Yerli ve milli olmak mı?
Oğuz Uçar
- 734
Son yıllarda hiçbir şeyin tadı, tuzu kalmadı!
Gıdalarımız GDO’lu, insanlarımız hormonlu, hayatımız yalan oldu.
Akrabalık bağlarımız, evlerimizin bereketi, o güzelim bayramlarımızın güzelliği yok olup gitti.
Ama bütün bunlar durup dururken de yaşanmadı.
Kimse sorumluluktan kaçmasın, suçu da başkalarına yıkmaya kalkmasın!
Bu tablonun oluşmasında, hepimizin az çok günahı var!
Çünkü bizler, okumadık, anlamadık, sorgulamadık!
Bizim kültürümüzle taban tabana zıt olan Arap kültürünü, gerçek din zannettik!
Hal böyle olunca da “biat” etmeyi bir şey sanarak bu günlere geldik.
***
Ben acı gerçekleri kaleme almaya başladığımda, bazı dostlar(!) üzülüyor...
Hemen “Ama, yol yaptılar, hastane yaptılar” onları neden yazmıyorsun? Diye karşı çıkıyorlar. Elbette hizmet edeni, takdir etmek gerekir. Yoksa “kul hakkı” alır insan.
Ama yapılan hastanelerin, yolların, tünellerin kaça yapıldığı açıklanmıyorsa, hele hele bunlar “Hazine garantili” olarak, doğmamış çocuklarımız bile borçlandırılarak yapılıyorsa, ne yazayım?
Elimde, AKP Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın TBMM’de 23.06.2020 tarihinde yaptığı konuşmasının TBMM tutanağı var. Ziya Paşa’nın “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” sözlerini hatırlatan Taşkın, bu sözün partisiyle örtüştüğüne işaret ediyor. Sonra da gaza gelip 80 yılda yapılanları 18 yılda misli misline katladıklarını söylüyor.
Peki ya gerçekler böyle mi?
Cumhuriyet’in kazanımlarının bu iktidar döneminde nasıl elden nasıl çıkarıldığını ve yerine yenilerinin konulamadığını hep birlikte görmedik mi?
Bundan 20 yıl önce, üniversite mezunu gençlerimizin iş bulamayacağı, emeklilerimizin çaresizlik içinde kıvranacağı, tarım kesiminin yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalacağı söylenseydi, acaba inanır mıydık?
Emin olunuz ki; ondan en çok korkanlardan biri de benim.
Ama maalesef ekonomideki tablo her gün biraz daha ağırlaşıyor.
İnsanların evlerine ekmek götüremediklerini görüp önce, “askıda ekmek” diyenlerin
Emekliler, doğalgaz yakamadıkları için kışı battaniyelere sarılarak geçirdiklerini söylüyorlar. İktidarın kontrol ettiği basın gerçekleri gizlemeye çalışsa da mutfaktaki yangın, evlerin bacasını sarmış durumda.
açıkladıkları Reform Paketi’nde küçük esnafa vergi muafiyeti getirmelerini elbette önemli buluyorum.
Ancak, bizi idare edenlerin daha hala “İtibardan tasarruf olmaz” diyerek lüks içinde yaşamalarını ve şahsi hatalarından kaynaklanan faturaları da, millete ödetmelerini kabul edemiyorum!
Doğu Türkistan’daki soydaşlarımız Çin’in zulmü altında inlerken 4 Milyonun üzerindeki Suriyelinin bu ülkede kendilerini besletmesini içime sindiremiyorum!
Bir zamanlar “Çözüm Süreci” adını verdikleri o kara dönemde, bazı resmi kurumlardan T.C ibaresini kaldıranları, devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e yapılan hakaretleri görmezden gelenleri Yüce Allah’a havale ediyorum!
...Ve şimdi de ANDIMIZ’ın yok edilişine sessiz kalanları, doğrusu hiç ama hiç anlayamıyorum!
Siyasette, “Güç kimden alınırsa, hizmet ona yapılır” diye bir söz vardır.
Bu yapılanlar bir hizmet değil!
Çünkü Türk Milletinin canını acıyor!
Şimdi sormak istiyorum; bütün bu yaşananlardan acaba kim mutlu oluyor?
Kendilerini ve biat edenlerini yerli ve milli, aykırı düşünen ve eleştirenleri de teröristlik ile suçlayan AKP’yi hayretle izliyorum.
Mersin Milletvekili Taşkın’ın dediği gibi “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” sözleri, AKP ile iyi örtüşüyor!