Mustafa Toygar

Haydi Erdoğan, unutulmazlar arasında yerini al (Lafla peynir gemisi yürümez)

Mustafa Toygar

  • 3805

 

        Diğer milletleri bilemiyorum ama bizim geçmiş tarihimize baktığımızda, unutulmazlar arasında yerini alanlar ülkesini yönetirken fütühat yapanlardır.

       İnsanın biyolojik ömrü Allah’ın takdir ettiği kadardır ve her canlı ölümü tadıcıdır.

       Ancak insan fıtratında ilelebet yaşama duygusu vardır. Bunun yolu da unutulmazlar arasına ismini yazdırmaktır.

       Okuma-yazması olmayan dağdaki çoban dahi iki bin küsur yıl önce yaşayan Metehan’ı bilir, kalbinde yaşatır.

      Ülkesini yönetenler, çok büyük hizmetler yapmış olsalar da belli bir süre sonra unutulmaya mahkumdurlar. Çünkü, bilim ve teknolojinin de gelişmesi ile kendisinden sonra gelenler çok daha büyük işler yapmaya muktedir olacaktır.

 

      Cumhuriyet Döneminin iki unutulmazı…

 

      Birincisi tartışmasız Atatürk…

      Bin yıl da geçse gönüllerde yaşamaya devam edecektir.

      İkincisi, Bülent Ecevit…

      Evet, Ecevit’in iktidarlarına baktığımızda “rezalet” kelimesi ile ifade edebileceğimiz kötü bir yönetimden bahsedebiliriz.

       İnanın, yüz yıl sonra Ecevit’in bu başarısız yönetimleri unutulacaktır ama onu torunlarımız “Kıbrıs Fatihi” olarak anacaklardır.

      Üstelik bugünkü şartlara göre, olağanüstü imkansızlıklar  ve bağımlılıklara rağmen Kıbrıs’a çıkartma kararı verilmiştir.

      Bir defa TSK’nın kullandığı; silah, teçhizat ve araçlarının neredeyse tamamı ABD ve NATO’dan temin ediliyordu. İhracatımız 2 milyar Dolar civarındaydı. Bugün ise 150 milyar Dolar civarında….

        Bugün; silah, teçhizat ve araçlarımızın pek çoğunu üretiyor hatta dış satımını dahi yapabiliyoruz.

 

       Erdoğan, “Kerkük-Musul Fatihi” olarak unutulmazlar arasında yerini alabilir.

 

       Türkiye İdlib’e asker gönderiyormuş, amaç bölgedeki çatışmaları önlemekmiş…

       Misak-ı Milli sınırlarımıza dahil  Türk Yurtları olan Kekük ve Musul bölgelerini de içine alan, Türkiye’nin güvenliğini de tehlikeye düşürecek ikinci bir Yahudi Devleti kuruluyor. İsrail pasaportlu Mossad Barzani Irak Hükümeti ile yakında görüşmelere de başlıyor.

       “Türkiye güçlü bir devlet” deniyor…

       O vakit Türkiye’nin gücünü gösterme vakti gelmedi mi?

       Kerkük- Musul, Kıbrıs kadar önemli, belki daha çok…

       İdlib’le vakit öldürüp, milleti oyalamayın…

       Korkmayın, ABD Türkiye’ye savaş açamaz. Dünkü eyaletimiz Irak’a karşı dahi yedi düveli toplayarak giriştiği savaşı eline yüzüne bulaştırdı.

       Amerika Türkiye’yi gözüne kestirebilseydi, Kıbrıs’a çıkartma yaptığımızda yapacağını yapardı.

       Amerika o tarihlerde sadece Türkiye’ye silah ambargosu uyguladı. Bugün zaten ABD Türkiye’ye istediği silahları vermiyor.

       Evet, PYD-YPG gibi terör örgütlerine 10 bin tır dolusu silah veriyor ama Türkiye’ye parasıyla dahi istediği silahları vermiyor.

       Bugün Türkiye, 1974 yılına göre her bakımdan kat ve kat daha güçlüdür.

       Kerkük ve Musul’u esaretten kurtaracak bir cesur yürek aranıyor-bekleniyor..

        En az Ecevit kadar yürekli bir lider, tarihe adını altın harflerle kazıyacak bir lider bekliyoruz…

 

 

Kerkük Çığlığı

 ... Irak çok mu ırak?...                              

 

Oğuzam 
Türk menem… 
Bayatlardan Türkmenem… 
Damarlarındaki asil kan 
Aslına çektiğin ırk menem… 
Yaprağın asılı dallar
Gövdeni taşıyan kök menem… 
Yolunu gözleyen yar 
Aşkınla çarpan ürek menem… 
Can içre canan bilmişem gavim gardaş, nerdesen… 

Yedi koldan 
Yirmidört boydan gelmişem Orta Asya’dan… 
Yayından fırlayan ok 
Huduttan hududa atılan mızrak 
Deli havalar soluyan kısrak gibi esmişem… 
Az gitmişem, uz gitmişem 
Dere tepe düz gitmişem… 
Kuş uçmaz kervan geçmez dağları 
Göçebe adımlarla gezmişem… 
Irağı yakın, yurdumu Irak eylemişem… 
Tırnaklarımla oymuşam tortu kayaları 
Kıraç toprakları gözyaşlarımla sulak etmişem… 
Kızgın tohumlar serpmişem 
Emek vermişem
Aşa getirmişem… 
Türk illerine haber salmışam gavim gardaş, nerdesen… 

