- Haberler
- Güncel
- Yazıcıoğlu'nun şehadetinin 15. yılı.... Hakkı Öznur: Yolun yolumuz, davan davamızdır...
Yazıcıoğlu'nun şehadetinin 15. yılı.... Hakkı Öznur: Yolun yolumuz, davan davamızdır...
Muhsin Yazıcıoğlu, şehadetinin 15. yılında kabri başında okunan Kur'an-ı Kerim ve yapılan dualarla anıldı, mezarı çiçeklerle donatıldı.
Şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu, şehadetinin 15. yılında kabri başında okunan Kur’an-ı Kerim ve yapılan dualarla anıldı, mezarı çiçeklerle donatıldı. Anma programında, şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu’nun dava ve yol arkadaşı, camianın ağabeyi Hakkı Öznur, Avrupa Nizam-ı Âlem Federasyonu Genel Başkanı Erol Yazıcıoğlu birer konuşma yaptılar. Yazıcıoğlu ailesi adına ise Muhsin Yazıcıoğlu’nun oğlu Furkan Yazıcıoğlu Anadolu’nun dört bir yanından ve yurtdışından gelen Muhsin Yazıcıoğlu’nun dava ve yol arkadaşlarına ve sevenlerine teşekkür etti.
Avrupa Nizam-ı Âlem Federasyonu Taceddin Dergahında bir iftar yemeği verdi. İftar programına Yazıcıoğlu ailesi başta olmak Hakkı Öznur ,İlker Kayalıoğlu, Avukat Kemal Yavuz, Avukat Veysel Aşkın, gibi camianın önde gelen isimleri. ANF Genel Başkanı Erol Yazıcıoğlu, ANF yöneticileri ve yaklaşık 1000 kişi katıldı.
Şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu’nun dava ve yol arkadaşı, Alperenlerin ağabeyi, Ülkücü Hareketin önde gelen isimlerinden Hakkı Öznur, milletin adamı Muhsin Yazıcıoğlu ve dava arkadaşlarının şehadetlerinin 15.senei devriyesinde bir mesaj yayımladı.
Öznur'un mesajının tam metni:
Aziz dava arkadaşlarım, ülküdaşlarım, yiğit Alperenler,
Türk siyasi ve demokrasi tarihine ilkeli ve dik duruşuyla yiğit tavrıyla, damga vuran milletin adamı liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu’nun ve dava arkadaşlarımızın şehadetlerinin 15. Sene-i devriyesi.
Ömrünü, aziz Türk milletine, Nizam-ı Âlem ülküsüne vakfetmiş, siyasi yaşamı boyunca Türkiye’nin milli çıkarlarını demokrasiyi ve milli iradeyi savunmuş inandığı davası ve ülküsü uğruna Keş dağlarında suikastla şehit edilen liderimizin ve dava arkadaşlarımızın davası hala mahkeme kapılarında sürerken. İlkesizler, ahlaksızlar, seçim kampanyalarında şehit liderimizin ismini kullanmaya, istismar etmeye, devam ediyorlar. Muhsin Başkanı ve dava arkadaşlarımızı kirli ağızlarına alarak oy peşinde koşuyorlar.
Devlet ricali ve bir takım siyasiler ,15 yıldır yaptıkları gibi timsah gözyaşları döküyor. Takiyyecilerin ki timsah gözyaşı, diğeri pınar pınar dökülen milletin gözyaşı. AKP’nin timsah gözyaşlarının ne anlama geldiğini milletimiz ve Muhsin Yazıcıoğlu’nun dava ve yol arkadaşları çok iyi biliyor. Hiç kimse timsah gözyaşı dökmesin.
15 yıldır Muhsin Yazıcıoğlu suikastına “kaza” diyenler dosyayı kapatmaya çalışanlar yine seçim meydanlarında zübük siyasetini devam ettiriyorlar. Bunlarda utanma yok! Hayâ duygusunu kaybetmişler. Bu kadar ahlaksız ve seviyesizce siyaset yapılmaz! Ahlaksız siyaset yapanlar sadece siyasi alanda değil, hayatın her alanında ahlak ilkelerinin dışındadırlar. Ahlakı, ilkesi olmayan siyasetin ne millete ne demokrasiye faydası olur.!
Yalan ve iftira ile siyaseti kirlettiler. AKP siyaseti lekelemeye devam ediyor.
Şehit liderimizin ve dava arkadaşlarımızın isimlerini kirli ağızlarına alanların ne mal olduklarını aziz milletimiz çok iyi biliyor.
Ey ahlaksızlar! Ey Hayâsızlar’ siz hiç Muhsin Yazıcıoğlu davası ile ilgilendiniz mi? Muhsin Yazıcıoğlu davasını takip ettiniz mi?
15 yıldır Mahkeme salonlarına geldiniz mi?
Bu dava niye sürekli uzatılıyor diye sordunuz mu?
Şehitlerin aileleri ile görüştünüz mü?
Muhsin Yazıcıoğlu hastane köşesinde ölmedi. AKP iktidarında suikastla şehit edildi.
