Semih Gündüz

Adalet ve hakkaniyet için gerekenler yapılmalı

Semih Gündüz

  • 936

Böyle bir yazı yazmanın vakti geldi de geçiyor. 15 Temmuz 2016 tarihi Türkiye'nin yeni bir noktası oldu. Her ne kadar 17-25 milattır denilse de; asıl milat 15 Temmuz 2016. Bu ülke Kurtuluş Mücadelesini verirken, o zamanki Ankara'ya Yunan gelememişti. Ankara'da onca savaşa rağmen savaş nedeniyle yıkılan bir bina muhtemelen yoktu. Ankara içinde yaşanan bir savaş nedeniyle ölen de yoktu. Hatta biraz daha öncesine gidelim. İstanbul Osmanlı'nın başkentiydi. İngilizler 4 yıl işgal etmişti. Boğazda İngiliz savaş gemileri vardı, şehir İngiliz kuşatmasındaydı. Ancak, bildiğim kadarıyla, İstanbul'da İngilizlerin yıktığı bir bina yoktu.

 

Döndü dolaştı, zaman 15 Temmuz 2016 Cuma akşamına geldi. Eksiği, fazlası, eleştirisi, oldusu, olmadısı, bir daarbe girimi başladı. Ankara veya Türk başkentleri belki de hayatında görmediği bombalarla o gece tanıştı. Biri eski biri yeni başkentte tam 250 kişi şehit oldu. 2000 civarında yaralı ve sıradan yaralı değil bir çoğu. Kolu, kafası, vücudu kurşunlara marzu kalmış insanlar. Hem de bu ülkenin insanları.

 

Hal böyle olunca, yazmak icap etti. Bu sitenin ulaşabileceği yere kadar gitsin. Sözün doğrusu, kalbin içi olunca gitsin gidebildiği yere kadar. En içten duygularla.

 

Halk, yönetim ve basın ayrı değildir. Bütündür. Bugün olmasa da aksi haller er veya geç yerini bulur. Cevabını alır. Tarihin unuttuğu, temizlemediği bir olay, yer veya insan da yoktur herhalde. Neticesi hepimiz ölümlüyüz. Ola ki bu dünya çatısında yaptığımızdan, ettiğimizden kurtulsak; ahiret paklar.

 

15 Temmuz olunca insanların beklentileri ve düşünceleri evrildi. Belki 15 Temmuz olmasa bunnlar olmazdı. Ölümü gören, anlık bir savaşı yaşayan, ülkenin saldırı altında kaldığını hisseden bu insanlar değişime uğradı. İlk günlerde sokaklar doldu taştı. Operasyonlar görüldü ve beklenir oldu. Sonraki günlerde muhasebeler yapıldı. Gündem 15 Temmuz, milli birlik ve beraberlikti.

 

Fetö Terör Örgütünün ülkeden temizlenme süreci başladı. Hem de sert şekilde. Olması gerektiği şekilde. Belki hatalar da oldu. Belki eksikler de oldu. Ancak, insanlar operasyon bekler oldu. Bunu ben uydurmuyorum, özellikle o günlere dönerseniz, topluma karışırsanız, buna muhakkak ulaşırsınız. Bunun yankıları ve zihinlerde oluşturduğu etki de muhakkak devam ediyor.

 

Sonraları bırak kermese katılanı, yakala ağa babasını konuşulur, oldu. Ben burada gruplamaya gittiğimde; terör örgütü yönetici ve üyeleri, üye olup destek verenler, farkına varmadan veya o anki menfaatleri gereği destek verenler, sırf düşünceleri gereği toplantı vs.lere katılanlar ve diğerleri şeklinde sınıflama yapıyorum.

 

Bunları da şunun içinyazıyorum. Bunlar aslında toplumun zihninde. Olanı biteni bunlara göre değerlendiriyor. Biri tutuklandığında, biri tutuklanmadığında, birine bir işlem yapıldığında, birine herhangi bir işlem yapılmadığında, toplum zihninde mukayese yapıyor. Bu mukayesede belirttiğim şekilde ağırlıklandırılmış unsurlar ve sınıflandırmalar kullanıyor.

