Semih Gündüz

Fetö'nün 2000 Yılındaki Büyük Kumpası Neler Anlatıyor?

Semih Gündüz

  • 1282

Bir önceki yazımda Fetö'nün en eski kumpasından bahsetmiştim. Herkes Ergenekon ve Balyoz Kumpaslarını konuşurken, Fetö ilk kumpasını 2000 yılında gerçekleştirmişti.

 

Bu öyle bir kumpastı ki sonraki kumpasları her yönüyle geride bırakıyordu. Kumpasın adı "Selam Tevhid" kumpasıydı.

 

Bir çok insanın gözünden kaçtı. Yıllar süren davalar, hapisler, işkenceler ve olumsuz başka bir çok şey vardı, bunda.

 

Buradan yola çıkarak Ergenekon ve Balyoz gibi kumpaslarla Selam Tevhid Kumpası arasında bir karşılaştırma yaparsak;

 

1) Ergenekon ve Balyoz gibi kumpaslar devleti ele geçirmeyi ve zayıflatmayı hedefleyen kumpaslarken; Selam Tevhid Kumpası bir grubu hedef alan ve bu yolla toplumdaki farklı kesimleri karşı karşıya getirmeye amaçlayan bir kumpastı.

 

2) Ergenekon ve Balyoz gibi kumpaslarda hata ve haksızlıklar ile hapiste vefat eden mağdurlar bulunsa da işkence yoktu, en azından bildiğimiz kadarıyla. Ancak, Selam Tevhid Kumpasında sanık-mağdurlar işkenceye uğramıştı. İşkence nedeniyle de olayların seyri değişmişti.

 

3) Ergenekon ve Balyoz Kumpasları kısa sürede çökmüşken, Selam Tevhid Kumpası yıllarca sürdü.

 

4) Ergenekon ve Balyoz Kumpaslarının gerçekleştirildiği dönemde bu kumpaslar toplumun geniş bir kesiminde ve bir çok basın yayın organında demokrasinin gelişmesi yönünde atılan adımlar olarak görülürken, büyükçe bir kesimde de ve bir kısım basın yayın organlarında da aksi kanaat oluşmuştu. Bu nedenle de Ergenekon ve Balyoz Kumpaslarındaki sanık-mağdurlar kısmen kendilerini ifade edebilmişlerdi.

 

Ancak, Selam Tevhid Kumpasındaki sanık-mağdurlar o dönemde hem toplumun daha büyük bir kesimi tarafından ve basın yayın organlarının da neredeyse tamamı tarafından suçlu olarak görülmüştü. Ve bu nedenle de kendilerini ifade etme kabiliyetleri çok zayıf kaldı, yıllarca.

 

5) Selam Tevhid Kumpasında Selam Gazetesi'nin 1997 yılındaki ve Tevhid Dergisinin 1992 yılındaki manşet, yazı ve yayınlarının etkisi oldu. Ergenekon ve Balyoz Kumpaslarında ise ilgililerin önem, yer ve makamlarının önem arzettiğini düşünüyoruz.

 

İlk anda aklıma gelen karşılaştırmallar, bunlar. Daha bir çok karşılaştırma başlığı da oluşturulabilir.

 

Bir diğer yandan, en azından zatımca bilinmediğinden Selam Tevhid Kumpasındaki mağdurların zararları da giderilmemiştir. Uğradıkları haksızlık yıllarca kendileri yanısıra, aile ve çocuklarını da olumsuz etkilemiş, toplumdan uzaklaşmalarına ve maddi ve manevi zarara uğramalarına neden olmuştur.

 

Aydın Koral gibi isimler yurtdışına gidebildiğinden, bu hususlarda sıkıntıları diğer mağdurlara göre kısmi kalmıştır.

 

Fotoğraf: 31 Ağustos 1997 tarihli Selam Gazetesi manşeti (2 Eylül 1997 tarihinden itibaren Selam Gazetesi'nde bir yazı dizisi başlıyor. Başlık; "DİN VE DEVLET ARASINDA FETHULLAH GÜLEN".)