AKP’nin İstanbul Belediye Başkanı Murat Kurum denen “Sarayın çocuğu” seçim konuşmasında utanmadan “ sen Muhsin Yazıcıoğlu’nun aşkı, sen Erdoğan’ın duasısın” diyor.
Muhsin Başkan ilkeli seviyeli tutarlı ve omurgası olan bir siyaset adamıdır. Yazıcıoğlu ismi Erdoğan ile yana getirilemez!. BOP Eş Başkanı olmakla yıllarca övünen Erdoğan ile BOP ve BİP gibi küresel emperyalist projelere karşı çıkan bu yüzden, küresel suikastla şehit edilen Muhsin Yazıcıoğlu ismi birlikte anılamaz, söylenemez!
Yakın siyasi tarihimiz, bir bakıma erdemli siyaset yapanlar ile ahlaksız, ilkesiz seviyesiz siyasetçilerin mücadele sahası olmuştur. Şehit Liderimiz siyasette her zaman ilkeli ve tutarlı olmayı savundu. Siyasette erdemi ve dürüstlüğü ön planda tuttu. Siyasette hep açık ve şeffaf olmayı önerdi. Kapalı kapılar ardında yapılan her türlü anlaşma ve pazarlıklara şiddetle karşıydı. Bütün siyasi hayatı boyunca hep milletinin değer ve inançlarını savundu. O siyasette dürüstlüğün, faziletin, erdemin timsaliydi.
Siyasette hep ilkeli ve tutarlı oldu, milletine yalan söylemedi, yanlış yapmadı, popülizme sapmadı, sağa sola yalpalamadı, politikanın fırıldaklarından olmadı, ikiyüzlü davranmadı. İhtirasları yoktu. Nefsine esir düşmedi, kimseye iftira atmadı, kin tutmadı,
Hep dik durdu, düz yaşadı. Hayat çizgisinde kırıklık yoktu. Çizgisini bozmadı, istikametini değiştirmedi. İnandığı değerlere hep bağı kaldı. Kendisi için bir gün yaşamadı. Ömrünü, hayatını verdiği yüce davasına adadı.
Milletin adamı Muhsin Başkan “bir lokma bir hırka” felsefesine uygun bir hayat sürmüştür. Onun dünyalık hiçbir mameleke sahip olmadığını bütün milletimiz biliyor.
Muhsin Başkanın bireysel serveti yoktur. para-tura-kasa işleri yoktur. Ama AKP Oligarşinin, beşli çetenin, para–tura-kasa işleri vardır.
Muhsin Başkan’ın telefon görüşmelerinde devlet, ülke ,demokrasi ,adalet, vatan, memleket ve millet meseleleri konuşulur, AKP liderinin, kabine üyelerinin, siyasetçilerinin telefonlarında ise “ Şirketler ,ihaleler ,paraları sıfırla oğlum, paraları sakla oğlum, ne kadar para var oğlum” konuşulur.
AKP deyince ayakkabı kutuları, para sayma makineleri, paraları sıfırlamalar, valiz valiz paralar ,balya balya paralar , alo Fatihler, Alo Veyisler, ihaleler, fesat karıştırmalar, hırsızlıklar, yolsuzluklar, gayri- ahlaki hayatlar, akla geliyor .Şehit Muhsin Yazıcıoğlu deyince ise helal bir yaşam, ilkeli, seviyeli siyaset, dik duruş, dava adamlığı, davaya adanmışlık, vefa, kadirşinaslık akla geliyor.
Muhsin Yazıcıoğlu deyince ahlak ,dava, ülkü, vefa, milli duruş, milli tavır, akla gelir. Erdoğan deyince şirket ,para, BOP ,Yahudi kuruluşların verdiği madalyalar, ödüller akla gelir.
“Kendimi bildim bileli Ülkücüyüm’”, “Türk milliyetçisiyim” diyen, bir “İstiklâl Marşı âşığı” olan, milletini ve devletini “aşk” derecesinde seven Muhsin Yazıcıoğlu, “Benim hayatımda hiçbir karanlık nokta olmadı. Hiç kimsenin çantasında beni tehdit edecek bir tek belge, bir tek bilgi bulunamaz! İç odak dış odak tanımam, baskıya, dayatmaya, zulme boyun eğmem. Siyasi yaşamım zalimlerle, zulmedenlerle, mafyayla, çetelerle, hırsızlarla mücadeleyle geçmiştir” demiştir.
Şehit liderimiz asil bir duruşa sahipti. Zarif bir üslubu ahlaklı bir siyaset çizgisi vardı. Siyasi çizgisinde hep tutarlı oldu sağa sola yalpalamadı. İnandıklarını söyledi. Siyaset üslubunda seviye, nezaket, naiflik, hoşgörü, diyalog, kuşatıcılık varken; Erdoğan’ın üslubunda ise tam tersi var. Siyasi tarihte böyle bozuk üslup yok. Erdoğan kışkırtıcı dil ve söylemi ile kendisini eleştiren herkesi öteki görüyor, ötekileştiriyor. Öfkeyi inatlaşmayı ve kutuplaştırmayı bir siyaset tekniği olarak kullanıyor. Erdoğan güç zehirlenmesi yaşıyor. Gücünü kaybettiğinde her şeyini kaybedeceğini düşünüyor.