Selçuklu şah-ı sultanlarım adım atmış otağıma 
Kapıda karşılamışam civan mert erlerimi 
Başım gözüm üstüne berhudar ağırlamışam… 
Musul’da Zengiler 
Kerkük’te Kıpçaklar 
Erbil’de Beg Teginliler 
Yiğit yatağı Atabegler kurmuşam... 
Dokuz başlı tuğlar aparmışam yad ellere 
Türk’ün adını âlemlere duyurmuşam… 
Bayındır Kızanı torunlarımı kucaklamışam 
Bahar coşkusu Akkoyunlar gibi ovalara yayılmışam… 
Sultan Cined’in emaneti 
Şah İsmailimle pişirmişem ham yanlarımı 
Ocağımda tüten Safevi ateşiyle alev alev yanmışam… 
Genç Osmanlıyla açmışam Bağdat’ın kapısını 
Cahiliye devrini hepten kapatmışam… 
Dil, din ve ırk özgürlüğüyle donatmışam halkları 
Çıra gibi aydınlatmışam kör karanlık tarihi 
Çevreme ilim, irfan, ışık saçmışam… 
Derin hülyalara dalmışam gavim gardaş, nerdesen… 

Ne zaman ki 
Türk birliğine diş bilemiş düşman 
Çapraz fişek silahıma davranmışam… 
Zırnık ödün vermemişem haa sevgimden 
Korkmamışam heç 
Ölümleri kuşanmışam… 

Yalın ayak koşmuşam Kafkas cephelerine 
Sarıkamış harekâtına katılmışam… 
Buz kesmiş yüreğim Allah-u Ekber Dağlarında 
Katmer katmer kefensiz donmuşam… 

Çanakkale’de etten duvar olmuşam 
Göğüs göğüse çarpışmışam Allah vekil 
Bir adım geçirmemişem gâvuru öteye 
Üst üste cansız yığılmışam… 

Nasıl ki 
Harb-i cihanlarla zayıflamışam 
Güçten kudretten düşmüşem heyhat 
Yeraltı kaya yağlarım sulandırmış ağızları 
Hemhal manda manda paylaşılmışam… 

Öyle ki 
Et ve tırnak misali ayrılmışam 
Süt kuzu yavru gibi koparılmışam Anadolu’dan 
Yılanlar tıslamış 
Köpekler hırlamış ardımdan 
Sahipsiz kalmışam gavim gardaş, nerdesen… 

Lord planları tayin etmiş kaderimi 
Misak-i Milli sınırlar dışına çıkarılmışam… 
İtilmişem, kakılmışam, horlanmışam külliyen 
Tekme tokat yerlere yatırılmışam… 
Dağ ayılarının önüne atılmışam yaralı 
Çöl develerinin hörgücüne tepe taklak asılmışam… 

Türk menem demişem 
Türkçe söylemişem 
Eskiyaka’da kurşunlara dizilmişem… 
Emeğimin hakkını istemişem 
Gavurbağ’da linç edilmişem… 
Adalet beklemişem 
İplere gerilmişem… 
Eşitlik yeğlemişem 
Zab suyu kana bulanmış 
Altunköprü’de ekin gibi biçilmişem… 
El insaf vicdan dilemişem 
Zindanlara sürülmüşem… 
Çığlıklarım katlimin sâlası 
Diri diri gömülmüşem gavim gardaş, nerdesen… 

Duy hele 
Kimliğim değiştirilmiş 
El-Temim olmuş Türkmen Kerkük 
Hafızalardan kazınmışam… 
Baas Baas bağırmışlar partizanca 
Kin kusmuşlar yüzüm barabarı
Evimden yurdumdan göçe zorlanmışam… 

Kollarım kırılmış omuzlarımdan 
İşkencelerle yoğrulmuşam… 
Gözlerim kan çanağı 
Fincan fincan oyulmuşam… 
Ölmem yetmemiş kâfire 
İp sarılmış cesedime 
Sokaklarda dolaştırılmışam… 
Cıncık gibi ortalığa saçılmış cism-i bedenim 
Lime lime dağılmışam gavim gardaş, nerdesen… 

Beterin beteri var… 
Biri getmiş, ötekiler gelmiş… 
Yağmurdan kaçarken doluya tutulmuşam… 
Mavzerler çevrilmiş üzerime 
Tetiklere sarılmış Puştlar 
Merhamet beklerken, zulüm bulmuşam…

 

Böyük devletlerin böyük oyunu 
Yok etmek Türk’ün soyunu 
Çoraplar örülmüş 
Çuvallar geçirilmiş başıma 
Aslanım; kediye boğulmuşam… 

Okumak yazmak yok… 
Dilim damağıma bağlanmış 
Düşünmem, konuşmam, kızmam yasak… 
Başın kaldırıp bakmak 
Gözün ucuyla süzmek ne cüret… 
Elim ayağıma dolanmış 
Oturmam, yürümem, gezmem yasak… 
Taş kesilmişem gavim gardaş, nerdesen… 

Di gah gel… 
Di gel ölem di gel… 
Adına gurban olam di gel… 
Alnına kanım çalam di gel… 
Bayrağım göğün mavi gülü, ay yıldızım sen… 
Yurdum Türkmen eli, can özüm sen… 
Soyum sopum Türkoğlu, yüzüm sürdüğüm izim sen… 
Oy men ölmüşem gavim gardaş, nerdesen…

 Şiir: Ali Yaşar  

 

Yazarın Diğer Yazıları