Tüm devlet erkanına çağrı: Eğer Türkiye'yi seviyorsanız bürokrasideki tüm FETÖ'cüleri bildirin!
Tüm Devlet Erkanına çağrı: Eğer Türkiye'yi seviyorsanız, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı seviyorsanız, O'nu haklı davasında yalnız bırakmak istemiyorsanız, gelin bir defa olsun faydalı bir iş yapın, tavassutta bulunarak devletin üst bürokrasisine yerleştirilen FETÖ'cülerin isimlerini Başbakanlığa bildirin.
(Mustafa Toygar - Haber Platosu Özel)
Türkiye'yi ne kadar seviyorsunuz?
Peki, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı ne kadar seviyorsunuz?
Soruları uzatmak mümkün ama sadece son bir soru daha; Türkiye'nin FETÖ belasından kurtulmasını ne kadar çok istiyorsunuz?
Bu suallerim; bakanlar, eski bakanlar, milletvekilleri, eski milletvekilleri, belediye başkanları, partilerin üst yönetiminde ve bürokrasinin tepesinde bulunan isimlere.
Sadece AKP döneminde değil, diğer bütün partilerin iktidarları döneminde üst bürokrasiye atamaların nasıl yapıldığını bilmeyen yoktur.
Bürokrasinin üst yönetimine atama ve terfilerin, umumiyetle tavassut ile olduğu gerçeğini kimse inkâr edemez.
Sanırım, 2006-2007 yıllarıydı Türk milliyetçisi bir profesör hocamızın oğlu, Dış İşleri Bakanlığına personel alımında sınavlardan 100 üzerinden 98 almıştı.
- Hocam hayırlı olsun dedim.
- Daha dur bakalım Mustafacığım sırada mülakat var, orada tavassut şart, sınavlardan 100 alsa bile çok önemli değil demişti.
Hocanın dediği gibi oldu ve oğlu Dış İşleri Bakanlığına giremedi. Kaldı ki bu sadece, Dış İşleri Bakanlığına sıradan bir memur alımıydı.
17-25 Aralık 2013 öncesini bir hatırlayalım, neredeyse bütün bakanlar, AKP milletvekilleri, Ankara Büyük Şehir Belediye başkanı ve bazı diğer belediye başkanları sıraya dizilmiş, Fetullah Gülen denen haine methiyeler diziyorlardı. Öyle methiyeler ki, FETÖ'yü neredeyse peygamber ilan edecekler sanırdınız.
Biz o zamanlar AKP'yi en çok da; çözüm süreci ve devletteki F tipi yapılanmadan dolayı eleştiriyorduk. Bu iki konuda da maalesef haklı çıktık, keşke çıkmasaydık.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, hafif yollu Fetö'yü eleştirmişti. Bahçeli neredeyse linç edilecekti. Bir bakan şöyle diyordu; “…. Bu kadar vahim durumdur. Bir siyasi parti genel başkanının bu kadar hassas olan konuyu görmemesi, böyle bir ferasetsizlik örneğini ortaya koyması çok üzüntü verici bir durumdur.”
Melih Gökçek'in vıcık vıcık kokan methiyelerini yazmıyorum bile. O methiyeleri yaptığı zaman dahi tiksinmiştim.
Bütün bakan ve milletvekillerinin methiyelerine burada yer vermemiz elbette imkânsızdır. Ancak konumuz bakımından önemine binaen bir bakanın daha ifadelerine yer vermek istiyorum.
O Bakan Bey şöyle diyordu; “İnsan merkezli bir hizmeti esas alan bir insana ve insanlara, siz görevlerinizi ve hizmetlerinizi durdurun denir mi? Hizmet insan merkezliyse TEŞVİK EDİLİR, DESTEKLENİR VE ELDEN NE GELİYORSA O KATKI SUNULUR”
Başbakanlığı döneminde bu zihniyet, Sayın Erdoğan'a yardım etmeyi bir kenara bırakın, zarar vermiştir. Eğer Turgut Özal'ın etrafında olduğu gibi, Adnan Kahveci'ler, Hasan Celal Güzel'ler R. Tayyip Erdoğan'ın da yanında olsaydı bu yanlışlara kesinlikle düşülmezdi.
Etrafındaki insanlar; tasdik eden, alkışlayan, metheden konumunda olduğunda, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ı sadece yalnızlaştırmış ve zarar vermiş olurlar.
Çağrım şu, gelin bir defa olsun faydalı bir iş yapın, tavassutta bulunarak devletin üst bürokrasisine yerleştirilen FETÖ'cülerin isimlerini Başbakanlığa bildirin.
Devlet içerisine, özellikle üst bürokrasiye yerleştirilmesine tavassutta bulunduğunuz FETÖ'cülerin tamamının adresleri tarafınızdan biliniyor, öyle değil mi?
Ama Korkuyorsunuz, “fetö'cü yaftası yeriz” diye. Eğer Türkiye'yi seviyorsanız, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı seviyorsanız, O'nu haklı davasında yalnız bırakmak istemiyorsanız, bir defa olsun doğru bir şey yapın. Biraz cesur olun; vatan için, millet için, devlet için, bayrak için bir şey yapın. 17-25 Aralık sonrası Cumhurbaşkanı'nı yalnız bıraktığınız gibi yine yalnız bırakmayın.
Bir zamanlar, FETÖ'cüleri devlet içerisine yerleştirmek için tavassutta bulunma yarışı vardı. Sakın bu yarışa katılmadığınızı söylemeyin. Zaten dönemin Bakanları da o zamanlar açıklamalar yapmışlar; “… TEŞVİK EDİLİR, DESTEKLENİR VE ELDEN NE GELİYORSA O KATKI SUNULUR” diye.
