Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk'ün yolunda! (Bence, başbakan Berat Albayrak olmalı! Niçin?)
Mustafa Toygar
- 3763
Maksadımız elbette ki; Mustafa Kemal Atatürk ile Recep Tayyip Erdoğan’ı karşılaştırmak ve bir mukayese yapmak değil. Bazılarının; Fatih Sulatan Mehmet ile Atatürk’ü mukayese etmeleri ne kadar saçmaysa bu da o kadar saçma olurdu.
Şartlar da, işlevler de çok farklı. Biri; İstiklal Savaşlarını kazanmış başkomutan ve Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran kurucu cumhurbaşkanı diğeri çok başarılı sayılsa dahi sıradan bir cumhurbaşkanı. Turgut Özal ile Erdoğan’ı mukayese etmek elbette kabildir ancak Atatürk’le değil.
Bizim anlatmak istediğimiz; Recep Tayyip Erdoğan’ın, adım adım Atatürk’ün yalnızlaşan kaderini yaşamaya başladığını göstermek.
Mustafa Kemal'in, Kurtuluş Savaşı'nda beraber mücadele verdiği, daha sonrasında cumhuriyeti birlikte kurdukları dava arkadaşlarından pek çoğu ile daha 1930 yılına gelmeden yollar ayrılmıştır. Ölmeden önce ise yanında yalnızca, Ali Fuat Cebesoy vardı. Malum, İsmet İnönü ile dahi küs olarak bu dünyadan ayrılmıştı.
Özellikle tek adamlığının pekiştiği yıllarda kararları tek başına almaya başlayan bir Gazi Mustafa Kemal var. 1926 İzmir suikastı olayı, bir şekilde fitne ateşinin yakıldığı süreç olmuştur. Dalkavuklar, münafıklar ve muhalifler birbirine karışmıştır. 1926 yılından sonra Atatürk için daha güvensiz bir ortam vardır, gayrı çok güvenebileceği kimseler yoktur yanında. Tabi etrafında bir yığın dalkavuklar ordusu vardır, kendisi de bunların farkındadır.
Bir gün bu dalkavuklardan birisi Atatürk’e der ki; “Bu memlekete çok büyük hizmetler yaptınız”
Atatürk de; “Sizin gibi dalkavuklar olmasaydı çok daha büyük hizmetler yapma imkânımız olacaktı” der.
Dalkavuklar ancak, kraldan fazla kralcı gözükür ve kralın nefsini büyütür. Bu durum; ülke için, millet için ve dahi kral için çok zararlıdır.
İşte, Atatürk ile Erdoğan’ı bu yönüyle mukayese etmek istiyoruz.
Zaten dalkavuklardan bazıları Erdoğan’a ikinci Atatürk demiyorlar mı?
Bir zamanlar, İsmet İnönü’ye de bu sıfat yakıştırılmıştı. Tek adamlığın özlemi galiba, Atatürk olmak!... Ancak, Allah (cc) kimseye Atatürk olmayı nasip etmesin. Zira Atatürk olmak, İstiklal Savaşlarının muzaffer başkomutanı olmak ve adeta yeni bir devlet kurmak demektir. Allah(cc) bu ülkeyi İstiklal Savaşı yapacak duruma düşürmesin.
Erdoğan da, 2002 de yola çıktığı dava arkadaşlarından pek çoğu, şimdilerde kendine muhalif. Mesela birkaç isim verelim; başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı yapan Abdullah Gül, meclis başkanlığı ve başbakan yardımcılığı yapan Bülent Arınç, başbakan yardımcılığı yapan Abdullatif Şener ve Ali Babacan, Milli Eğitim Bakanlığı yapan Hüseyin Çelik, yine eski bakanlardan; Nihat Ergün, Hayati Yazıcı, Sadullah Ergin, Suat Kılıç… Medyadan öğrendiğimiz kadarıyla bu isimlere daha pek çok ismi ilave etmek mümkündür. Biz sadece örnek olarak bu isimleri saydık.
Cumhurbaşkanlığı gibi devletin en zirvesinde görev alanlar dâhil, meclis başkanlığı, başbakan yardımcılığı ve bakanlık yapanlar bu görevlerinden ayrıldıktan sonra muhalif cephede yerlerini aldıklarını görüyoruz.
Muhtemel ki, 22 Mayıstan sonra yeni başbakanın atanması ile birlikte pek çok bakan da görevine son verilecektir ve kuvvetle muhtemel ki, tekrar bakan yapılmayanlar bir süre sonra muhalif cephede yerini alacaktır.
Bu şartlarda, her geçen gün Erdoğan yalnızlaşıyor. Sona yaklaştığında Atatürk’ün yanında sadece Ali Fuat Cebesoy vardı, acaba Erdoğan’ın yanında bir Ali Fuat Cebesoy olacak mı?
