Bilal Erdoğan hakkında merak edilenleri anlattı

Bilal Erdoğan, 'İtalya'ya kaçtı' iddialarına cevap verdi. 'Kaçmadım, Şu anda İstanbul'dayım' diyen Erdoğan merak edilen ve tartışılan konulara cevap verdi

  • 1174

 

A Haber'de canlı yayınlanan programa katılan Erdoğan, "İtalya'ya kaçtınız mı?" sorusuna "Şu an neredeyiz? İstanbul'dayız. Ben bayramda da buradaydım. Bir iki gün önce yine geldim. Şu an gördüğünüz gibi sizinle konuşuyoruz. Hologram ile beni buraya ışınlamadılar. Herhalde bu yeterli bir cevap. Ben vatanımdayım, başka vatanım yok. Gereği oldukça gider gelirim. Ben İstanbul'dayım, kaçmış değilim. Bu yeterli cevap" şeklinde cevap verdi.


Bilal Erdoğan, babasını hapse yolladıkları günü asla unutamayacağını vurgulayarak, şunları anlattı:

"Babamı hapse yolladığımız gün çok yakın bir arkadaşını da ahirete uğurlamıştık. Fatih Camiinde cenaze namazını kıldıktan sonra Pınarhisar'a doğru yola çıkmıştık. Fatih'in sokaklarının o kadar kalabalık olduğunu hiç görmemiştim. O otobüs, insan deryasında ilerlemeye çalışırken otobüsün üstünde herkesle selamlaşarak gittik. Cezaevi kapısına gelindi babam orada toplananlara son sözlerini söyledi. Ben orada babamla vedalaşamadım. Kalabalıktan bir oraya bir buraya savruldum. Babamla vedalaşamadan onu cezaevine uğurladım. Vedalaşamam beni çok üzmüştü. Cezaevinde kendisini çok ziyaret ettik. Babamın orada da çok yoğun bir trafiği vardı. Kendisine çok fazla mektup geliyordu."

Hapiste olduğu için babasının mezuniyetine gelememesine çok üzüldüğünü ifade eden Erdoğan, onun kendisine mektup yolladığını dile getirerek, "Bu mektubu arkadaşlarıma okumuştum. Gerek annem gerekse arkadaşlarım çok duygulanmıştı. O süreç karakterimizde derin izler bırakan bir süreç oldu. Bizi güçlendirdi. Babam cezaevindeyken biz onun stresini ne kadar azaltabiliriz diye çaba gösterdik. Sevdiği yiyecekleri ona göndermeye çalışırdık" ifadesini kullandı.

-"Mağduriyetlerin hepsini ailecek yaşadık"


Babası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan cezaevinden çıktığında Türkiye'de olamadığını belirten Erdoğan, "17 Ağustos depremi oldu. O zaman babam da aktif şekilde yaraları sarmaya koşturdu. Biz o zaman telefon hatlarındaki sorunlardan dolayı da iletişim kuramadık. Babam cezaevine girerken vedalaşmadım, çıkarken de yoktum. Onları maalesef yaşadık, bizim için zor dönemler oldu. 1997-1999 arası, 28 Şubat, katsayı, başörtüsü o mağduriyetlerin hepsini kardeşlerim, ailem derin bir şekilde yaşadık, bir de onun üstüne maalesef babamı cezaevine uğurladık. Onun özgürlüğünden mahrum kalması sürecini yaşadık" diye konuştu.

ABD'deki eğitim hayatını anlatan Erdoğan, çift dal eğitimi yaparak, 4 senelik okulu 3 yılda dereceyle bitirdiğini ve Kıbrıs Sorunu üzerine hazırladığı tez nedeniyle üniversite tarafından onur derecesi verildiğini dile getirdi.

Kıbrıs sorununu üzerine hazırladığı tezi çalışırken Yunan bir hoca ile çalıştığını ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:

"Kıbrıs meselesinde onur tezimi yazarken Yunan tezlerimi Yunan hocamdan almış oldum. Daha sonra Türkiye'de yaptığım görüşmelerle Türk tezlerinin yapılandırmasını tamamladım. Güzel de bir tezi siyasal bilgilere verdim, bundan dolayı bana onur derecesi tevdi ettiler."

Harvard Üniversitesi'ne başvuru sürecini anlatan Erdoğan, hocalarının referansları, dereceleri ve hazırladığı tez nedeniyle kabul edildiğini belirtti.
 

