Tek partili Cumhuriyet döneminde parti kurma girişimleri ve 14 Mayıs 1950 genel seçimlerinin anlamı üzerine (1)
Nuri Gürgür
- 344
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları ve muhalefetin de benimsemesi üzerine seçimlerin 14 Mayıs’ta yapılması hukuken ilan edilmese de fiilen kesinleşmiş görünüyor. Bu tarihin siyasi tarihimizde özel bir yeri vardır. Cumhuriyet döneminde 27 yıl tek başına iktidarda kalan CHP, halkın kullandığı oylarla 14 Mayıs’ta muhalefete düştü; dört yıl önce Celal Bayar, Adnan Menderes, Prof. Fuat Köprülü ve Refik Koraltan’ın girişimleriyle kurulan Demokrat Parti iktidara geldi. Türk ve Müslüman dünyada iktidar ilk defa sandık sonuçlarıyla değişmiş oldu; tarihi bir “kırılma olayı” yaşandı.
Birinci Meclis 1923 yılının Nisan ayında seçimlerin yenilenmesine karar vermişti. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın lideri olduğu 1. grup seçimlerde büyük üstünlük sağladı. Muhalefetteki 2. gruptan kimse Meclis’e giremedi. Mustafa Kemal başında olduğu Müdafaa-i Hukuk Grubu’nu Meclis açıldıktan sonra “Halk Fırkası” adıyla partiye dönüştürdü. Millî Mücadele’nin önde gelen komutanlarının “askerliğe devam mı, Meclis ve siyaset mi?” tercihini yapmaları istenince tamamına yakını siyaset yoluyla hizmetlerini sürdürmeye karar verdiler. Onların Meclis’e girmeleri ve Rauf Bey’in (Orbay) yanında yer almaları sonucu iktidarın bazı karar ve tutumlarını eleştiren muhalif bir grup oluşmuş oldu. İstanbul’da yayınlanan bazı gazeteler ve yazarlar da bu grubu destekliyordu. Kamuoyunda bu grubun resmen partileşeceği görüşü ağırlık kazanmıştı. Sonuçta 17 Kasım 1924’te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası adıyla Kazım Karabekir Paşa’nın başkanlığında yeni bir parti kuruldu. Rauf Bey, Dr. Adnan (Adıvar) ikinci başkan Ali Fuat (Cebesoy) Paşa umumi kâtipti. Mustafa Kemal Halk Fırkası’nın adının başına da Cumhuriyet kelimesinin eklenmesini uygun gördü. Siyasi tansiyon yüksekti. 28 mebusun katıldığı Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile iktidar partisi Cumhuriyet Halk Fırkası arasında Meclis’te çok sert tartışmalar yaşanıyordu.
1925 yılının Şubat ayı sonlarında Doğu ve Güneydoğu’da bazı vilayetlerde Şeyh Sait’in elebaşı olduğu bir ayaklanma girişimi başladı. Başvekil Fethi Bey (Okyar) bunun birkaç vilayetle sınırlı bir olay olduğunu, güvenlik güçlerimizin olağanüstü önlemler alınmasına, sıkı yönetim ilan edilmesine gerek kalmadan isyan girişimini kısa zamanda bastıracağını düşünüyordu. Ama gerek Gazi gerekse CHF grubu, özellikle İnönü ve Recep Peker olaya farklı bakıyorlardı. İsmet Paşa Başvekil oldu. Sıkı yönetim ilan edildi, Diyarbakır ve Ankara’da idam dahil her türlü cezayı vermeye yetkili iki İstiklâl Mahkemesi kuruldu. Takriri Sükûn adıyla Hükümete çok geniş yetkiler veren iki maddelik bir kanun çıkarıldı. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası tüzüğündeki “Dini duygulara saygılıdır” ifadesi gerekçe gösterilerek kuruluşundan altı ay sonra mahkeme kararıyla kapatıldı; muhalif gazeteciler İstiklâl Mahkemesi’ne sevk edilerek cezalandırıldılar.
Kapatılan partinin yöneticileri, Millî Mücadeleyi yürüten partili komutanlar bir yıl sonra Gazi’ye suikast yapmaya yeltenen grubun içerisine sokularak tutuklandılar. Ali Çetinkaya’nın başkanlığındaki üç kişilik heyet haklarında idam kararı vermeye niyetli görünüyordu. Ancak son anda her nasılsa beraat kararı vermeyi tercih etti. Fakat komutanlar uzun yıllar yoğun polis baskısı altında tecrit edilerek köşelerine çekilmek zorunda kaldılar. Mustafa Kemal bir süre sonra gençlik arkadaşı Ali Fuat Paşa ile görüşmeye başladı. Cebesoy hatıralarında Mustafa Kemal’in kendisine “onları senin hatırına bağışladım” dediğini yazar.