Kendisini eleştirenlere hakaretin biri bin para. Erdoğan, tek adam gibi hareket ediyor. Yalan, hakaret, iftira, tehdit almış başını gidiyor. Maalesef siyaset ve iktidar hırsı gözü karartıyor, vicdanı köreltiyor, insanda basiret ve feraset bırakmıyor. Muhsin Başkan nefsini yenmiş bilge bir liderdi. Ama Erdoğan ise nefsinin esiri olmuş hırs ve ihtiras ile hareket eden bir politikacıdır. Erdoğan kendisini demokratik bir şekilde eleştirenlere asla tahammül edemiyor. Nefsine yenik düşmüş, ihtiraslarına teslim olmuştur.
Şehit liderimiz birçok konuşmasında siyasilere devleti yönetenlere Şeyh Edebali’nin sözlerini hatırlatmıştır. Devlet öfkeyle, kinle, hırsla yönetilemez. Eğer Muhsin Başkan bugün aramızda olsaydı Erdoğan’a ve çevresindeki dalkavuklara, Sümbül Ağalara değil, Şeyh Edebali’lere kulak verin derdi.
“NAMUS MESELEMİZ ÇÖZECEĞİZ” DİYORDUNUZ. 15 YIL OLDU NE OLDU?
Muhsin Yazıcıoğlu’nun dava ve yol arkadaşları bizlerin ve kamuoyunun ortak kanaati; Helikopter düşmedi, düşürüldü. Liderimiz ve dava arkadaşlarımız küresel bir organizasyonla şehit edildiler. Muhsin Yazıcıoğlu davasında devam eden mahkeme süreçleri, suikastın küresel örgütlü bir yapı tarafından gerçekleştirildiğini göstermektedir.
Mahkeme safhalarında da şahit oluyoruz ki; bu davada isimleri geçen bazı şüpheliler açıkça korunmuş ve ödüllendirilmişlerdir. Hükümet, olay olduğunda bölgede görev yapan ihmalleri ve kusurları bulunan, bilgi kirliliğine yol açan, arama kurtarma ile uğraşmayan, hiçbir şey yapmayan bürokratları ödüllendirmiştir. Hükümet, suçluları korumuştur. Sanık olarak yargılanması gerekenler tanık olarak mahkemelerde konuşturuluyor. Mahkemelerde ifade vermesi gereken bakanlar, bürokratlar, devlet görevlileri, mahkemelere çağrılmıyor, haklarında bir soruşturma bile açılmıyor.
Düzmece raporlar hazırlayarak suikasta kaza olarak gösterdiler. Binali Yıldırım’ın başında olduğu Ulaştırma Bakanlığı, düzmece bir rapor hazırlayarak olay için “kaza, pilotaj hatası” demiştir. Ölümcül olay için “küçük kaza, pilotaj hatası” denilerek dosya kapatılmaya çalışılmıştır.
Açılımların Prensi” denilen. Dönemin Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay aynı zamanda liderimizin ve dava arkadaşlarımızın şehit düştüğü olayı araştıran Meclis komisyonu başkanına “Ne karıştırıyorsun? Gitti dağa çarptı. Bırak bu olayla ilgilenme” diyen ve olayın araştırılmasını, soruşturulmasını engellemeye çalışan, dosyayı kapattırmaya çalışan kişidir.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç 25 Mayıs 2012’de “olayın aydınlatılması namus borcumuzdur” diyordu. “Namus” sözleri lafta kaldı. 15 yıldır Dosyada bir gelişme yok. Muhsin Yazıcıoğlu davasında namus sözü verenler, “yaşasaydı omuz omuza olurduk” palavrasını sıkanlar yine şimdi 31 Mart günü yapılacak olan yerel seçimler için meydanlarda palavralar sıkmaya millete yalan söylemeye devam ediyorlar.
KEÇİLER Mİ SÖKTÜ? ŞÜPHELERİM VAR” DİYEN ABDULLAH GÜL 13 YILDIR NEDEN KONUŞMUYOR? KİMLERDEN ÇEKİNİYOR?
Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Muhsin Yazıcıoğlu davası ile en az 7 kez görüşülmüştür. Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı döneminde Erdoğan ile Muhsin Yazıcıoğlu soruşturması ile ilgili en az 15 kez görüşülmüştür.
Erdoğan, Gül ve diğer yetkili makamda olanlarla defalarca görüşüldü. Dava dosyasıyla ilgili bilgiler, belgeler verdiler. Davanın karartılmaya çalışıldığını, uzatıldığını, sabote edilmeye çalışıldığını defalarca söylediler. Her seferinde, Erdoğan başta olmak üzere diğerleri, elim olayı dikkate almadılar. Hep “kaza” olarak gördüler.
Erdoğan’ın yüzüne açıkça “Hükümet bu davayla ilgilenmiyor, yargıya kapatın baskısı yapılıyor, suçlular şüpheliler korunuyor, ödüllendiriliyor.” denilmiştir. Yazıcıoğlu soruşturmasının üzerine hükümetin gitmediği, olayın örtbas edilmeye çalışıldığı, askeri ve sivil bürokrasinin engeller çıkardığı yüzüne defalarca açıkça söylendi. İhmaller, kusurlar, şüpheler tek tek anlatıldı.
