İcra Hukuku Meseleleri: Alacaklı ve Borçlu Açısından Bazı Değerlendirmeler
Semih Gündüz
- 1351
Bugüne kadar farklı konularda, farklı alanlarda yazılar yazdım. Bu defa, güncel konular yine siyasete ait konular da olsa; bunlardan uzaklaşarak "icra hukuku" alanında bir yazı ortaya koymak istiyorum. Tabiki biraz mevzuat biraz uygulama, iyi ve kötü yanlar ve eleştiriler.
İcra Kanunu 2004 sayılı Kanun ile düzenlenmiş durumda. Adliye binalarının bir yerlerinde veya büyük şehirlerde farklı binalarda faaliyet gösteren "İcra Müdürlükleri" işin fiilyata dönüştüğü yerler. Denetimi Adalet Bakanlığı'na ve Savcılığa ait olup; yapılan işlerin, itirazların "İcra Mahkemelerine" şikayet edilebildiği, götürülebildiği daireler. (İptal isteminde genel mahkemeler)
Bir borcunuz var ve vadesi geçtiği halde ödemediyseniz, alacaklı bir talep açarak size ödeme-icra emri gönderiyor. Ödeme ve icra emri diye ayırıyorum; bir mahkeme kararına dayanan alacaklar icra emri ile; diğerleri ödeme emri ile borçluya tebliğ edilir.
Bu ödeme veya icra emrinin üzerinde gördüğünüz rakam; asıl alacak ve faizlerini gösterse de bu alacağa dair ödemeniz gereken bir kısım diğer yükümlülükleri göstermez. Şöyle ki; icra takibine konu olmuş bir alacağın icra dairesi vasıtasıyla takip edilmesi ücretsiz yapılabilen bir işlem değildir. Devlet bu takibin kendisi aracılığı ile yapılabilmesi için; öncelikle harç alır ve bir kısım masraflar. Hatta bu harç tutarı alacak miktarı ile bağlantılıdır ve alacak miktarına bağlı olarak ciddi tutarlara erişebilir. Bunun yanında, alacağın tahsili için size gönderilen tebligat yani posta masrafı, sonra maaştan ve varlıklardan tahsili için yapılan giderler de borçlunun ödemesi gereken tutarlardır. Ancak, bu yükümlülükler borçluya gönderilen tebligat üzerinde tutar olarak yer almaz.
Borçluya gönderilen tebligatta yer alamyan ancak borçlunun yükümlü olduğu bir diğer kale mde avukatlık ücretidir. Alacağın miktarına göre bu tutar değişir. Asıl alacağı geçemez. Asgarisi 300 TL civarındadır, ancak yine asıl alacağı geçemez. Yani 200 TL'lik bir borç için sadece 200 TL avukatlık ücreti ödenmesi gerekir. Bu tutarlar Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinden görülebilir.
Bunun yanında; ödeme emrinde görülemeyen bir diğer bilgi de, alacak avukat aracılığı ile takip ediliyor olsa da avukatın kim olduğu ve adresidir. Bu avukatlar açısından bir güvence gibi görülebilir. Ancak, borçlu ile avukat arasındaki bağlantı da oluşamaz,bu nedenle. Ancak, icra dairesine alacak için müracaat edildiyse, borç artık icra dairesi aracılığı ile takip edilir.
Burada asıl eleştiri konusu yapılması gereken husus, borçlu eline geleb ödeme veya icra emrinde yazılı olan tutarı ödediğinde tüm borcu ödemiş olmamaktadır. Harç ve giderler ile avukatlık ücretinin de ödenmesi gerekmektedir, ancak borçlu tarafından alınan belge üzerinde bu tutarlar yazılı değildir. Bu yönden eksiktir. Ancak, burada faiz konusuna girersek; alacaklar için faiz talepleri de olduğu ve bu faizin her geçen gün arttığı ve alacağın tahsili için maaş haczi, haciz işlemi gibi işler için de masraflar yapılıp borç artabileceğinden; bu durumlar dikkate alındığında, borçluya gönderilen belge üzerinde ödenecek tutarın sabitlenmesinin güç olduğu görülebilir.
