Hürriyet'ten Erdoğan'a salvo: Aydın Doğan'ı sevmemelerinin nedeni
Türkiye'nin en büyük medya patronu Aydın Doğan ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki söz düellosu, konuşma kürsüsü ve gazete manşetleri ve gazete başyazıları aracılığıyla sürüyor. Erdoğan suçluyor, Doğan cevap veriyor. Erdoğan'ın ve hükümet yanlısı medyanın tüm saldırı ve suçlamalarına rağmen Doğan, 'savunma' dilinin dışına çok fazla çıkmamaya gayret ediyor. Bu haftaki kavganın eksenini 'Hilton arazisi' ve 'ağaç kesti-kesmedi' teması oluşturuyordu.
Hilton arazisi konusunda da "savunma" dilini korumaya gayret etti Doğan.
Aydın Doğan "savunma" dilinin dışına pek çıkmıyor ama Doğan Yayın Grubu'nun yazarları "savunma" dilinin de ötesinde "tam saha pres" yapıyor.
Ahmet Hakan Coşkun başta olmak üzere Doğan Medya Grubu yazarları da patronlarını kıyasıya savunan, Erdoğan ve AK Parti'yi tefe koyan yazılar kaleme alıyor. BU HABERLER DE İLGİNİZİ ÇEKECEK Ahmet Hakan'ı dövmek / Bir genç siyasette nasıl yükselir? Ahmet Hakan'ı dövmek ya da 'davası' olan gençlik
Son yazıyı ise Doğan Grubu'nun amiral gemisinin etkili yazarlarından Mehmet Yakup Yılmaz kaleme aldı. Aydın Doğan'ı sevmemelerinin nedeni
Mehmet Y. Yılmaz
DÜNYADA nelerin olup bittiğinden habersiz bir uzaylı, yandaş medyayı okuyarak Türkiye'de neler olup bittiğini öğrenmek istese şöyle düşünebilir:
Türkiye'de iki siyasi lider var ve bunlar seçime giriyor. Birisi halihazırda Cumhurbaşkanı.
Diğeri hem ana muhalefet, hem yavru muhalefet, hem terörü destekliyor, hem cemaatçi.
İkincisinin üstelik gazeteleri, televizyonları, dergileri, radyoları var, adı da Aydın Doğan.
Bu ikisi seçime girecekler ve birinden biri kazanacak, diğeri kaybedecek!
Şu andaki tablo, bir uzaylıya sadece bunu düşündürtebilir.
Ama biz uzayda yaşamıyoruz, Aydın Doğan isimli bir siyasetçi yok, seçime filan da girmiyor.
Memleketin bin tane sorunu varken, Cumhurbaşkanı'nın ve yandaş medyanın uğraştığı tek kişinin Aydın Doğan olmasının nedenini bizler gayet iyi biliyoruz.
Aydın Doğan'dan hoşlanmıyorlar, onu yok etmek istiyorlar çünkü bu ülkede basın özgürlüğünün son kalesi denince akla gelen sembol isim o.
Eğer onun yayın organlarında çalışıyorsanız düşündüklerinizi yazabiliyorsunuz, söyleyebiliyorsunuz.
Ve bundan hiç ama hiç hoşlanmıyorlar.
İstiyorlar ki bütün medya kontrollerinde olsun, onlar adına trollük yapsın, herhangi bir muhalif, sesini duyuracak mecra bulamasın.
Bunu istiyorlar çünkü kurdukları yağma düzeni bir gün yıkılacaksa bu nedenle olacağının farkındalar.
Var güçleriyle Aydın Doğan'ı korkutup sindirmek ve en sonunda da medyasını satıp savıp gitmesini istemelerinin nedeni bu.
O diz çökmedikçe daha da kontrollerini kaybediyorlar.
Tekrarlaya tekrarlaya sakız ettikleri ve mahkemelerde yüzlerine çarpılmış yalanları tekrarlayıp duruyorlar.
