Sporda şiddetin faili de mağduru da Trabzon!...
Salih Serdengeçti
- 2108
Spor yalnız beden kabiliyetinin bir üstünlüğü sayılmaz. İdrak ve ahlâk da bu işe yardım eder. Zekâ ve kavrayışı kısa olan kuvvetliler, zekâ kavrayışı yerinde olan daha az kuvvetlilerle başa çıkamazlar. Ben Sporcunun zeki çevik aynı zamanda ahlâklısını severim. (Mustafa Kemal ATATÜRK)
Türkiye’nin bir büyük sorunu da şiddet…
Pazar günü oynanan Trabzonspor – Fenerbahçe futbol müsabakasının sporla alakasının olduğunu söylemek mümkün mü? Toplum olarak nereye gidiyoruz?
Sporda şiddet…
Kadına şiddet, çocuklara şiddet, güçlünün güçsüze şiddeti…
Güçlüysek, sorunumuzu en kısa ve kestirme yoldan şiddet uygulayarak çözmeye çalışır hale geldik.
Spor nedir ki; seyredenler için en azından eğlence, güzel vakit geçirme, mutlu olma değil mi? Ama spor elbette sadece bu değildir. Spor, bireylerin fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal yönden gelişimlerini sağlayan, bilgi, beceri ve liderlik yeteneklerini geliştiren bir araçtır. Spor, insanın kendi kendisini disipline etmesine karşılaşacağı psikolojik ve fizyolojik sorunların üstesinden gelmesine yardım eder. Sporun uluslararası dostluk ve barış ile ülke ekonomisine getirdiği olumlu katkıları da vardır.
Dün, biz bir spor müsabakası seyretmedik. Küfür, nefret ve nihayetinde şiddet vardı. Hüseyin Avni Aker stadı savaş arenası görüntüsündeydi. Üstelik bu ilk de değil, son yıllarda şiddet dozunu artırarak devam ediyor.
Trabzon çok önceki yıllarda; spor şehri, futbol şehri, güldüren fıkralarıyla anılan bir barış şehriydi. Ama bugün, şiddet denilince Trabzon, Trabzon denilince şiddeti çağrıştırır hale geldiyse durum vahimdir.
Ben, başkalarına kötülük düşünürken kendine kötülük edenlere beyni alınmış şeytan diyorum. Allah aşkına söyleyin, Fenerbahçe’ye düşmanlık edeceğiz diye bir grup fanatik Trabzonspor taraftarı; o güzelim Trabzon şehrimize, bu şehrimizin güzel insanlarına ve nihayetinde 35 yıl önce de olsa şampiyonluklar kazanmış Trabzonspor’a, kötülük ve düşmanlık etmiyorlar mı?
Fenerbahçe’ye değil, Asıl Trabzon’a Düşmanlık…
Trabzonsporlu bir gurup taraftarın Fenerbahçe’ye karşı husumeti yeni değildi. 3 Temmuz 2011 de “şike süreci” olarak adlandırılan ancak, Paralel Yapının Fenerbahçe Spor Kulübü başta olmak üzere bazı kulüplerimize kurduğu kumpas, toplumsal paranoyayı derinleştirmiştir.
3 Temmuz 2011 de, Ligi şampiyon bitiren FB’nin, başkan ve bazı yöneticileri ile birlikte birçok kulübümüzün de yönetici ve bazı futbolcuları gözaltına alınmıştı. Bunun üzerine Türkiye Futbol Federasyonu UEFA Şampiyonlar ligine FB yerine, ligi 2nci bitiren Trabzonspor’u gönderiyordu.
Türk kültür ve göreneklerinde, düşene bir tekme vurulmaz, başına bir bela gelenin yanında yer alınır, ona yardımcı olunurdu. Öyle olmadı; Fenerbahçe, Beşiktaş, Sivas Spor gibi kulüplerimizin başına örülen bu kumpas belasında, onların yanında yer almayı bırakın, bazı kulüplerimiz, “bir tekme de biz vuralım” dediler. Özellikle, Galatasaray ve Trabzonspor yöneticileri; Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın başına gelen bu beladan istifade ederek menfaat temin etmeye gayret ettiler. Kısa vadede menfaatler de temin ettiler ancak zaman ilerledikçe her şey tersine döndü. Tüm spor camiasını bir gemi olarak kabul edersek, gemi su almaya başladı. Milyonlar spordan uzaklaştı, seyirci sayısı hızla azaldı.
Bir eylem yaparsın; karşılığında bir fayda umarsın, menfaat temin edersin. Yapılan eylemlere bakılarak; ahlaki ya da ahlaksız olarak değerlendirilebilir. Ötesi; meşru ya da gayri meşru olarak değerlendirilir. Ancak son yıllarda Trabzon’daki spor müsabakalarında artan şiddet eylemlerinde en çok zararı Trabzonspor görmüştür.
2010-2011 sezonunda ligi 2nci bitirmesine rağmen UEFA Şampiyonlar Ligine gönderilmiş, kasasına 70 milyon liraya yakın para girmiştir. Beceriksiz yöneticilerin kışkırtması ile taraftar; “FB şike yaptı, şampiyonluk bizim hakkımızdı” eylemleri yaptıkça, ortamı gerdikçe, başkanlar bu gergin ortama alkış tuttular.
Eğer; becerikli, lider özellikli başkanlar olsaydı 82 puanla o sezon 2nci olan Trabzonspor, ertesi sene birkaç oyuncu takviyesi ile 85 puan toplayabilir, şampiyon olabilirdi. Başlarında Türkiye’nin en iyi teknik direktörlerinden Şenol Güneş vardı. 6 yıl sonunda geldiğimiz nokta, Trabzonspor borç bataklığında ve düşme potasında.
Sporda şiddetin en büyük nedeni; yönetici sorunu
Sporda şiddetin pek çok nedenleri vardır ancak en büyük neden yönetici sorunu. Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş gibi üç büyük spor kulübümüz dâhil kurumsallaşmadan çok uzak. Fenerbahçe’nin başında 18 yıldır başkanlık yapan Aziz Yıldırım, taraftara; “beni kızdırmayın daha 10 yıl bu kulübün başından gitmem” diyor. Taraftarı kendisiyle tehdit ediyor. Yine üç büyük kulübün her şeyi medya önünde olduğu için yöneticiler daha dikkatli ancak Anadolu kulüplerinde durum daha vahim. İşin maddi yönünü, pek çok kulübümüzün yüz milyonlarca liralık borç bataklığında yüzmesini şimdilik mevzumuzun dışında tutalım. Ancak; beceriksiz, liyakatsiz başkan ve yöneticilerin kendi egolarını tatmin etmek için, basında sürekli gündeme gelmek için taraftarı tahrik etmeleri, kışkırtmaları sporda şiddetin en önemli nedenidir.
Başta kadına şiddet olmak üzere, her türlü şiddet konusuna devam edeceğiz.