17 Temmuz 2014 günü, Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili Tekirdağ mitinginde BBP yi hedef almış, hazırlanan prompterde “Neymiş, bu hükümet Yazıcıoğlu’nun faillerini bulmamış. Bu ne zavallılıktır. Bizim karşımızda bu tür şeyleri konuşamıyorlar. Ziyaretlerine gittiğimizde bu tür şeyleri söyleyemiyorlar.” diyerek doğru söylememiştir. Hâlbuki kendisiyle Başbakanlık’ta, Meclis’te, AKP Genel Merkezi’nde, Sarayında birçok görüşme yapılmıştır. Şehit liderimizle ilgili konular geniş bir şekilde heyetlerin bulunduğu ortamda defalarca kendisine anlatılmıştır.
Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde destek için, 25 Haziran 2014 günü BBP’yi ziyaret ettiğinde iki saat süren görüşmenin 1 saati Muhsin Başkan’ın dava dosyası ile ilgili olmuştu. Gelinen süreç safha safha kendisine yine anlatılmıştı. Hükümetin hiçbir şey yapmadığı net bir şekilde yüzüne söylendiği halde Erdoğan, “Benim haberim yok” diyordu.
Liderimizin ve dava arkadaşlarımızın şehit düştüğü olayla ilgili yapılan birçok görüşmelerde Erdoğan’ın yanında AKP’nin bir sürü bakanı ve yöneticileri de vardı. Bu görüşmeleri ve bu görüşmelerde konuşulanları, kimse inkâr edemez. O görüşmelerde bulunanlar hayattadır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu görüşmelerde“ bir arkadaşımıza ben savcı değilim, hâkim değilim” cevabını vermiştir. Her konuda konuşan, AKP Genel Başkanı Erdoğan; Muhsin Yazıcıoğlu suikastı için sessizliğini koruyor. 15 yıldır devam eden davayı görmezden gelmeye devam ediyor.
Ey AKP Genel Başkanı! Milletin adamı “ŞEHİT LİDER” Muhsin Yazıcıoğlu Aldanmadı’, ‘aldatmadı.’ Milletimizden özür dileyecek yanlışlar yapmadı. Ne ‘aldandı’ ne ‘aldattı’. Hep doğru, ilkeli, tutarlı siyaset izledi.
ADALETTEN VE MİLLETTEN KAÇAMAZSINIZ. YARGILANACAKSINIZ , HESAP VERECEKSİNİZ!
Muhsin Yazıcıoğlu soruşturmasına engel olanlar, “kaza” diyenler, “kazadan kaza çıkarmayın” diyenler, “bu davanın peşini bırakın, kaza ile düştü, ne uğraşıyorsunuz?”, “helikopter dağa çarptı öldüler ne peşine düşüyorsunuz”, “Ne karıştırıyorsunuz? Gitti dağa çarptı. Bırakın bu olayla ilgilenmeyin.” diyenler, AKP yöneticileri, bakanları, bürokratlarıdır.
AKP iktidarı tarafından korunan, kollanan, mahkemelere çıkartılmayan, ifadeleri bile alınmayan kim varsa; makamları, mevkileri ne olursa olsun bir gün mutlaka alayı adalet önüne çıkarılacak ve millete hesap vereceklerdir. Kaçışınız yok! Hepiniz, adalet önünde hesap vereceksiniz. Kaçışınız yok! Adaletten ve milletten kaçamayacaksınız. Adalete, millete hesap verecekler. Gün gelecek devran dönecek, alayı hukuk önünde yargılanacaklar. Bu suikastta kim, kimler varsa, yer almışsa, rol almışsa nerede saklanırlarsa saklansınlar, bulacak, çıkaracak, milletimizin huzurunda hukuk içinde hesabını soracağız. Bir gün mutlaka hukukun hâkim olduğu gerçek mahkemelere çıkartılacaksınız. Milletimize hesap vereceksiniz.
Şehadete yürüyen liderin dava ve yol arkadaşı olarak bir kez daha söylüyorum: Bir gün mutlaka hukukun hâkim olduğu, gerçek mahkemelere çıkartılacaksınız. Adil bir yargılama ile hukuk önünde yargılanacaksınız! Milletimize hesap vereceksiniz. Bizim Allah’tan başka kimseden korkumuz yok. Allah’a can borcumuzdan başka kimseye eyvallahımız yoktur! Tek gücümüz, tek dayanağımız Allah (C.C) ve Büyük Türk milletidir…
DİĞER DEVLET KURUMLARI GİBİ MİT’TE MUHSİN YAZICIOĞLU SUİKASTİ İLE İLGİLENMEDİ
Diyarbakır doğumlu kimilerine göre 7 kez kimilerine göre 17 kez Irak’ın kuzeyine giden, her gidişinde KDP lideri İsrail uşağı Mesud Barzani i tarafından heyecanla karşılanan PKK ve Barzani açılımının ilk koordinatörlerinden olan Emre Taner o dönemde MİT müsteşarıydı. Washington – Londra - Tel Aviv çizgisinde ve AB yanlısı olan, 2005- 2010 yılları arasında görev yapan Emre Taner AKP hükümeti ile paralel düşünen iktidarında memnun olduğu bir bürokrattı.
