Oğuz Uçar

Her dönemin adamları

Oğuz Uçar

  • 334

İnsan, düşünceleriyle insandır. Çünkü bizler düşünen varlıklarız! 

Onun için önce okumamız, öğrenmemiz ve bilmemiz gerekiyor ki;
Doğruları konuşalım ve yazabilelim. Okumadan, öğrenmeden, sorgulamadan doğruya nasıl ulaşabiliriz?

***

Ben bu aralar “Halkın sıkıntılarını dile getirmeden günü idare eden” Gazetecilere kafayı taktım.
 

5953 sayılı yasada bile “Fikir İşçisi” olarak kabul edilen Gazetecilerin, gerçekleri yazmaktan çekinmelerini bir türlü anlayamıyorum.


Geçenlerde bir meslektaşım ile (İsmini yazmak istemiyorum) telefonda görüşüyorum.
Yazılarımı çok beğendiğini ama kendisinin bu tür yazılardan çekindiği için yayınlamadığını söyleyince, nedenini sordum:

 

Yanıtı “Bütün siyasilere eşit mesafede kalabilmek için hiç birinin haberini yapmıyorum. Tarafsızlığımı koruyorum” şeklinde oldu.

 

Yeminle söylüyorum, o an başımdan kaynar sular döküldü.

Suyu getiren ile testiyi kıranı ayrı tutmayan bir anlayış, ne zamandır tarafsızlık olarak kabul edilir oldu?
Şaşırdım!..

O zaman şöyle bir durum ortaya çıkıyor:
Ya benim yazılarımı beğenmeyeceksin, ya da tarafsız kalmak adına neden suya sabuna dokunmadığını bu millete anlatacaksın.

 

***

Gazeteci, yaşadığı toplumun fikir önderidir.

O korkmadan, araştıracak, öğrenecek ve yazacak ki; Herkes gerçekleri tüm ayrıntıları ile öğrenebilsin. Seçimler geldiğinde de, ona göre kararını verebilsin!
İşte bunun için Demokrasilerde, Yasama, Yürütme ve Yargı’dan sonra Basın için 4’üncü kuvvet deniliyor.

Meslek büyüklerimiz tarafından Gazeteciler için bir çok tanım yapılmış.
Ama bunların arasında en çok Hürriyet Gazetesinin kurucusu rahmetli Sedat Simavi’nin “Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama insan zevk içinde çalışır. Kalemine daima efendi kal. Uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan sakın satma” sözleri ile Araştırmacı Gazeteci Uğur Mumcu’nun “Sır saklayan, haber ve bilgi kaynağını gizlemesini bilen, gerektiğinde hükümetlere ve güç odaklarına karşı savaşmayı göze alan insan gazetecidir” sözlerini çok seviyorum.

 

Şunu net olarak ifade etmeliyim ki;
Benim gazetecilik anlayışım, zayıf ve korunması gereken insanları yerden yere vurmaktan yana değil... Aksine, güçlü ve zalimlere karşı dik durmayı, gerektiğinde oy verdiğim partiyi dahi, hakaret etmeden, küfür etmeden çatır çatır eleştirebilmekten geçiyor.

 

Bunu yapamadıktan sonra, zalimlerin sofralarında yer bulmak, onların iltifatlarını almak benim sadece onurumu kırar. O yüzden her zaman, “Ben toplumda kabul görenlerin takdirini almak isteyen bir gazeteciyim. Toplumda kabul görmeyen zalimlerin takdiri beni mutlu etmez” ifadesini kullanırım.


Yazılarımı kaleme alırken de, bu dengeyi gözetmeye çalışırım.

***

Bir çok kurum gibi, bizim mesleğimizde de maalesef büyük bir erozyon yaşanıyor.

 

* Soyadının baş harfini, küçük harfle yazan biri bile kendini Gazeteci olarak tanıtıyor!

* Ellerine tutuşturulan Basın Bültenleri’nin noktasına, virgülüne dokunmadan yayınlayanlar kendilerini Gazeteci sanıyor!

* Dünya görüşüne pek uymasa da, çalıştığı medya kurumunun içinde bir üst basamağa çıkma hesabı yapanlar, hafif kirli sakal ile davet sofralarında yer bulmaktan çok mutlu oluyor.

* Sosyal Medya paylaşımlarında “Hayırlı Cumalar” mesajı atsa da, başka yerlere göz kırpan tipler kendilerini akıllı sanıyor.
* Bir de iktidarın icraatlarını, parti üyesi gibi savunmaları yok mu?
İşte bütün bunlara kahroluyorum.

 

***

Kötü niyetli cahil insanlar; Okuyan, öğrenen ve sorgulayan insanları sevmezler!

Böyle olanlar onlara hep rahatsızlık verir. Toplumun cahil kesimini, hep bu insanların üstüne salarlar.

Cahiller de, okuyup gerçekleri öğrenen ve sorgulayan insanların aslında kendileri için de uğraştıklarını bir türlü anlayamazlar!

 

Yazar Alev Alatlı, Or’da Kimse Varmı? isimli kitabında, “Bu toplumda ‘biliyor olmak’ mutlak surette bir haksızlığa maruz kalmak demektir. Çünkü bilgi borçlandırır. ‘Anlamak’ zorunda bırakır. Cahil acıma duygusu uyandırır. Yıkıcılığı bağışlanır. Bu, onların lüksüdür. Oysa aydın, bilgilenmek gibi bağışlanmaz bir suçtan müebbeden mahkum edilmiştir” diyor.
 

***

Bizler yaşadığımız dönemde halkın sesi olmaya kararlıyız. Karnı aç olan insanlarımızın kendilerine verilen keyif çayları ile mutlu olmadığını yazmaya devam edeceğiz. Dönemi idare eden “GASTECİLERDEN” olmayacağız. Hem bugün, hem de yarın arkamızdan “İYİ GAZETECİ” dedirteceğiz. Bu yüzden güç odaklarına biat etmeyeceğiz. Kısacası, her dönemin adamı olmayacağız!

Atatürk’ü örnek alan insanlar olarak biliyoruz ki; sonunda biz haklı çıkacağız!..
 

Yazarın Diğer Yazıları