Muhalefet neden kaybetti?
Mustafa Toygar
- 650
14 Mayıs 2023 cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimleri yüzde 89 katılımla gayet olgunluk içerisinde kayda değer olumsuz bir olay olmadan gerçekleştirildi. Milletimize hayırlı uğurlu olsun.
Milletvekilliği seçimleri aşağı-yukarı kesinleşmiş görünüyor. Cumhur İttifakı TBMM de çoğunluğu sağlamış yani istediğini almıştır. Cumhurbaşkanlığı seçimleri ise ikinci tura kaldı ki orada da muhtemelen Erdoğan’ın kazanması daha güçlü ihtimal olarak gözüküyor.
Bizim seçimlerden; bir, bir buçuk ay önce yaptığımız değerlendirmeleri, bugün seçim sonrası televizyon ve sosyal medyada yorumcularının büyük bir bilgelikle! değerlendirmelerine gülüyorum.
Mesela 16 Nisan 2023 tarihinde; “MUHALEFET, SEÇİM STRATEJİSİNDE YANLIŞTA ISRAR EDİYOR…” başlıklı yazımızda neler söylemişiz? “14 Mayıs 2023’de yapılacak seçimlerin sıradan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri olmadığını ısrarla söylüyoruz. Zira 2017 yılında yapılan referandumla anayasanın 18 maddesi değiştirilerek dünyada eşi-benzeri olmayan garip bir başkanlık sistemine geçilmişti. Üstelik bu referanduma, 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminin gölgesi altında ve OHAL şartlarında gidilmişti ve ancak yüzde 51 oyla sistem değiştirilmişti. O tarihte dahi normal şartlarda referanduma gidilseydi anayasa değişikliği asla kabul edilmezdi kanaatindeyim. Kaldı ki 6 yılını dolduran bu sistem Türkiye’yi her alanda kötüye götürmüş, devleti büyük bir kaosun içerisine sürüklemiştir.
Bugün için kişilerden ve partilerden bağımsız olarak bu anayasa referanduma götürülse ve seçmene; güçlendirilmiş parlamenter sistem mi, partili tek adam rejimi mi diye sorulsa, güçlendirilmiş parlamenter sisteme evet diyenlerini oranı yüzde 70’lerin altına düşmezdi sanırım.
Hal böyleyken, ‘güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçeceğiz’ diyen muhalefetin bu seçimi anayasa referandumuna dönüştürmesi gerekmez mi? Dönüştürdüğü takdirde de bu seçimleri açık ara kazanmaz mı?
Türkiye’nin seçmen profiline baktığımızda; yüzde 70 muhafazakâr sağ seçmen, yüzde 30 sol seçmen olduğu olgusunu kim inkâr edebilir ki? HDP etnik bir parti olmasına rağmen seçmenlerinin yarısı muhafazakârdır.
SEÇİMLERİN İKİNCİ TURA KALMASI OLASI GÖRÜNÜYOR ancak bu seçimler referanduma dönüştürülebilirse ilk turda muhalefet açık ara kazanır. Her hâlükârda Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı olması çok büyük olasılık olarak düşünüyorum.”
Yani “bahar gelecek” sloganıyla seçim kazanamazsınız…
Memur ve emeklilere ne kadar zam yapacağınızı bile açıklamaktan çekinerek nasıl bir bahardan bahsediyorsunuz ki?
Tarihin en ağır ekonomik buhranını, tarihin en büyük felaketini (deprem) yaşayan, yorgun bir iktidar karşısında seçim kazanamıyorsanız ne zaman kazanacaksınız?
Muhalefet bir yıl önce HDP’yi hesaba katmadan ittifak yapsa ona göre politika üretseydi belki de HDP’ye hiç ihtiyaç kalmadan kazanabilirdi ancak PKK’nın siyasi ayağı bu parti 6’lı masanın yancısı olarak gündemden hiç düşmedi. İktidar da bunu kullanıyordu, kullanacaktı da… Sosyal olaylarda matematik pek işe yaramıyor. “HDP bizi destekler kazanırız” rehaveti oldu. Hâlbuki HDP’siz kazanma planları yapılsa AKP’den oy alma planları üzerine çalışmalar yapılsaydı bugün başka şeyler konuşuyor olurduk. Birinci turda muhalefetin adayının cumhurbaşkanı olduğunu görürdük.