ABD'de okul dışı hayatına değinen Erdoğan, "Ben gönüllü çalışmalara odaklandım. Mahalle kütüphanesinde gönüllü olarak çocuklara bakıyordum. Fakir ailelerin çocuklarının olduğu bir okulda gönüllü olarak çalışıyordum. İnsanlara yardım eder, oturacakları yerleri gösterirdik" diye konuştu.

Bir soru üzerine, Erdoğan, 17-25 Aralık sürecinden bugüne çıkan bilgilerin, aslında bunun ne kadar hunharca planlanmış bir darbe girişimi, alçakça düzenlenmiş bir kumpas olduğunu ortaya koyduğunun altını çizerek, "Biz orada ezilen çimenler gibi olduk, bireysel olarak veya dava dosyalarına dahil edilen bir sürü insan...Ama Türkiye'de bunlar yaşandı maalesef" ifadesini kullandı.

Türkiye'de 100 binlerce insanın aynı şekilde dinlendiğini, takip edildiğini, üzerlerine yaftalar yapıştırıldığını, şantaj yapıldığını, kasetler hazırlandığını belirten Erdoğan, "Türkiye'nin son siyasi dönemine bakın kasetlerin etkisine...Biz de bunun son halkası olmuş olduk. Ama hamdolsun, bu darbe Türkiye'yi yıkmadı. Ama tabii biz bu acılara, zorluklara iftiralara maruz kalmış olduk" diye konuştu.

Bilal Erdoğan, siyasete ilişkin kariyer planının bulunup bulunmadığı yönündeki soruyu, şöyle yanıtladı:

"Ben siyaseti bugüne kadar akademik olarak yaptım. Siyasi kariyer planlamadım. Yeniden bir büyük Türkiye'nin inşası eğitimle, insanlara yatırımla olacak. Biz başkaları gibi yurtlarımızda, okullarımızda, çocuklarımızı, gençlerimizi yetiştirirken onlara yol haritaları çizmiyoruz, 'sen şunu yapacaksın, sen bunu yapacaksın...' Biz gençlerimize sadece ufuk vereceğiz. Bu ihanet çetesinin amacı insanları kendisine kurşun asker yapmak. Biz onu yapmıyoruz. Biz ufuk açıyoruz. TÜRGEV'de yapmaya çalıştığımız bu, İlim Yayma Vakfı'nın da mütevelli heyetindeyim. Orada da aynı şekilde çalışmalarımız devam ediyor."

Erdoğan, "Neden İtalya'dasınız?" sorusuna ise şu yanıtı verdi:

"ABD'den İtalya'ya ailece gelişimizin temel gayesi, artık yavaş yavaş doktoradan sonra Türkiye'ye yakınlaşalım, ben tez çalışmalarımı İtalya'da devam ettireyim, Türkiye'de çocuğun gelişimi ailesiyle gerçekleşsin diye düşündük ve böylelikle 10 yıllık ABD serüvenim öyle sonlandı ve İtalya'da kampüste hem asistanlık yaptım hem tezimi yazmaya başladım. O dönemde benim tez konum aslında Fransa'daki azınlıklar, özellikle Müslüman azınlıkların entegrasyonuyla ilgiliydi. Ama sonra bu konu biraz fazla sosyolojik geldi. O zaman bölüm hocamın tavsiyeyi ile ben biraz daha politik ekonomi formasyonumun karşılayacağı bir konu oluşturdum ve büyüme ve gelir dağılımı ilişkisi üzerine çalışmaya karar verdim."

İtalya'ya gidişinin neden kaçma olarak değerlendirildiğini ve bu haberleri gördüğünde neler hissettiğinin sorulması üzerine Erdoğan, "Seçimler geliyor ya, hemen adeta çakallar meydana mı çıkıyor demeliyim...Seçimlere giderken, siyasi bir manevra olur mu bu bana...Aslında çok cahilce ve alçakça değil mi" şeklinde konuştu.