Suikastın olduğu tarihte, MİT müsteşarı olan Barzani ve Talabani’yle çok yakın olan Washington, Londra ve Tel Aviv çizgisindeki Emre Taner’di. Emre Taner’in görev süresinin dolmasının ardından, 27 Mayıs 2010 tarihinde MİT müsteşarlığı görevine atanan Hakan Fidan da Emre Taner çizgisini devam ettirmiştir. Erdoğan’ın laf söyletmediği Emre Taner de, “sır küpüm” dediği Hakan Fidan da Muhsin Yazıcıoğlu soruşturmasıyla ilgilenmemişlerdir.
4 Haziran 2023 tarihinde yeni Dışişleri Bakanı olan, MİT’te 13 yıl görev yapan Hakan Fidan Yazıcıoğlu davasıyla ilgili ne yapmış?. Hiçbir şey!. Ama yeni Dışişleri Bakanı Hakan Fidan AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Murat Kurum’un kazanması için İstanbul’da esnafları gezmeyi ve kapı kapı dolaşmayı biliyor. Bölgemiz yanarken Rusya’da patlayan silahlar, bombalar dünya gündeminde iken Fidan işi gücü bırakmış tam bir partizan gibi AKP seçim çalışmalarında..
REZA ZARRAB VB. GİBİLER AKP HÜKÜMETİ TARAFINDAN EL ÜSTÜNDE TUTULMUŞTUR
Bundan 11 yıl önceye bir dönelim: Ayakkabı kutuları, banka şubesi olmuştu. Rüşvet, yolsuzluk, kara para vs. her türlü hukuksuzluğa imza atılmıştı. Ayakkabı kutularındaki paralar, kol saatleri, lüks arabalar, villalar, Zarrab’ın dağıttığı rüşvet çarkıyla sağlanmıştı. Bakanlar, bakan çocukları, bürokratlar, gündemden düşmüyordu.
Reza Zarrab/Rıza Sarraf, 17 Aralık 2013 tarihinde üç bakan oğluyla birlikte rüşvet ve kaçakçılık yaptığı iddiasıyla gözaltına alındı. Zarrab, çağımızın en büyük rüşvet ve yolsuzluk olayının başkahramanlarından biridir. Zarrab’la birlikte gözaltına alınan veya ismi olaya karışan 50 kişi arasında bakanlar, bakan evlatları, ünlü iş adamları, müteahhitler, bankacılar vardı. Zarrab, suç çetesi kurmak, rüşvetle yasal olmayan para ve altın transferi yapmak ve yasal olmayan yollardan Türk vatandaşlığı almakla suçlanmıştı. O günlerde, Erdoğan ve oğlu olduğu iddia edilen iki kişi arasında geçen konuşmalar da internete düşmüştü. Bunlardan biri, diğerine, evindeki bavul dolusu parayı sıfırlamasını söylüyordu.
Reza Zarrab, rüşvet ve yolsuzluk operasyonunda tutuklanmış, ardından da 28 Şubat 2014 tarihinde tahliye edilmişti. AKP’nin para musluğu Reza Zarrab, yolsuzluk ve rüşvet sürecinde yakalanan ve tutuklanan Zarrab’ı kurtarmak için yargıya müdahale edilmiş ve tahliye ettirilmişti. Reza Zarrab, iktidar iradesi için adeta hayat memat meselesi ve beka sorunu olmuştu.
Reza Zarrab’ın suç ortakları olan şaibeli bakanlar da “AK Parti’nin ak bakanları” denilip Yüce Divan’a gitmeleri engellenmişti. Reza Zarrab tahliye olduğunda “adalet yerini buldu” diyen, şimdi Cumhurbaşkanı olan Erdoğan’dı. Erdoğan, Reza Zarrab dosyası kapatıldıktan sonra da dolandırıcı, hırsız, şarlatan Zarrab’ı savunmaya devam etmiş, “Ülkeye katkıda bulunan bir yardımsever” olduğunu söylemişti.
REZA DENEN ÇUKURU, TÜRK BAYRAĞI ÖNÜNDE ‘KAHRAMAN’ EDASIYLA TELEVİZYONA ÇIKARDILAR
Reza Zarrab, yine 18 Nisan 2014’te iktidara yakın bir haber kanalına çıkmış, Türk bayrağının altında röportaj vermişti. AKP kanallarındaki “bayraklı sahneyi” milletimiz unutmadı. AKP sayesinde serbest bırakılan şarlatan Zarrab, AKP için Zarrab “altın” çocuktu. “Reza Zarrab Türk devletinin projesidir” diyerek onu pazarlayan, dolandırıcıya ihracat şampiyonu ödülü verip, havuz kanallarında Türk bayrağı önünde vatanseverlik nutukları attıran, siyasal iktidardı.