Durum bu olunca, Erdoğan’ın kimseye güvenmemesi normaldir. Kararları yalnız başına alması ve yanlışlar yapması da normaldir.
Dalkavuklar fikir üretmez, onlar evet efendimcidir.
Atatürk’e de mevlitler yazılmış, “Kâbe Arap’ın olsun, bize Çankaya yeter” denmişti.
Erdoğan için de bakın dalkavuklar neler söylüyor:
Erdoğan ikinci peygamber
Erdoğan Allah’ın vasıflarına sahip bir lider
Başbakana dokunmak bile belki ibadettir.
Başbakanımızın sünnetidir
“… Rize, İstanbul ve Siirt de mübarektir. Çünkü bu üç şehir, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük liderinin doğmasına vesile olmuştur.…” vs.
AKP’nin ANAP’tan hiçbir farkı kalmadı
AKP büyük ideallerle yola çıkmıştı belki, “Milli Görüş” filan diyorlardı. AKP gayrı; mevki-makam ve zengin olmak için yanıp tutuşanların oluşturduğu bir oluşum görümündedir. Menfaatlerin bittiği nokta da zerre miktar vefa duygusu dahi hissetmeden muhalif cephede yer alabileceklerin, oluşturduğu bir oluşum haline geliyor.
AKP, yüzde 35 lere düştüğü an çöküşünü kimse durduramaz. Güce tapınanlar ve menfaati peşinde koşanlar gemiyi derhal terk edeceklerdir.
İşin özeti, Davutoğlu’nun görevden alınması ve 22 Mayıs’tan sonra bazı bakanların da görevlerine son verilecek olması, muhalif cepheyi daha da güçlendirecektir.
Şu an Türkiye’de başbakan kim olacak totosu oynanıyor…
Şu an Türkiye’de başbakan kim olacak totosu oynanıyor.
Ne önemi var ki; “böyle başbakan mı olur, varlığı yokluğu belli değil sadece ortalıkta dolaşıyor” denilen Davutoğlu’na bile katlanamayan Erdoğan nasıl birini seçecek dersiniz?
Hırsıyla, ihtirasıyla bir adım önde gözüken Binali Yıldırım, Erdoğan’ın istediği başbakan türü olamaz. Ancak Binali Yıldırım’ın, o koltuğa oturmak için yapamayacağı yoktur. Hatta bir süre emir eri gibi, her şeye; “emredersiniz efendim” diyerek kraldan fazla kralcı olarak da davranır. Ancak, ilerleyen zamanda hırs ve ihtirasının durmayacağı, Erdoğan’a sorun çıkartacağı görünüyor.
AKP içerisinde, başbakanlık koltuğuna her ne pahasına olursa olsun, oturmak için açıktan çok büyük çaba gösteren, bu nedenle Erdoğan’ın nefsini okşayıcı davranışlara girişen tek isim Binali Yıldırım’dır.
Peki, Binali Yıldırım başbakan olabilir mi?
Kendini fiili başkan ilan eden Erdoğan, bu konsepte uygun olup- olmadığını aklıyla hareket ederek bir karar verecekse, Binali yıldırım başbakan olamaz. Eğer, nefsiyle, duygularıyla hareket ederse, 23 Mayıs’ta bilin ki başbakan Binali Yıldırım’dır.
Recep Tayyip Erdoğan henüz başbakan iken muhtemelen; “ilerde cumhurbaşkanı olursam, o da başbakan olur” düşüncesi ile partiye getirdiği isimlerden Numan Kurtulmuş’un da şansı var. Ancak yine de bugün için aranan başbakan türüne girmiyor.
Numan Kurtulmuş, Milli Görüşün teorisyenlerinden de sayılır. Ancak Sadet Partisi ve HAS parti genel başkanlıklarında AKP’ye önemli bindirmeleri de defosu!... O da Erbakan’ın öğrencilerinden, partiyi Erdoğan’ın elinden alma ihtimali var.
Bence, başbakan Berat Albayrak olmalı!.. Niçin?
Eğer Bilal kıskanmayacaksa, benim adayım Berat Albayrak!...
An itibariyle, Başbakanlık fiili olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın uhdesinde gözüküyor. Sadece, protokol gereği bir başbakana ihtiyacımız var, yani temsil görevini görecek… Belki bir de bakanlar arası koordinasyonu sağlayacak, Erdoğan’ın talimatlarını seri bir şekilde bakanlara ulaştıracak bir isim…
Zamandan da tasarruf olmaz mı? Akşam yemekleri önemli hale gelebilir.
Damatla, kayınbaba arasına kimse fitne de sokamaz!...