 

Selam Tevhid Kumpasında asli suçlama çökünce, yani Ankara'daki Uğur MUMCU suikasti ile suçlanan sanıkların İstanbul'da sanık Abdulhamit ÇELİK'in düğününde olduklarının anlaşılmasıyla, sanıklar örgütlü suçla ve diğer suçlamalarla ceza almıştı. Ancak, bu örgütün hangi suç üzerinde iştirak ettiği açıklanamamıştı. Ve bu nedenle de yıllar sonra 2017 Ocak Ayında bu suçlamalar Anayasa Mahkemesi'nden bireysel başvuru neticesinde döndü.

 

Fotoğraf: Abdulhamit ÇELİK

Fetöcü unsurlar hızlarını alamamıştı ve Sayın Cumhurbaşkanımız ile üst düzey bir kısım isimler 2010'lu yıllarda da "Tevhid Selam Örgütü" ismi altında hukuka aykırı şekilde dinlendi. Yani Fetö Terör Örgütü, önceki yazımızdan da anlaşılacağı üzere, 1992 yılında başlayan zihni kayıt ve düşmanlığını 2000 yılında zirveye ulaştırarak; 2010 yılı ve sonrasında da unutmamıştı. O dönemde Başbakanımız olan Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN'ı bile Tevhid Selam Tevhid Örgütü ismi altında dinlemişti. Halbuki Tevhid bir dergi, Selam ise bir gazete ismiydi. Bu iki isimden bir terör örgütü ismi oluşturulmuştu.

 

Ayrıca, kumpasa uğrayan (dönemin asli sanığı-mağdur) Abdulhamit ÇELİK;

yıllarca sonra şöyle bir KİTAP kaleme aldı. Yayın tarihi: "21 Ocak 2014".

 

"Uğur MUMCU'yu ben mi öldürdüm?"

 

Fotoğraf: Abdulhamit ÇELİK'in Kitabı

 

Abdulhamit ÇELİK'in kitabının en çarpıcı iddilarından biri ise; (bu kitabın yayın tarihinin 21 Ocak 2014 tarihi olduğu da dikkate alınarak);

 

Bugün Cumhurbaşkanlığı’nın başkoruması, bizim davada en büyük işkenceci olarak görev yaptı. Bu durumu defalarca bildirmemize rağmen görevinde herhangi bir değişiklik olmadı.” ifadesidir.

 

Bu konu 24 Ocak 2014 tarihli Habertürk internet yayınında da (www.haberturk.com - 24 Ocak 2014: İşkence yaptılar ‘Öldürdüm’ dedim’) yer almaktadır.

 

Netice itibariyle; biz bu kumpasta yer alan isimleri tek tek sıralamadan, (ancak araştırılmasını isteyerek) bu konuda dikkatli olmak gerektiği sonucuna varıp; günümüzde yürütülen çalışmalarda da önem verilmesi gerektiği görüşüyle ve bilhassa ifade ediyor ve yeniden gündeme getiriyoruz.

 

Ve bu kitaptan bahsedince, önceki yazımızla birlikte bu konuyu yine önemli gördüğümüzden dolayı da "şu soruları" yeniden tekrar ediyoruz.

 

"Bu operasyon hatalarını yaptıranlar ve operasyona bilinçli şekilde katılanlar kimlerdi? Yönelten neydi? İç ve dış bağlantıları neydi? Bunlar kimlerdi? Yaptıkları nelerdi? Bu şekilde büyük hatalar açık olduğuna göre, suikast failleri ile bu kumpas operasyonlarını yapanlar ya yaptıranlar aynı kişiler miydi? Ya da aralarında herhangi bir ilişki var mıydı? Bunlar Fetö'nün işi miydi? Yeniden ve bilhassa bu işler dış güçlerin işi miydi? İçerideki bağlantıları neydi, kimlerdi? O gün bu hatalara neden olanlar şimdi neredeydi?"


Bu yazımızın da sonuna gelmiş bulunuyoruz. Allah'ın (c.c.) selamı ve rahmeti üzerinize olsun.

Yazarın Diğer Yazıları