AKP hükümeti, dolandırıcı, hırsız, şarlatan Reza Zarrab için “hayırsever iş adamı”, “cari açığımızı kapattı”, “o bir kahraman” dediler. Türk bayrağıyla şov yaptırıp milli kahraman ilan ettiler. O alçağı, bir “milli kahraman” (!) olarak pazarlamaya kalktılar. Reza Zarrab denen rüşvetçi AKP hükümeti için 83 milyondan daha değerliydi. Çok yönlü, karanlık Reza Zarrab, maalesef AKP hükümeti tarafından, “cari açığı kapatan”, hatta Türk ekonomisini kurtaran “milli kahraman” muamelesi görmüştür. AKP zihniyetinin din-para-siyaset üçgeninde neler çevirdiğini, 22 yıldır biliyoruz. Rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık, dünyanın hiçbir tarafında, hiçbir ülkesinde milli mesele olarak görülemez.
ZARRAB, AKP KORUMASINDA BAKAN ÇOCUKLARI İLE YATLARDA GEZERKEN YAZICIOĞLU’NUN EVLATLARI, MARAŞ MAHKEMESİNDE GAZ YİYORDU, COP YİYORDU
Reza Zarrab, AKP korumasında, lüks yatlarla yanında AKP’nin bakan çocukları ve rüşvet dağıttığı hırsız bürokratlarla gezip tozarken, Muhsin Yazıcıoğlu’nun dava arkadaşları, Alperen evlatları, Muhsin Yazıcıoğlu davasını takip için gittikleri Maraş Adliyesi önünde (30 Mayıs 2014) gaz yiyordu. Devam edem mahkemelerde basın toplantıları yapmalarına izin verilmiyor
Zarrab denen fırıldağa her türlü duyarlılığı gösterenler, şehit Muhsin Yazıcıoğlu davasına ise bırakın duyarlılık göstermeyi bu dava umurlarında bile olmadı. AKP’nin “hayırsever iş adamı” dediği üçkâğıtçı, şarlatan, onlar için çok ama çok değerliydi.
Reza Zarrab’ın mahkeme tarafından tahliye edilmesini Balıkesir mitingi sonrası “Hak yerini buldu (!)” diyerek değerlendiren Erdoğan, 15 yıl olan Yazıcıoğlu soruşturmasında tek laf etmiş midir? Muhsin Yazıcıoğlu davası için Erdoğan “ben savcı değilim, hâkim değilim” diyor. Ancak, Reza Zarrab içeri alındığında en sert tepkiyi Erdoğan ve AKP hükümeti göstermiş, yargıya da müdahale ederek Zarrab’ı tahliye ettirmişlerdi.
ALPERENLERİN YOLU ŞEHADETE YÜRÜYEN LİDERİN YOLUDUR
İlkesizler, ülküsüzler, hesap adamları, korkaklar saraya koşar, saraya biat eder, teslim olurlar.
Dava adamları ise dik durur, inandıkları davanın peşinde, ülkülerinin peşinde koşarlar.
Yazıcıoğlu’nun dava ve yol arkadaşlarının yönü, istikameti, çizgisi, bellidir. Bizim yönümüz saray, saraylar, köşkler değil, Taceddin Dergâhıdır. Biz, saraya, muktedirlere bakarak hareket edenlerden değil, ilkelerine ve ülkülerine bakarak hareket eden Muhsin Yazıcıoğlu’nun dava ve yol arkadaşlarıyız.
Önceliğimiz, ilkelerimiz ve değerlerimizdir. Siyaset, ilkeler ışığında ülkeye hizmet etmenin adıdır. Siyasi tutarsızlık ve ilkesizlik ise asla kabul edilemez ve onaylanamaz. İradesini muktedirlere, güç merkezlerine, odaklarına teslim edenler asla “özgür olamazlar”, ilkeli bir duruş sergileyemezler.
Milletin adamı her zaman dik durmuş, doğru gitmiş şehit Muhsin Yazıcıoğlu’nun 19 Mart 2009 günü Karaman seçim bürosunda söylediği şu sözleri çok önemli ve anlamlıdır:
“Şimdi bakın yoldan geldik, yola gideceğiz. Hiç birimizin garantisi yok. Bir saniyesine bile hâkim olamadığımız, hükmedemediğiniz bir hayat için, bir dünya için, bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur.”
Muhsin Yazıcıoğlu’nun yol ve dava arkadaşları Saray’a, Balgat’a, bakarak değil, kendi inandıkları ülkülerine, ilkelerine, çizgilerine ve ölçülerine göre hareket ederler ve buna göre tercihlerini yaparlar.
Alperen kadrolar, makam, mevki, ikbal, Saray’ın peşinde değil, inandıkları, şehit düştükleri, uğruna büyük bedeller ödedikleri hak davalarının ve yüce ülkülerinin peşinde koşarlar.
