Semih Gündüz

Önemli Davalara Öncelik Tanınsa, İşçi Alacaklarında Arabuluculuk Öncesinde Bilirkişi Olsa ....

Semih Gündüz

  • 1022

Kısa kısa düşüncelerimle bir kez daha karşınızdayım.

 

ÖNCE ADALET: İSTİNAF VE TEMYİZDE ÖNCELİK SIRASI DÜŞÜNÜLEMEZ Mİ?

 

Davalar uzun sürüyor. Şahsi düşüncem değil. Hem yaşanan gerçek hem de toplumun genel kanısı. Bir iş davası, çalışan açısından çok önemli ama yıllar sürüyor. Örneğin; işe iade davası. Kazanırsanız işinize dönmeniz mümkün olabilir. Ama yıllar sürüyor. Önce bulunduğunuz yerde, yani yerel Mahkemede hakkınızı arıyorsunuz. Sonra, istinaf yoluyla Bölge Adliye Mahkemesi ve en sonunda temyiz yoluyla Yargıtay.

 

İş davalarının pek çok türü olabilir. Ama ne kadar önemli olsa da kıdem tazminatı, zaten işten ayrılmışsınız ve sonrasında hakkınızı arıyorsunuz. Bu nedenle, bu tür davalara göre, işe iade davası öncelikli dava olsa olmaz mı?

 

Daha doğrusu, davaları hızlandıramıyoruz, bunun için en azından öncelik sırası gibi bir düzenleme olsa daha iyi olmaz mı?

 

ARABULUCULUK: İŞÇİ ALACAKLARI

 

Özellikle iş davalarında zorunlu olması nedeniyle önemi daha da ortaya çıktı. Ancak, bir işçi arabulucu önüne gittiğinde ne kadar alacağı olduğunu nasıl bilecek? Diyebilirsiniz ki, işçi alacağını nasıl bilmez? Şöyle ki; işçi alacak davalarında alacak tutarlarını Mahkemelerde bilirkişiler hesaplıyordu. Hakim veya avukat bu rakamı bilirkişi hesaplaması neticesinde açıkça görüyordu. Kıdem tazminatı brüt ücret üzerinden hesaplandığından, brüt ücret işçinin eline geçen üccretten daha fazla olabileceğinden, içinde bir çok kalem bulunduğundan, arabulucuk ta işçi alacağının ne olduğunun açıklanması güçlük olarak ortaya çıkacak. Bunun için, arabuluculuk ta önce bir bilirkişi hesaplaması olsa daha iyi olmaz mıydı?

 

PERSONEL REJİMİ: KLASİK REJİM DEĞİŞMELİ Mİ?

 

Bir çok sıkıntı içinde bunu mu düşüneceğiz? Elbette bunu da düşüneceğiz. Çünkü, 15 Temmuz gibi bir geceye bu nedenle ulaştık. Yeniden sorun yaşamamak için, daha iyi bir hizmet düzeni için, daha güçlü bir devlet için; daha iyi bir kamu personel rejimi olmalı.

 

Olay tek yanlı değil. Kamuda 20-30 yıl çalışmış birini kapı önüne koymak değil, söylediğimiz. Çalışanların da hakları olsun, açılır pencereler olsun, zorlama değil yönlendirme olsun.

 

Ama, işe girdim ne olursa olsun olmasın. Siyaset elbette milli irade yönünden önemli. Ancak, kamu personel rejjimine olumsuz şekilde müdahele eden, verilen hizmetleri olumsuza çeviren bir anlayışla değil. Kayırmacılıkla, grupçulukla değil. İşin özelliğine, iyi niyete, çalışmaya ve verimliliğe uygun bir kamu personel rejimi olmalı.

 

Klasik kadro, derece, alt üst ilişkileri değil. Elbette bir sıralama olur, haklar olur. Ama üretime dönüşmeyen, hizmet üretmeyen, halka olumsuz şekilde çıktılar üreten değil, daha güçlü bir Türkiye için, iyi bir kamu personel rejimi.

 

Soyut yazdığımı düşünmeyin. Bunları dallara yapraklara büründürmemiz mümkün. Ama adalet ve hakkaniyet sınırlarında, iyi niyet içinde, devletin özeni içinde, güveni ve güven duygusunu yayacak şekilde. Yaşanan depresyonu aşmaya yönelecek şekilde.

 

ŞEKER FABRİKALARI SATILMALI MI?

 

Şeker tüketimi eleştiriliyor. Üretiminde zaten kotalar var. Pancar ekicisi istediği kadar ekemiyor. Şeker Kurulu kapatıldı. Şeker kamışı ve mısır temelli şeker üretimi daha ucuz görünüyor. Ama pancar gereksiz ve zararlı mı? Uluslararası ekonomi ve verimlilik açısından baktığınızda, liberalist ve serbestiyetçi bir anlayışla baktığınızda, şeker fabrikaları satılabilir. Ancak, zaten kotalar ve başka üretim baskıları varken, şeker fabrikalarını da satmak ne kadar doğru? Çünkü, bu işin bir de üreticileri var. Hayvancılık alanında yaşadığımız sorunları, bu alanda da yaşamamız söz konusu olabilir mi? Kaldı ki şeker tüketimini azaltabilir miyiz? Bu konunun bir kez daha düşünülmesi, üreticilerin ve tüketicilerin penceresinden konunun bir kez daha düşünülmesi daha doğru olur diye düşünüyorum.

 

KÖYLER VE KIRSAL ALAN

 

Şehir merkezlerini doldurduk. Köylerimiz değişen mevzuatla mahalle oldu. Ancak, köylerimiz hala köy. Köylerde geçmişe göre daha fazla imkan mevcut. Ancak, şehirlerde ise daha fazla imkan mevcut. Asli olarak kırsal yerleşim yerlerinde yaşayan insanların sorunları, istekleri, yapılabilecek iyileştirmeler, bunun hem bu insanlara katkıları, hem de tarım ve hayvancılık alanındaki sorunlara katkıları; bu insanlarla görüşmek kaydıyla değerlendirilmeli. Naçizane önerimizdir bu.

 

Allah'ın selamı üzerinize olsun.

Yazarın Diğer Yazıları