AK Parti hükümet kurma görevini Davutoğlu'na verdi
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Çelik, AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Davutoğlu'na, parti MKYK'sı tarafından tek başına hükümeti kurması konusunda yetki verildiğini belirtti
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti Genel Merkezi'nde, Genel Başkan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında düzenlenen AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı devam ederken, gazetecilere açıklamalarda bulundu.
Seçimden sonra partinin en üst organı MKYK'nın ilk kez toplandığını vurgulayan Çelik, önemli kararlar alındığını söyledi. Daha önce kongrelerinde bir Siyasi Erdem ve Etik Kurulu kurulması kararı alındığını, söz konusu kurula üyelerin belirlendiğini açıkladı. Çelik, Genel Başkan ve Başbakan Davutoğlu'nun bu durumu MKYK ve MYK'da da paylaştığını da aktardı.
Davutoğlu'na oy birliği ile yetki
AK Parti Genel Başkanı, Konya Milletvekili ve Başbakan Davutoğlu'na, parti MKYK'sı tarafından tek başına hükümeti kurması konusunda yetki verildiğine dikkati çeken Çelik, şunları kaydetti:
'1 Kasım seçiminde tek başına iktidar oluşturacak şekilde bir sonuç aldığımız için, mevcut hükümetin görev süresinin Mecliste gerçekleştirilecek yeminle birlikte sona ermesi, hükümetten ayrılma ve yeni hükümeti konusunda genel başkana MKYK'nın yetki vermesini öngörüyor. Bu çerçevede Sayın Cumhurbaşkanımızın takdirleriyle görevlendirilecek olan Genel Başkanımız ve Konya Milletvekilimiz Sayın Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'na, onun başbakanlığında partimiz tarafından tek başına hükümetin kurulması için MKYK tarafından oy birliği ile karar verilmiştir.'
'Türkiye'deki işin adı terörle mücadeledir'
Çelik, Avrupa Birliği'nin 2015 Türkiye İlerleme Raporu'na ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine, 'Avrupa Birliği'nin 2015 Türkiye İlerleme Raporu'nda, 'çatışma ortamının bitmesi' diye bir cümle kullanılıyor. Bu, fevkalade yanlış bir tabir. Çatışma ortamı demek, meşru devlet otoritesinin olmadığı bazı bölgelerde, iki grubun, iki silahlı unsurun, iki paramiliter unsurun, iki terör örgütünün, çetenin ya da kabilenin, etnik grubun, mezhep grubunun birbiriyle bir iç savaş görüntüsüne girmesi demek. Dolayısıyla biraz burada maalesef PKK'ya yakın çevrelerin siyasi dilinden etkilenme söz konusu. Türkiye'de bir çatışma ortamı yok. Türkiye'deki işin adı terörle mücadeledir' diye konuştu.
'Yeni anayasa sadece siyasi elitleri ilgilendirmiyor'
Yeni anayasanın bir yıllık eylem planı içinde yer alıp almayacağının sorulmasına karşılık Çelik, 'Yeni anayasa sadece siyasi elitleri ya da sadece devlet erkanını ilgilendiren bir mesele değil, yeni anayasa en çok esnafı, çiftçiyi, işçiyi, bugün okula giden yarın kendisi için iyi bir gelecek bekleyen üniversiteli gençleri ilgilendiriyor' dedi.
'Birbirinin alternatifi değil'
Çelik, Milli Birlik ve Kardeşlik Süreci'ne ilişkin soru üzerine, Türkiye'deki sürecin daha önce 'Çözüm Süreci', şimdi de 'Milli Birlik ve Kardeşlik Süreci' olarak adlandırıldığını, Barış Süreci ifadesinin kullanılmadığını belirterek, 'Birileri, Çözüm Süreci'ni, Milli Birlik ve Kardeşlik Süreci'ni kamu otoritesinin zayıflaması, kamu otoritesinin, kamu düzeninin, güven ortamının ortadan kalkması gibi algılayıp, istismar etmeye çalıştılar. Daha önce de söyledik, kamu düzeni ve Milli Birlik ve Kardeşlik Süreci birbirinin alternatifi değildir' diye konuştu.
'Kararlılık Türkiye ile uluslararası koalisyonun meselesi olmalı'
Çelik, DAEŞ'e karşı ABD ile ortak bir kara operasyonunun gündemde olup olmadığının sorulması üzerine de, DAEŞ'e karşı kara operasyonu da dahil bütün seçeneklerin değerlendirilebileceğini ancak Suriye'deki duruma bütün olarak yaklaşılması gerektiğine dikkati çekti.
Suriye'deki tek sorunun DAEŞ terör örgütü olarak ele alınamayacağını ifade eden Çelik, şunları kaydetti:
'DAİŞ'e, YPG'ye, Esad rejiminin orada yaptığı katliamlara karşı kararlılık sadece Türkiye'nin değil Türkiye ile birlikte uluslararası koalisyonun meselesi olması gerekir. Ne tek başına DAİŞ'e ne YPG'ye ne Esad rejimine dönük olarak atılacak adımlar birbirinden bağımsız değerlendirilmemeli, Türkiye'nin atacağı adımlar da uluslararası koalisyondan bağımsız değerlendirilmemelidir. Ama Türkiye burada, cımbızla sadece DAİŞ terör örgütünün çekilmesi değil, DAİŞ terör örgütü, YPG, oradaki bir çok irili ufaklı terör örgütü ve Esad rejiminin devlet terörü şeklinde ortaya koyduğu terör faaliyetlerine de ortak bir şekilde karşı durulması şeklinde geniş bir hassasiyete sahiptir.'