Partili Cumhurbaşkanlığı ne getirir, ne götürür?
Mustafa Toygar
- 4126
Bugünden itibaren cumhurbaşkanımız partili!
İnönü, Bayar mı partisizdi? Özal, Demirel hatta Sezer mi partisizdi?
Evet, asker emeklisi ve darbe ürünü paşalarımızdan cumhurbaşkanı olanların partileri yoktu ama onların da genelde Kemalist-sol ideolojik kafa yapısına sahip olduklarını biliyorduk.
Ama en azından anayasa ve kanunlara hürmeten, görüntü olarak tarafsız kalmaya özen gösterirlerdi.
Cumhurbaşkanı seçildiğinden bu güne kadar Sayın Erdoğan AKP Genel başkanı gibi davranmadı mı?
Söyleyeceğim o ki, cumhurbaşkanı partili olmuş, partisiz olmuş hiç umurumda değildir. Üstelik çok önemli de değildir.
Bahçeli doğru söylüyor, “Fiili durumun, hukuki bünyeye kavuşması sağlanmış oldu.”
Herkese bir Bahçeli lazım değil mi dostlar? Adam hukukmatik mübarek!!..
Ancak; hukuk varsa, anayasa ve kanunlar varsa herkes ona riayet etmek zorundadır.
Yanlış olan hukuksuzluk, kanunlara rağmen fiili durum yaratmaktır.
Sayın Erdoğan cumhurbaşkanı seçildiği tarihten itibaren kendini “Başkan” olarak konumlandırdı ve öyle davrandı. Ve yine partili cumhurbaşkanı gibi davrandı. Hâlbuki anayasa ve kanunlar buna müsaade etmiyordu. Bahçeli’nin dediği gibi fiili bir durum yaratılmıştı.
Evet, her zaman Bahçeli gibi bir hukukmatiği elinizin altında bulunduramazsınız!
Kafanıza göre, keyfinize göre anayasayı, kanunları delersiniz Bahçeli gibi bir hukukmatik, fiili durumun hukuki bünyeye kavuşmasını sağlamalı değil mi?
Peki, şimdi ne olacak?
Anayasa değişikliği ile birlikte fiili duruma yasal boyut kazandırılmış ve bu yönüyle sorun ortadan kalkmış oldu.
Ancak toplumun çok büyük bir kesiminin de, partili cumhurbaşkanlığını içine sindiremediğini biliyoruz.
İnsanoğlu değişimlere karşı beyninde sürekli bir direnç saklar. Cumhurbaşkanının partili olmasının bence pek mahsuru yoktur. Zira cumhurbaşkanı yeni anayasa ile birlikte, yürütmenin başıdır.
Parlamenter sistemde, adına cumhurbaşkanı demiş olsak da; yasama, yürütme ve yargının en tepesinde hakem rolü üstlenen ve devletin bu üç erkinin uyumlu çalışmasını sağlayan “Devlet Başkanı” vardı. Yeni anayasa ile aslında bu devlet başkanlığı bir şekilde ortadan kalkmış oldu.
“Cumhur” halk demek değil mi? Cumhurbaşkanı da, halkın başkanı demek oluyor. Yani, tam da bugünkü cumhurbaşkanlığının karşılığı olarak doğru bir kullanım ortaya çıkıyor.
Ne yani, 2019 cumhurbaşkanlığı seçiminde partiler tarafsız kişileri mi aday yapacak? Hatta parti genel başkanları, “ben aday olmayayım partimin içerisinden bir aday çıkartayım” mı diyecektir? Aday olduğunda da partisinin programını anlatacaktır. Yani buralarda sorun yoktur.
Elbette bu anayasa değişikliği çok yönüyle uzun yıllar tartışılacaktır ancak “partili cumhurbaşkanlığının” çok fazla tartışılacak bir tarafı olduğunu düşünmüyorum. Belki de anaysa değişikliğinin en masum maddesi, “partili cumhurbaşkanlığına” geçiştir.
Yani, Cumhurbaşkanını Başbakan gibi düşüneceğiz.
Önemli olan; valiler, kaymakamlar, emniyet müdürleri, milli eğitim müdürleri partili ya da partici olmasınlar. Yargı ve Silahlı Kuvvetler mensupları partili olmasın. Yani bürokrasi partili veya partici olmasın.
Cumhurbaşkanı elbette partili olabilir ancak; adil ve tarafsız davranmak mecburiyeti vardır.
Erdoğan, partili cumhurbaşkanlığında niçin ısrar etti?
Özal da, Demirel de cumhurbaşkanı olduktan kısa bir süre sonra kendi kurdukları partileri ellerinden kaydı gitti. Erdoğan cumhurbaşkanı olduktan sonra partinin başına en güvendiği Ahmet Davutoğlu’nu getirmesine rağmen neredeyse aynı akıbete uğrayacaktı ki erken müdahale ile bunu önledi. Parti genel başkanlarının delege yapılarını kendi lehlerine değiştirdiği an, gayrı ölene kadar o kişiyi kimse genel başkanlıktan indiremediği bir sistemimiz var. Davutoğlu da AKP’nin delege yapısını değiştirmeye kalkışınca silleyi yedi.
Cumhurbaşkanının, partisinin genel başkanı olması, partideki hâkimiyetini devam ettirecektir ama bir dahaki cumhurbaşkanlığı seçiminde bu durum kendisini yıpratacaktır ve aleyhine olacaktır.