MESSOD BARZANİ VE ŞIVAN PERVER İLE “DOST” OLURLAR, MUHSİN BAŞKAN’IN DOSYASINI DA “SÜMEN ALTI” EDERLER
Terör üssü Kandil’e ve Oslo’ya, 2008-2011 yılları arasında uçak kaldırıp, terör örgütü yöneticileri ile 11 kez müzakere edenler, şehit liderimizin ve dava arkadaşlarımızın şahadeti ile sonuçlanan hadisenin ise karartılmasına çalışmışlardır. 2013-2015 arası 29 kez İmralı’ya giden, özerklik, öz yönetim isteyen BDP/HDP heyetinin teröristbaşı ile görüşmesine izin veren AKP iktidarı, Muhsin Yazıcıoğlu suikastını görmezden gelmiştir.
İmralı canisinin mektup ve mesajlarını, 17 kez Kandil’e götürüp, terör örgütü PKK’nın lider isimleriyle görüşüp, dönüşte onların mektuplarını, mesajlarını tekrar İmralı’ya ve AKP yönetimine ileten BDP/HDP heyeti ile müzakerelerde bulunan, 28 Şubat 2015 tarihinde Dolmabahçe mutabakatını imzalayan, NATO’cu HDP ile samimi pozlar veren AKP iktidarı, ömrü bölücülükle, emperyalizm ile mücadeleyle geçmiş şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu’nun suikastını bilerek, bilinçli bir şekilde hep “kaza” olarak görmüştür.
PKK açılımı, Oslo rezaleti, İmralı ve Kandil’le görüşmeler, kirli pazarlıklar, yaşanan Habur rezaletleri, Barzani ve Şivan Perver hainine gösterilen karşılama ve ağırlama, Erdoğan’ın Kürdistan yaklaşımı, bölücülerin hem mecliste hem sokaklarda küstahlaşması, PKK’nın siyasallaşmasının sağlanması, Suriye’nin kuzeyinde PYD’nin ortaya çıkması ,Muhsin Başkan’ın şehadetinden sonra oldu.
Muhsin Yazıcıoğlu yaşasaydı ‘çözüm süreci’ denilen ihanet süreci, Habur rezaletleri, Oslo ve Brüksel’de İngiltere’nin himayesinde PKK terör örgütü ile yapılan kirli ve karanlık görüşmeler, İmralı ve HDP ile yapılan müzakereler gerçekleşmezdi.
İmralı canisi ile Barzani alçağıyla Şivan Perver haini ile ihanet sürecinde kanka olanlar, terör üssü Kandil’e ve Oslo’ya PKK için uçak kaldıranlar, şehit liderimizin ve dava arkadaşlarımızın şehadeti ile sonuçlanan hadisede için 15 yıldır kıllarını bile kıpırdatmadılar. BDP/HDP/ Öcalan ile Habur, İmralı, Oslo, Dolmabahçe görüşmelerini düzenleyenler, Muhsin Yazıcıoğlu suikastı ilgilenmediler.
Milli çıkarları bir tarafa bırakan AKP iktidarı İmralı’da Kandil’de Erbil’de, Süleymaniye’de Oslo’da, Brüksel’de, Londra’da Paris’te vb. yerlerde sözde “çözüm süreci” adı altında terör örgütünün lideri Öcalan ve KCK liderleriyle görüşürken Muhsin Yazıcıoğlu ve dava arkadaşlarının şehit düştüğü olay tozlu raflarda çekmecelere bırakmıştır. Küresel merkezlerle irtibatlı, derin odaklarla ilişkili, kapitalist-emperyalist sistemin adamları, Siyonist Barzani’nin altına kırmızı halılar sererler. İmralı ve Kandil hattında kuryelik-postacılık yaparlar. Anadolu çocuklarının şehadetini ise küresel bir plan dâhilinde karartmaya, örtbas etmeye ve unutturmaya çalışırlar.
10 YILA YAKIN ZİNDANLARDA KALDI. 4 KEZ İDAMLA YARGILANDI.
Şehit liderimiz Muhsin Başkan’ın 40 yıllık siyasi yaşamının 10 yılı hapislerde geçti. 12 Eylül darbesinin ardında tutuklandı. C – 5 adlı işkence merkezinde işkencelerden geçirildi. Mamak’ta 2,5 metre karelik hücrede 5 yıl geçirdi. İşkencecilere boyun eğmedi, teslim olmadı.
“MHP ve Ülkücü Kuruluşlar” davasında dört kez idamla yargılandı. İdamını isteyen 12 Eylülcülere meydan okudu. Zulme rıza göstermedi, zalimlere boyun eğmedi. Devletine, milletine küsmedi. İnandığı davadan, ideallerden taviz vermedi.
Muhsin Yazıcıoğlu bir konuşmasında “Ne kaderime küstüm ne devletime küstüm! Çünkü inanmak iman etmek varsa bir şeye bedel neyse katlanıp; Ya Rabbi kahrın da hoş lütfun da dedik” demişti. Davasına, inanmış bir iman ve ahlak adamı söyler bu sözleri.
Muhsin Başkanın siyasi çizgisinde kırıklık yoktur. İstikameti-kıblesi dosdoğru bir dava adamıdır.
Yüce kitabımız Kur’an diyor ki, “Allah, Muhsinlerle beraberdir.”
