"

CHP’li Tanrıkulu, bu saat itibariyle sokağa çıkma yasağının kaldırılması gerektiğini ifade ederek, "19 gündür ne yapıyorsunuz, 5.5 kilometre karelik bir alan hepsi. Diyarbakır’da Sur dışında bulunan oteller kapanıyor. Turizm sektöründeki yatak kapasitesinin yüzde 90’ı Sur içinde onlar zaten kapalı. Sur dışındaki oteller de kapanıyor, niye? Kimse gelmiyor Diyarbakır’a. Dolayısıyla bu sokağa çıkma yasağı sürdürülebilir değil ve sonuç alıcı da değil. Doğrudan doğruya bir halkın topluca cezalandırıldığı bir duruma dönüşmüştür. Bundan derhal vazgeçilmelidir. Sürekli buradayız, dayanışma için değil, ortak olmak için buradayız. Bunun üzerinden siyaset yapmayı ahlaki bulmuyoruz. Ama, üzerimize ne düşüyorsa yapmaya hazırız ve yapıyoruz da. Parlamentoda, parlamento dışında yapmaya çalışıyoruz, bu duygu halinin ortağıyız. Üzerimize ne düşüyorsa yapacağız. Parlamento zemini içerisinde yeter ki, Adalet ve Kalkınma Partisi diyalog kurmama tutumundan vazgeçsin. Neredeyse bölgede polis ve askerden başka kamu görevlisi kalmadı. Okulların bu kadar kapalı olduğu, eğitimin verilemediği, sağlık hizmetlerinin verilemediği hangi dönem olmuştur. OHAL ve sıkıyönetim dönemlerini yaşadık o dönemlerde bile bu kadar ağır koşullar yoktu. Dolayısıyla bu durum sürdürülebilir değildir, mecliste bir diyalog zemini kurulmalıdır" diye konuştu.

Bakmadan Geçme