Bir işe yaramayacağını hâlâ göremiyorlar.
O çaydan istediğimi söylemiştim
AKP Milletvekili Aziz Babuşçu bir demeç vermiş ve şöyle diyor: “Küresel bir kuşatma ile karşı karşıyayız.”
Küresel kuşatmanın nedeni de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı siyaset dışına çıkarma çabasıymış.
Böyle yapılırsa, “Büyük Türkiye” hayalinin de sonu gelecekmiş çünkü bunlar “hasta adamı ayağa kaldırıp, koşturmaya başlamışlar”!
Hep diyorum ya bunların içtikleri çaydan ben de istiyorum.
İnsana güzel hayaller görme fırsatı veriyor, nereden satın aldıklarını bir açıklasalar da biz de faydalansak.
O çayı içince belli ki şöyle düşünüyorlar:
Türkiye bilimde çağ atlayacak, bütün Nobelleri toplayacaktı, küresel kuşatma buna engel oluyor!
Türkiye, Mars'taki suyu Amerikalılardan önce bulacaktı, uzay gemimiz küresel kuşatmayı aşıp atmosferi geçemedi!
Kişi başı milli gelirimiz tam 55 bin doları geçiyordu ki mesai bitti diye bankaları erken kapattılar, geçemedik!
On günde Şam'a gidip Emevi Camisi'nde cuma namazı kılacaktık ki Gaziantep–Halep yolunda kırmızı ışık yandı, mecburen yeşile dönmesini bekliyoruz hâlâ!
Emeklilerimiz refah içinde yaşayacak, her emekli Londra'da ev sahibi olacaktı ki bankalar mortgage vermeyi durdurdu, emeklilerimiz ellerinde milyonlarca pound'la ortada kaldı.
Asrın liderimiz ABD ve Rusya başkanlık seçimlerine girmeye karar vermişti ve her iki seçimi de kazanacağını anketler gösteriyordu ki seçime hile karıştırdılar, Türkiye'nin önünü kestiler!
Tekrarlıyorum: Şu çaydan ben de istiyorum!
Söylemeye dilleri varmıyor
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, Ankara'da iki intihar bombacısının gerçekleştirdiği katliam ile ilgili olarak şunu söyledi:
“Bu tamamen bir kolektif terör eylemidir. Burada DAEŞ (IŞİD) de var, PKK da var, El Muhaberat da var, Suriye'nin kuzeyindeki PYD terör örgütü de var. Kimse kimseyi aldatmasın. Daha eylemin olduğu anda kalkıp da ‘Bunu Saray yaptı' diyenlerin ne mantığının olduğunu artık anlayın. Çünkü ortak çalışıyorlar.”
Cumhurbaşkanı'nın bu bilgiyi nereden aldığını bilmiyoruz tabii.
Muhtemelen Saray'daki konuşma metinlerini yazanların hayal gücünden kaynaklanan bir durum var.
Eski metin yazarının da saldırının ardından attığı tweet ile Doğan ve Fethullah medyası ile CHP ve HDP'yi de suçladığını hatırlayalım.
Böyle yapıyorlar çünkü tek amaçları var: Zamanında gerekli önlemleri almadıkları için saldırının gerçek sorumlusunun kendileri olduğunu biliyorlar.
Saldırıyı iki IŞİD üyesinin yaptığını, bu kişilerin listesinin ellerinde olduğunu açıklayan da Başbakan'dan başkası değildi.
Onları isim isim bildikleri halde gerekli önlemleri alamadılar, saldırıdan önce neredeyse bütün ülkeyi dolaşan teröristleri yakalayamadılar.
Şimdi dilleri varmıyor bu eylemin IŞİD'in marifeti olduğunu söylemeye.
Onun için akıllarına gelen her örgütü bu işin içine sokmaya çalışıyorlar ki suçlarını örtebilsinler.