İktidarın vaatleri neydi, hiç…, ancak sürekli beka sorunu vurgusu işlendi, tencerede yangın varken vatandaş bekadan yana tavır koydu. Bize göre beka sorunu Cumhur İttifakının devamında daha belirgin olmasına rağmen bu kullanılamadı.
Mesela HDP’nin desteğine rağmen İlhan Kesici gibi bir isim aday olsaydı aynı derecede beka sorunu iddiaları toplumda inandırıcı olabilir miydi? Bize göre elbette Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olması ile beka sorunu ifadesinin yan yana getirilmesi abesle iştigaldir. Ancak iktidar Kemal Kılıçdaroğlu ismi üzerinden daha yıkıcı, kara propaganda yapabiliyor.
Kılıçdaroğlu’nun adaylığı açıklandığında Meral Akşener’in açıklamalarını da dikkate alarak kaleme aldığımız; “6’lı masanın adayı Kılıçdaroğlu…” başlıklı yazımızda bazı ifadelerimiz şöyleydi: “Akşener’in açıklamaları sonrası, Kılıçdaroğlu ve kurmayları, birleştirici, doğru mesajlar verdi ancak bir grup azınlık sol cenah; yakıcı, yıkıcı hakaretler dolu öyle iğrenç mesajlar verdiler ki çok ürktüm. Bu ne akılsızlıktır ki böyle devam ederseniz İYİ Partinin desteği ile dahi Kılıçdaroğlu’nun kazanması mümkün değildir. Kaldı ki Akşener masayı terk etti diye yağdırdığınız hakaretler kabul edilemezdi. Neticede İYİ Partinin başka bir aday göstermiş olması durumunda muhtemelen seçim ikinci tura kalacaktı, Akşener’e yaptığınız hakaretlere rağmen İYİ Parti camiası ikinci turda Kılıçdaroğlu’na oy verir miydi? Sizin yaptığınız harakiri değil de neydi?
Sorun bitti mi, hiç sanmam…
Son dört günde azınlık bir grup sol çevrenin azgınca ve adice hakaret dolu açıklamaları sağ seçmeni öylesine ürküttü ki Erdoğan’a en sert eleştiriler yapanlar dahi “Cumhur İttifakı'na oy vereceğim” demeye başladı.
Yarından itibaren seçim kampanyalarında sayın Kılçdaroğlu’nu CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak lanse eder, propagandayı bu anlayışla yaparsanız kaybedersiniz. İYİ Parti büyürse Kılıçdaroğlu’na yarar, küçülürse kaybettirir.”
Ne oldu İYİ Parti küçüldü, Meral Akşener seçim meydanlarının en çok çalışanı olsa da teşkilatı sahaya inmedi.
Kılıçdaroğlu’nun adaylığı bizim için olumsuz değil ve hakkıdır da ancak az okuyan, sorgulamayan, “Ben Allah’tan emir alıyorum onlar Kandil’den” diyecek kadar, kendini adeta peygamberleştirirken karşı tarafı şeytanlaştıran pervasızlığa karşı toplumun ortaya koyduğu tavrı bir kere daha gördük.
Bu Seçimlerin kazananları; Sinan Oğan, MHP ve Cumhur İttifakıdır. Kaybedenleri ise; İYİ Parti, Kemal Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakıdır.
Kemal Kılıçdaroğlu yeni sözleri, yeni vaatleri olmalıdır. Seçimleri ve önerilerimizi ileriki günler yazmaya devam edeceğiz dikkate alınmasa da. Maç sonu teknik direktör eleştirisi yapanlar gibi seçim sonrası eleştiriler yapmaktansa önceden öneriler yapıyoruz, yine de öyle yapmak istiyoruz.