Kadınlara verilen değer
Oğuz Uçar
- 412
Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü...
Yurdun dört bir yanında düzenlenecek panellerde, bugün yine kadın hakları gündeme getirilecek. Ülkemizde artık kanayan bir yara halini almış “Kadına Şiddet ve Kadın Cinayetleri” masaya yatırılacak.
Sonra herkesten kınama sesleri yükselecek.
***
Aslında kadına saygı, insan olmanın ilk adımıdır...
Türk Tarihine baktığınızda bunu çok rahat görebilirsiniz.
Daha doğrusu, Dünya Emekçi Kadınlar Günü...
Ülkeyi yöneten siyasiler bu konuda konuşacak.
Ama yüzde yüz biliyorum ki; yine değişen bir şey olmayacak!
Ancak, bu gün din kardeşi olduğumuz Arap dünyasında bunu hala görmeniz mümkün değildir.
Arapların kadınları hor görmesini, dinimizden kaynaklanmadığını düşünüyorum.
Çünkü, Araplar bu dini hala doğru anlamış değiller. Okumayan, araştırmayan bizim cahil cühela takımımız ise; Arapların her yaptığını “Dine uygun bir hareket” gibi algıladığı için maalesef bugün yerlerde sürünüyoruz.
***
Kadına saygı denilince, dünya geneline bir bakmak lazım:
Örneğin, İngiltere'de XI. asra kadar kadınların kocaları yanında hiçbir değeri yoktu.
Çin'de, boşanma hakkı sadece erkeğe aitti. Yeni doğan çocuk, erkekse pahalı kumaşlara, kız
Budizm'in kurucusu Buda bile; ilk başlarda kadınları dinine bile kabul etmemişti.
Roma hukukunda kadın, kendi malına hükmedemezdi, vasiyet yapamazdı.
Cahiliye döneminde ise Araplar kız çocuklarını diri diri gömerlerdi.
Kadınlar açısından durum gerçekten kötüydü.
***
Bir başka ifade ile bugün kendilerini “MEDENİ MİLLETLER” olarak tanımlayan toplumlar, kadının varlığını ve onun haklarını daha 164 yıl önce keşfedip, kabul ettiler.
***
Bütün bunlara karşılık, 7 bin yıllık TÜRK TARİHİNE baktığımızda;
Geleneksel Türk toplumunda kadın daima, batı ve doğudaki diğer örneklerine göre oldukça
ise bez parçalarına sarılırdı. Boşanma hakkı sadece erkeğe verilmişken kadının
böyle bir hakkı bulunmazdı.
Roma hukuku kadını ergin kabul etmiyordu. Dul kadının evlenmesi ise suç sayılıyordu.
Kız çocuğuna sahip olmayı onursuzluk sayarlardı. O dönemlerde kadının miras hakları bulunmazdı.
1857 yılında Amerika'nın New York kentinde 16 saatlik çalışma süresi ve düşük ücretler ile çalışma şartlarının iyileştirilmesi için sokaklara dökülen kadınlar canlarını ortaya koyarak mücadele ettikleri için, o günden bu yana 8 MART tarihi DÜNYA KADINLAR GÜNÜ olarak kutlanmaya başladı.
Kadının her zaman önemli olduğunu görüyoruz. Türk kadını her zaman miras hakkına sahip olduğu gibi, boşanmalarda da erkekler gibi söz sahibiydi.
ileri sayılabilecek bir konumda idi. Orhun Abidelerindeki ifadelerde eski Türk
Devletlerinin yönetimine kadar bunun bir çok örneğini görmek mümkündür.
Eski Türklerde kadınsız bir iş görülmezdi. Kadın erkeğin tamamlayıcısıydı. O sürekli erkeğin yanındaydı. Hakanın buyrukları yalnız "Hakan buyuruyor ki" ifadesiyle başlamışsa geçerli kabul edilmezdi. Yabancı devletlerin elçilerinin kabulünde Hatun da, Hakan ile beraber olurdu. Tören ve şölenlerde kadın, hakanın solunda oturur siyasi ve idari konulardaki görüşlerini beyan ederdi. Mesela büyük Hun İmparatorluğu adına Çin ile ilk barış antlaşmasını Mete Han'ın hatunu imzalamıştı.
***
Devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün;
Bu ülkede “geri kalmış Bedevi kültürü”nü benimsemiş olanlar yüzünden daha hala kadınlara yönelik şiddetin devam etmesi ve bir türlü bunun önüne geçilememesi gerçekten utanç verici.
Son söz olarak şunu söylemek isterim;
“Dünyada hiçbir milletin kadını, ‘Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluş ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar hizmet gösterdim’ diyemez” sözleri ile onore ettiği Türk Kadını Milli Kurtuluş savaşında canını ortaya koyarak, adını tarihine altın harflerle yazdırmıştı.
Yaşadıklarımız ne Türk tarihi ile ne de İslam anlayışı ile asla örtüşüyor!