Silahlı teröre idam cezası gelsin!
Avukat Yaşar Baş, silahlı terörle mücadele için idam cezasının şart olduğunu yazdı. Baş, hukuki ve dini literatürden örnekler vererek talebine açıklık getirdi.
Yeni Akit yazarı avukat Yaşar Baş, silahlı terörle ve teröristle mücadele için idamın şart olduğunu savundu.
İşte o yazı:
Silahlı teröre idam
Av. Yaşar Baş
Bombalı saldırıların failleri ölmemiş olsalardı, şu anda devletin koruması altındaki cezaevlerinde ömürlerinin sonuna kadar yeme, içme, kira, elektrik, su, sağlık güvencesi derdi olmadan yaşamayı da garanti altına almış olacaklardı.
Eğer kendileri küstahlık edip de kendi avukatlarını getirmezlerse, devletimiz onlara mecburen bir avukat bulacak, avukatlık ücretini de şehit yakınlarının ödediği vergilerden karşılayacaktı.
Ceza adaletinin toplum infialinin karşılığı olması gerekiyorsa, bu yaşananların adil bir sonuç olduğunu hiç kimse söyleyemez.
Askerimizi, polisimizi şehit edenlerin bakım giderlerini, şehitlerin milletine ve devletine bağlı ailelerinden aldığımız vergilerden karşılarsak;
Bunun adı adalet olamaz.
Allah'ın emri de bu değil.
Vicdanımızı da, insanlığın kodlarını da yaratan Cenab-ı Rabbül Alemin, bu vicdana uyacak çözümü Kur'an-ı Hakim'de göstermiş:
'Allah'a ve Resûlüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk (Terör) çıkarmaya çalışanların cezası; ancak öldürülmeleri yahut asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi yahut o yerden sürülmeleridir. Bu cezalar onlar için dünyadaki bir rezilliktir. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır. (Maide 33)'
Çözüm gayet açık.
Rahim olan Allah, etkin pişmanlığın kapısını da açık bırakmış.
'Ancak onları ele geçirmenizden önce tövbe edenler bunun dışındadırlar. Artık Allah'ın çok bağışlayıcı, çok merhamet edici olduğunu bilin. (Maide 34)'
Bire bir aynı olmasa da Türk Ceza Kanunu'nun 316/2. Maddesinde tanımlanan etkin pişmanlık bu ayetteki hükümleri çağrıştırıyor:
'Amaçlanan suç işlenmeden veya anlaşma dolayısıyla soruşturmaya başlanmadan önce bu ittifaktan çekilenlere ceza verilmez. (TCK 316/2)'
Bozgunculuk (Terör Suçları) bakımından etkin pişmanlıkta Kur'ani ölçülere yaklaşan Türk Ceza Kanunu'nun, esas ceza bakımından da toplumun vicdanına uygun hale getirilmesi gerekir.
Sadece caydırıcılık açısından değil, toplumun infialinin karşılığının olması bakımından da idam cezası bir zorunluluk.
Terörist eylemlerle insanları öldürenlerin devlet koruması altında ömürlerinin sonuna kadar bakım garantisi kazanmaları bu topluma karşı yapılabilecek en büyük haksızlıklardan biri.
Cumhurbaşkanı diyor ya; 'Milletin iradesi her şeyin üstündedir.'
Sorun bakalım milletimiz, 'teröre idam' konusunda ne diyor?
Terör eylemleri nedeniyle bir kutuplaşma yaşanmasını istemeyenler, ceza adaletinin merkezine toplum vicdanını yerleştirmek zorundadır.
Bu vicdansız saldırılar sürdükçe ve bu saldırıları yönetenler devlet korumasında yaşadıkça, toplumsal kutuplaşmanın önüne geçemezsiniz.
Terörist amaçlarla adam öldürme suçları bakımından idam cezası mutlaka geriye getirilmeli.
Bunların cezaevlerinde safa süren baronları da, her bir terör eyleminden, örgüt yöneticisi olarak sorumlu tutulmalı.
Bakalım o zaman cezaevinde devlet korumasında yaşama garantisi sağlanan terör baronları, avukatlar aracılığıyla o talimatları gönderebiliyor mu?
Bakalım o zaman avukatlar, ayakkabı topuklarına gizledikleri notlarla kuryelik yapabiliyor mu?
Bakalım o zaman bunların meclisteki sözcüleri barış istiyoruz naralarıyla bu alçak teröre destek verebiliyorlar mı?
'Onlara yeryüzünde bozgunculuk (Terör) çıkarmayın dendiğinde, bizler barış isteyenleriz demişlerdir. (Bakara 11)'
Bu alçaklardan ve alçaklıklardan bıktık artık.
Teröre idam.
Toplum bunu istiyor.