 

Bunun devletin çalşımasında kullandığı kriterlerle ilgisi olsa da birebir örtüşmesi yok. Ancak zihinlerde mukayeseler yapılıyor, kalıntı bırakıyor.

 

Söylediklerimin ise mücadeleyi sulandırma ile hiç ilgi alakası yok. Aksine gerçek bir mücadele beklentisi var. Durumumu ve önceki yazılarımı okuyanlar bunu açıkça görebilir.

 

Şimdi gelelim, gündemi kaplayan istifalara.

 

İsitifalar bir yandan o mevkiilerin boşalması ve eleştiriye tabii tutulabilecek şahısların bu makamlardan alınması ile olumsuzlukların önüne geçilmesini amaçlıyor desek de; bir yandan bir boşluğu ortada bırakıyor.

 

Terörle mücadele kapsamındaki kurallar ve yapılan uygulamalar açıkken; belli mecrada bu işin yürümüyor görüntüsü zihinlerde. Kimse de ses yok. Ancak, birinin bunu söylemesi gerek. Dost acı söyler !

 

Çeşitli iritbatları nedeniyle bilhassa bir çok kamu çalışanı işleme tabii tutulmuşken, başka bir kesimin bunlara uygulanandan farklı metoda tabii tutulması zihinlerde. Amaç birilerini zan altında bırakmak değil. Ancak kilit soru şu; "İstifa ediyorlar, ancak hizmetlerindeki eksiklik hangisi? Çöpler mi toplanmıyor, sular mı akmıyor, ulaşımda büyük bir noksanlık mı var? O zaman neden istifa ediyorlar?" Kilit soru bu. Emin olun insanlar bunu konuşuyor.

 

Ayrıca, 15 Temmuz'un bir kaç saatlik sıkıntılı anlarında kimin ne yaptığı incelendi mi, soruldu mu? Ya da önce geniş zamanda kimin ne yaptığı incelendi mi, soruldu mu? Temel sorular bunlar.

 

Bir de bizden söylemesi, OHAL'in olumlu ve etkili yanı yanında, herkesin ifade ettiği olumsuz yanlarına ek olarak bir diğer olumsuz etkisi de insanların zihnindekini sözüne aksettirmemesi. Aslında bu OHAL'in etkisi olarak görülebileceği kadar, yaşananların ve devam eden sürecin ve toplum olmanın bir sonucu.

 

Bu noktada toplumun beklentisi, elbette, adalet içinde, hakkaniyet içinde soruşturmaların yürütülmesi, ayrım gözetilmeksizin işlemlerin yapılması, gerekene gereken cezanın verilmesi, tedavisi mümkün olan noktaların tedavi edilmesi ve sağlıklı bir toplum yapısına kavuşmak.

 

Ne olur demeyin. Görülmüyor demeyin. Emin olun, insanların zihninde farklılık arzeden uygulamalar, eksik bırakılan işler veya hatalar iz bırakıyor. Adalet algısında ve güven ilişkisinde zedelenmeye yol açıyor. Bunun uzun süreçte devam ettirilmesi de muhakkak kalıcı hasarlara yol açacaktır.

 

Kaldı ki, hem insanların kendi aralarında sohbetleri, konuşmaları; hem de yerel küçük basın ve bu basının köşe yazarları hem sayfalarında hem de sosyal medya hesaplarında buna sürekli yer veriyor. Bir dönüp bunlara bakın, neler göreceksiniz? Anlaşılacağı üzere, olayın unutulması güç.

 

Bunun için adalet ve hakkaniyet içinde gerekenler yapılmalı diyerek yazımıza son veriyoruz. Amacımız birilerini düşmanlaştırmak olmadığı için isimlendirmedik. Beklentimiz adil, hakkani ve milli bir düşünce ve uygulama ile sağlıklı bir toplum.

 

Allah'ın (c.c.) selamı üzerinize olsun.

 

Yazarın Diğer Yazıları