Fakat yargılananlar arasında onlar kadar şanslı olmayan sanıklar da vardı. Millî Mücadele’de çok yararlı hizmetleri bulunan partili iki mebus İsmail Canbulat ve Halis Turgut’a beraat değil yirmişer yıl sürgün cezası verilir. Sanıklar mahkeme salonunun bitişiğindeki yerde duruşmanın sonlanması için bekletilirken kapıdan giren bir görevli “verilen kararlara itirazı olan var mı?” diye sorar. Canbulat ve Halis Turgut itiraz edeceklerini söyleyince salona alınırlar ve kendilerinin de beraatını isterler. Heyet kararını hemen açıklar; ikisinin de idamına hükmedilmiştir; idam kararı sabaha doğru infaz edilir.
Mustafa Kemal siyasi tablonun Goloğlu’nun ifadesiyle “Tek Partili cumhuriyet” olmasından rahatsızdır. Batı kamuoyunda ülkenin otokratik yönetimlerle aynı kategoride gösterilmesinin önlemesi gerektiğini düşünmektedir. Ayrıca halkımız Dünyayı etkileyen iktisadi buhrandan ciddi şekilde etkilenmişti. Sık sık yaptığı yurt içi gezilerinde hem iktisadi sorunları yakından görüyor hem de halkın hükümete ve yerel yöneticilere yönelik şikayetlerini dinliyordu. Mevcut sorunların TBMM’de dile getirilmesi, eleştirilerin burada yapılıp farklı öneriler sunulabilmesi için bu işlevi yapacak ikinci partiye ihtiyaç vardı.
Mustafa Kemal 1930 yılının Ağustos ayı başında o sırada Paris Büyükelçisi olan ve yurda izinli gelen Fethi Bey (Okyar) ile görüştü. Onu her bakımdan bu işe uygun buluyor, sadakatine, dostluğuna güveniyordu. Kendisine her türlü desteği vereceğini, her iki partiye eşit mesafede duracağını, tartışacakları konularda hakemlik yaparak uzlaşmalarını sağlayacağını ifade etti. En yakın dostu Nuri Conker’in, hemşiresi Makbule Hanım’ın ve Ağaoğlu Ahmet Bey’in de aralarında olduğu bir grup milletvekilini kurucular heyeti olarak Fethi Bey’in yanına verdi. Yeni partinin adının Serbest Fırka olması kararlaştırıldı. Ağustos ayının son haftasında parti resmen kuruldu.
Yeni partiye ilk günden itibaren özellikle Ege, Karadeniz ve Marmara bölgelerinde yoğun bir desteğin olduğu görüldü. Teşkilat kurmak işin İzmir’e giden Fethi Bey Hükümetin emrindeki valilerin ve güvenlik güçlerinin hukuk dışı çok sert baskılarıyla karşılaştı. Çok trajik olaylar yaşandı. Kaldığı otelin önünde toplanan binlerce insanı dağıtmak isteyen güvenlik güçlerinin ateş açması sonucu 12 yaşında bir çocuk hayatını kaybetti. Çocuğun babası evladının naaşını kucağına alarak Fethi Bey’in huzuruna çıktı ve “Biz bu baskılara direnmek isterken evladım can verdi, bu uğurda bizler de canımızı vermeye hazırız. Yeter ki sen bu yolda devam et” diyerek yönetime karşı duyulan öfke ve tepkileri dile getirdi.
Eylül ayında yapılan yerel seçimlerde Hükümet ve kamu görevlileri Serbest Fırka adaylarının kazanmaları maksadıyla adeta seferber oldu. Buna rağmen Samsun’da Belediye Başkanlığını muhalif partinin adayı kazanınca vali ceza olarak görevinden alındı. Benzer durum Meclis’te de yaşanıyordu. Partinin faaliyetlerini sürdürmesi imkanı kalmamıştı. Fethi Bey ve Ağaoğlu Gazi’yi ziyaret ederek durumu anlattılar. Mustafa Kemal onlara şöyle dedi; “Ben iki Fırkaya da yardım edeceğimi söylemiştim. Görüyorsunuz ki siz benim yardımıma muhtaç değilsiniz, halk hep size doğru akıyor. Desteğe öteki Fırka muhtaçtır.”
Yönetim Kurulu durumu görüşmek üzere toplandı. Fethi Bey “Gazi’nin ikinci Fırkayı sırf memleketteki vaziyeti anlamak, halkın nabzını tutmak ve bunun için de kendisini feda etmek gibi kararla” hareket ettiğini düşünüyordu. Ağaoğlu Ahmet Bey ise hatıralarında şöyle diyor: “Gazi hakikaten bu Fırkayı samimi olarak kurmak istedi, fakat hesaplarında yanıldı. O, halkın bu derece yeni fırkaya akın edeceğini asla düşünmemişti.” Fırka’nın feshine karar verildi. Fethi Bey Meclis kürsüsünden kendilerine yapılan ağır suçlamaları cevaplandırdıktan sonra Genel Kurul’a fesih kararını açıkladı. Böylece Serbest Fırka kuruluşunun üzerinden üç ay geçtikten sonra 17 Kasım’da resmen fesh edildi. Tek partili Cumhuriyet Atatürk’ün vefatından sonra Cumhurbaşkanı olan ve “Millî şef” ilan edilen İsmet İnönü döneminde de yedi yıl bu özelliğini sürdürdü.
Bu yazının ikinci bölümünde çok partili döneme geçilmesi ve 14 Mayıs 1950’de yapılan genel seçim değerlendirilecektir.