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan umarım bu konunun üzerine gider, gerekirse yukarda ifade ettiğim zevatı Külliyeye davet ederek, onların konuşmasını sağlayabilir.
Türkiye'yi ne kadar seviyorsunuz?
Peki, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı ne kadar seviyorsunuz?
Soruları uzatmak mümkün ama sadece son bir soru daha; Türkiye'nin FETÖ belasından kurtulmasını ne kadar çok istiyorsunuz?
Bu suallerim; bakanlar, eski bakanlar, milletvekilleri, eski milletvekilleri, belediye başkanları, partilerin üst yönetiminde ve bürokrasinin tepesinde bulunan isimlere.
Sadece AKP döneminde değil, diğer bütün partilerin iktidarları döneminde üst bürokrasiye atamaların nasıl yapıldığını bilmeyen yoktur.
Bürokrasinin üst yönetimine atama ve terfilerin, umumiyetle tavassut ile olduğu gerçeğini kimse inkâr edemez.
Sanırım, 2006-2007 yıllarıydı Türk milliyetçisi bir profesör hocamızın oğlu, Dış İşleri Bakanlığına personel alımında sınavlardan 100 üzerinden 98 almıştı.
- Hocam hayırlı olsun dedim.
- Daha dur bakalım Mustafacığım sırada mülakat var, orada tavassut şart, sınavlardan 100 alsa bile çok önemli değil demişti.
Hocanın dediği gibi oldu ve oğlu Dış İşleri Bakanlığına giremedi. Kaldı ki bu sadece, Dış İşleri Bakanlığına sıradan bir memur alımıydı.
17-25 Aralık 2013 öncesini bir hatırlayalım, neredeyse bütün bakanlar, AKP milletvekilleri, Ankara Büyük Şehir Belediye başkanı ve bazı diğer belediye başkanları sıraya dizilmiş, Fetullah Gülen denen haine methiyeler diziyorlardı. Öyle methiyeler ki, FETÖ'yü neredeyse peygamber ilan edecekler sanırdınız.
Biz o zamanlar AKP'yi en çok da; çözüm süreci ve devletteki F tipi yapılanmadan dolayı eleştiriyorduk. Bu iki konuda da maalesef haklı çıktık, keşke çıkmasaydık.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, hafif yollu Fetö'yü eleştirmişti. Bahçeli neredeyse linç edilecekti. Bir bakan şöyle diyordu; “…. Bu kadar vahim durumdur. Bir siyasi parti genel başkanının bu kadar hassas olan konuyu görmemesi, böyle bir ferasetsizlik örneğini ortaya koyması çok üzüntü verici bir durumdur.”
Melih Gökçek'in vıcık vıcık kokan methiyelerini yazmıyorum bile. O methiyeleri yaptığı zaman dahi tiksinmiştim.
Bütün bakan ve milletvekillerinin methiyelerine burada yer vermemiz elbette imkânsızdır. Ancak konumuz bakımından önemine binaen bir bakanın daha ifadelerine yer vermek istiyorum.
O Bakan Bey şöyle diyordu; “İnsan merkezli bir hizmeti esas alan bir insana ve insanlara, siz görevlerinizi ve hizmetlerinizi durdurun denir mi? Hizmet insan merkezliyse TEŞVİK EDİLİR, DESTEKLENİR VE ELDEN NE GELİYORSA O KATKI SUNULUR”
Başbakanlığı döneminde bu zihniyet, Sayın Erdoğan'a yardım etmeyi bir kenara bırakın, zarar vermiştir. Eğer Turgut Özal'ın etrafında olduğu gibi, Adnan Kahveci'ler, Hasan Celal Güzel'ler R. Tayyip Erdoğan'ın da yanında olsaydı bu yanlışlara kesinlikle düşülmezdi.
Etrafındaki insanlar; tasdik eden, alkışlayan, metheden konumunda olduğunda, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ı sadece yalnızlaştırmış ve zarar vermiş olurlar.
Çağrım şu, gelin bir defa olsun faydalı bir iş yapın, tavassutta bulunarak devletin üst bürokrasisine yerleştirilen FETÖ'cülerin isimlerini Başbakanlığa bildirin.
Devlet içerisine, özellikle üst bürokrasiye yerleştirilmesine tavassutta bulunduğunuz FETÖ'cülerin tamamının adresleri tarafınızdan biliniyor, öyle değil mi?
Ama Korkuyorsunuz, “fetö'cü yaftası yeriz” diye. Eğer Türkiye'yi seviyorsanız, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı seviyorsanız, O'nu haklı davasında yalnız bırakmak istemiyorsanız, bir defa olsun doğru bir şey yapın. Biraz cesur olun; vatan için, millet için, devlet için, bayrak için bir şey yapın. 17-25 Aralık sonrası Cumhurbaşkanı'nı yalnız bıraktığınız gibi yine yalnız bırakmayın.
Bir zamanlar, FETÖ'cüleri devlet içerisine yerleştirmek için tavassutta bulunma yarışı vardı. Sakın bu yarışa katılmadığınızı söylemeyin. Zaten dönemin Bakanları da o zamanlar açıklamalar yapmışlar; “… TEŞVİK EDİLİR, DESTEKLENİR VE ELDEN NE GELİYORSA O KATKI SUNULUR” diye.
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan umarım bu konunun üzerine gider, gerekirse yukarda ifade ettiğim zevatı Külliyeye davet ederek, onların konuşmasını sağlayabilir.