Bu tür yaklaşımların siyasetin kalitesine zarar verdiğinin altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Ben İtalya'da 3 sene yaşamışım. Gidip gelmişim. Sağlık sebebiyle ara verip Türkiye'ye geldim. Türkiye'de tezimi yazabilir miyim diye düşündüm ama Türkiye'deki vakıf faaliyetlerim de benim çalışmamı engel olmuş oldu. Öte yandan sağlık problemlerim de zorladı. O yüzden Türkiye'de kalmak durumunda kaldım. Yoksa ben İtalya'da doktoramı bitirip gelmek isterdim. Bu doktora süreci öngörülebilir bir süreç değil. Bulmak istediğiniz kıvılcımı bulana kadar çalışmaya devam etmemiz gerekiyor. Ben tabii doktoramı bu gidişimde bitirip inşallah yaza ilk taslağımı hocama verebilirsem, ilk taslaktan sonra revizelerle doktoramı bitirmek istiyorum. Zaten sınırsız değil, 10 yıl içinde bitirmeyi gerektiriyor. 1 yıl hastalık nedeniyle izin almışım, dolayısıyla önümüzde 2 sene sürem kaldı. Bu süre içinde bunu muhakkak bitirmek durumundayım."

-"Aile olarak birbirimize tutunduk"

Bilal Erdoğan, ailesinin eleştirilmesi konusunda hislerinin sorulması üzerine ise şunları kaydetti:

"Bizler her şeyden önce insanız. Ailelerimiz var, çoluğumuz çocuğumuz var. Düşünün ki size iftiralar atılıyor, aynı şey kardeşlerim için de geçerli. Bütün ailemiz için geçerli. Devamlı siyasetin konusu olmayan şeyler, iftiralar, kumpaslar gündeme getiriliyor. Tabii ki etkileniyoruz. Etkilenmememiz mümkün değil. Ben hakikaten çok detayına girerek bu kadar özelimi açmak da istemiyorum ama benim sağlığım altüst oldu tabii ki. Çok huzurumuzun kaçtığı zamanlar elbette oldu. Ama demek ki Allah bizi buna hazırladı belki de. Yorulduk mu, üzüldük mü, zamanı gelince ağladık mı? Ağladık. Yanımızda belki bizi arayıp 'merak etme yanındayız' diyen insanları bulmakta zorlandığımız günler oldu. Babamızın hapse girdiği zaman da bunu yaşadık. Yalnızlığı, insanların birdenbire yanınızdan dağılmasını... Demek ki bu seviyede, bu siyasi hayata sahip bir ailede bunların yaşanılması kaçınılmaz. Ama aile olarak birbirimize tutunduk, eşimin, ailemin çok emeği var. Yürüyüşümüze devam etmeye çalıştık. Geri dönüp siyasete polemik malzemesi olmaktan aile terbiyemiz gereği kaçındık ısrarla. Neden? Bu savaş bizimle ilgili değil.

Bir partinin genel başkanı, yardımcısı, milletvekili, benle bir sorunun mu var, nereden çıktı neden olabilir? Ben hayır işleri yapan, kendince ticareti olan, hesap veren bir vatandaşım. Belli gruplar birbirlerine de destek olunca böyle bir tablonun ortasında bulmuş olduk kendimizi. Benim, cevabını veremeyeceğim bir şeyim yok. Bu liderler, cevap isterlerse onlara verecek çok cevap var. Ama siyasetimize, ülkenin huzuruna yazık oluyor. Doğru olmayan bir şeye katılarak o yanlışı devam ettirmenin alemi var mı? Ben çok teşekkür ediyorum; Sayın Cumhurbaşkanımız aynı şekilde karşılık vermedi hiçbir zaman bunlara."

Bugüne kadar avukatları aracılığıyla iddialara cevap verdiklerini anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Aslında her şeyin cevabı da verildi. İnsanlar ister istemez bizden de işitmek istediler. Ama artık bu 'kaçtı' lafı benim için bardağı taşıran son damla oldu galiba. Kaçmak, vatan aşkı olan bir insanın oğlu olarak benim veya kardeşlerimin, ben 12-13 yıl yurtdışında yaşamış bir insanım. Niye şimdi kaçayım? Benim başka ülkem, başka vatanım yok. Benim tek vatanım burası. Ben bu ülkeye hizmet etme aşkı ile yaşıyorum. Onun için eğitim alıyorum, onun için donanımımı yükseltmeye çalışıyorum. Ama alçakça, 'kaçtı' deyince bu benim izzeti nefsime çok dokundu. Çıkayım insanlar beni tanısın bakalım. Belki bu meseleyle insanlar tanımadıkları, fikir sahibi olmadıkları, oturup şöyle iki kelam bile etmedikleri bir insanla ilgili başkalarından duydukları hikayelere inanmasınlar, ona dayanarak kanaat oluşturmasınlar. Bu da belki buna vesile olur. "

Bakmadan Geçme