Rabbimizin yüce kitabında Muhsinleri sevdiğini ferman ettiği ayetlerindeki gibi kendini Allah’a adamış yiğit ve güzel bir insandı Muhsin Başkan…
Acımız hale taptaze, tarifi mümkün değil. Acımız, hüznümüz devam ediyor. Muhsinlerle de hüznümüz Allah’adır bizim…
Muhsin Yazıcıoğlu’nun “gizli” ajandası yoktu. Açık, şeffaf ve milletiyle, dava arkadaşlarıyla iç içe, bir bütün olan milli bir liderdi. Muhsin Yazıcıoğlu için kişilerin, grupların bekası değil, devletin, milletin bekası, ülkenin yarınları önemlidir..
Alperen hareketi, gelecek kuşaklar ve gelecek yüzyıllar için model bir şahsiyet olan mümtaz liderimiz şehit Muhsin Başkan’ın yolunda ve izinde, kutlu yürüyüşlerini inançla, azimle, kararlılıkla sürdürecektir.
Alperen hareketinin çizgisi Muhsin Yazıcıoğlu çizgisidir. Hareketin misyonuna, ilkelere, değerlere, Muhsin Yazıcıoğlu çizgisine bağlılık, şan ve şeref dolu Alperen hareketinin en güzel ve en önemli vasfıdır.
Şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu’nun izinde giden dava arkadaşları, ülküdaşları, şehit liderlerinin öğrettiği yüce ülkü ve değerlerin ışığında adaleti, demokrasiyi savunmaya, milletin adamları olmaya devam edeceklerdir.
Bu kutlu yol, aziz ve mukaddes dava, iman, çile, ıstırap, azim ve kararlılık ile vücut buldu. Alperenlerimiz, Anadolu kıtamızın vücut bulmuş halidir. Bizler dünyalık menfaati, şahsi ikbâli ayaklar altına almış, hakikaten hakikate râm olmuş bir hareketin müntesipleriyiz. Allah’ın davasının davacısı olmanın şerefiyle şereflenmiş Alperen hareketimiz, gücün değil hakkın yanında olmayı kendine her daim vazife bilmiştir.
Biz Allah yolunda, Kur’an yolunda, millet yolunda şehit düşen büyük dava ve devlet adamı millet’in adamı Muhsin Başkan’la beraber olduk. İyi ki onun gibi yiğit bir liderle, adam gibi adamla yol ve dava arkadaşı olmuşuz. Ne mutlu bizlere…
Kula kulluk etmeyeceğiz. Hakkaniyetten ayrılmayacağız. Liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu’nun misyonuna, bize bıraktığı tarihi mirasa sahip çıkacağız, onun söylediği gibi dik duracağız, doğru söyleyeceğiz, düz yürüyeceğiz .
Alperen hareketinin çizgisi Muhsin Yazıcıoğlu çizgisidir. Hareketin misyonuna, ilkelere, değerlere, Muhsin Yazıcıoğlu çizgisine bağlılık, şan ve şeref dolu Alperen hareketinin en güzel ve en önemli vasfıdır.
Hayatı boyunca zalimlerin önünde asla başını öne eğmeyen, her türlü güç ve şer odaklarına karşı dik durarak Hakk’ın ve haklının yanında yer alan şehit Muhsin Yazıcıoğlu’nun misyonunu inançla, kararlılıkla sürdüreceğiz. Allah'a can millete hizmet borcumuzdan başka kimseye eyvallahımız yoktur olmayacaktır!
SELAM OLSUN MUHSİN BAŞKAN’IN YOLUNDA YÜRÜYENLERE, MUHSİN’İ DURUŞU SÜRDÜRENLERE
Nasıl, cennet gençlerinin serdarı Hz. Hüseyin Efendimiz yolundan dönmediyse, nasıl ki Hüseyni yolun sevdalısı şehit liderimiz Muhsin Başkan, yolundan, davasından dönmemişse, şehit Muhsin Yazıcıoğlu’nun izinden ve yolundan giden yiğit, kahraman Alperenler de eğilmeden, bükülmeden Hüseyni yolda, şan ve şerefle yürümeye devam edecektir.
Alperen hareketi itidalli, sağduyulu, ülkesini ve milletinin meselelerini çok iyi bilen ve her zaman vakur duruşuyla, Muhsin-i tavırlarını sürdürecektir.
Hüseyni yolun sevdalısı şehit liderimiz Muhsin Başkan, yolundan, davasından dönmemişse, onun izinden ve yolundan giden yiğit, kahraman Alperenler de eğilmeden, bükülmeden Hüseyni yolda şan ve şerefle yürümeye devam edecektir.
Bu inanç ve duygular doğrultusunda başta şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu olmak üzere Hakk’a yürüyen, sonsuzluğun sahibine uğurladığımız, şehadete yürümüş tüm şehitlerimizi, aziz dava arkadaşlarımızı rahmetle, minnetle, saygıyla, sevgiyle anıyoruz. Ruhları şad, mekânları cennet olsun. Onları asla unutmadık ve unutmayacağız.
Ey şehit liderim: Davan Davamız, Yolun Yolumuz, Kavgan Kavgamız, Sevdan Sevdamızdır.