Faiz dedik ya; benim icra hususunda eleştiri konusu yaptığım bir husustur; faiz. Çünkü, adaleti aradığımız bir birimde bir kurumda yapılan işlerde ve alınan kararlarda faiz bulunması, alacakların ödenmesinin uzun sürelere yayılması halinde faiz tutarlarının çok büyük rakamlara ulaşabiliyor olması, hem borçlu açısından hem de adalet açısından muhakkak ki yeniden değerlendirilmelidir. Alacaklı açısından da değerlendirme yapıldığında, borcun ödendiğinde ödenen tutarın enflasyon nedeniyle reel olarak azalmış olabileceği değerlendirilebilir. Şahsi düşüncem, bu konuların uzman bir heyet tarafından değerlendirilerek, karar verilmesi ve düzenleme yapılmasıdır.
Borçlu açısından bir kısım hususları bildirdik; peki alacağın tahsili açısından güçlükler nelerdir?
Burada da borçlunun bilgilerinin, bilhassa kimlik numarasının veya adresinin olmayışı ilk büyük eksikliktir. Elinizde bir isim varsa elbette takip açabilirsiniz, bir adres te varsa bu adrese tebligat gönderebilirsiniz. Ancak, borçluya gerçekten ulaşamıyorsanız, adresin bulunması yeterli değildir. Tebligat yapamazsınız ve bir sonraki aşamaya geçemezsiniz.
Kimlik numarasının olmayışı ise, sizi yine büyük sıkıntılara götürür. Çünkü, adını bilseniz bile, çalışıyor mu, varlığı var mı, bildirdiyse adresi değişti mi bilemezsiniz, soramazsınız.
İcra takibi tebliğ edilip, borçlu buna süresinde itiraz etmediyse haciz aşamasına geçilir. İtiraz edildiyse dava yoluyla itirazın kaldırılması/iptali gerekir.
Haciz aşamasında gayrımenkuller, taşıtlar, banka hesapları, maaş, eşya, bri başkasındaki alacak ve mallar haczedilebilir.
Ancak, maaşın en fazla 1/4'ü haczedilebilir. Fazlası haczedilemez. Maaş üzerinde başka hacizler varsa, sırayla tahsil edilir. Maaştan kesinti bu halde bile 1/4'ü geçemez. Emekli maaşının tamamı haczedilemez. Ancak, emkli kesilsin derse muvafakat verirse kesilebilir.
Borçlunun haline münasip evi haczedilemez. Bunun için dava gerekir. Bilirkişi hesaplar. Yani ev lüks değilse, değeri çok yüksek değilse, sadece kişinin yaşamına ve sosyal durumuna uygun bir ev ise alacak bu evden tahsil edilemez.
Evin içindeki eşyalar kişinin yaşamına gerekli, birden fazla değilse haczedilemez. Bir işin yapılmasına dair iş araç gereci de haazcedilemez. İcra ve İflas Kanunun 82. maddesindeki sayılan mallar haczedilemez.
Bunlar alacağın tahsilini güçleştiren hususlardır.
Bunun yanındai işleyişte icar müdürlükleri yoğun dairelerdir. İşinizi kendinizi takip etmesi, her aşamasında talepte bulunmanız gerekir. Bir dilekçe vererek kendiliğinden tahsil sağlamanız mümkün değildir. Yapılan her işlem için, sizin talepte bulunmanız gerekir. Bu bir memur tarafından incelenir. Uygun görülürse işlem yapılır. Yapılan her işlem masraf gerektirebilir. Yani masraf gerektiren bir işlem için talepte bulunsanız bile, masrafı ödemezseniz işleminiz yapılmaz, reddedilir.
İcra memur işlemini hatalı görüyorsanız, itiraz yeri icra hukuk mahkemesidir.
Bir diğer yandan, icra mahkemeleri hem hukuki nitelikli davalara bakar, bir diğer yandan ceza nitelikli davalara bakar. İcra hukukunda, ceza hukukundaki usul ve niteliğe göre farklı olan, icra ceza yargısı mevcuttur. Nafaka borcununun ödenmemesi, borçlunun bir başkasındaki alacağını veya varlığını istediğinizde usulsüz itiraz edilmesi, ödeyeceğim deyip taahhütte bulunup taahhüdün yerine getirilmemesi, hacizde tarafınza yediemin olarak bırakılan malların kaçırılması ve başka kimi hususlar suçtur. Şikayet edilmesi halinde bunlar nedeniyle borçlunun veya diğer ilgilinin cezalandırılması mümkündür. Ancak, icra ceza hukuku, ceza hukukundan farklıdır. Borç ödendiğinde, şikayetten vazgeçildiğinde; ceza da düşer.
Bu yazımıza burada son verirken;
Allah'ın selamı ve bereketi üzerinize olsun diyorum.
Selam'un aleykum.