BİRİNCİ BÖLÜM
Kuvvetler Ayrılığı Sistemleri
Yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirinden bağımsız olması fikri ve dolayısıyla “kuvvetler ayrılığı” sistemi, Ortaçağ’dan bugüne değin insanlık tarihinde, devletler ve milletlerine tarihine damga vurmaktadır.
İktidar gücünün kilise ve yönetici elit tarafından aşırı derecede şahsileştirilmesi üzerine Ortaçağ’daki politik düşünürler çareyi devletin üç temel fonksiyonu yasama, yürütme ve yargı erklerini birbirinden ayırarak “kuvvetler ayrılığı” sistemini getirmekte buldular.
“Klasik kuvvetler ayrılığında temel amaç, iktidarı, gücün farklı organlara dağıtılması yoluyla kısıtlamaktır. Kanunları hazırlayan organ ile uygulayan organın farklı olup, yargı, yasama ve yürütme ilişkilerine göre daha bağımsız bir durumda olmalıdır. Tüm organlar kendi işlevlerini yerine getirmeli ve üç organın da birbirlerinin işlerine karışmasına izin verilmeyecektir.” (Büke, 2016)
Eğer üç temel erk birbirinden ayrılırsa, tek bir gücün elinde olmaktan kurtarılırsa daha adil, daha demokratik, daha özgür ve hür bir düzenden bahsedilebilirdi. Bu düzen de bireylerin temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alabilirdi.
Yasama, yürütme ve yargı erklerini birbirinden ayrılmasını vazeden düşünürler liberalizmden etkilenmişlerdir.
“Devletin elinde bulunan yasama, yürütme ve yargı güçlerinin tek elde toplanması ya da farklı organlara verilerek ayrılması sürekli tartışmaya konu olmaktadır. Siyasi rejimlerin sınıflandırılması yapılırken bu tartışma esas alınmaktadır. Bu tartışma ışığında bu güçler tek bir elde toplandığında kuvvetler birliğinden, farklı bir organlara verildiğinde ise kuvvetler ayrılığından söz edilmektedir.” (Dönmez, 2017)
“Kuvvetler ayrılığı, yasama, yürütme ve yargının birbirinden ayrı olduğu ve bu ayrılığın temelinde devletin fonksiyonlarını yerine getiren organların uzmanlık esasına dayalı bir iş bölümü olarak da ifade edilebilmektedir” (Gülener, 2016)
Parlamenter Sistem
Türkiye’de de Cumhuriyet’in ilanından 2017’deki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçiş sürecine kadar etkin olan sistem. Kuvvetler ayrılığı umdesinin yumuşak bir şekilde uygulandığı, yasama ve yürütme erkleri arasında bir etkileşimin bulunduğu hükümet sistemi olarak tanımlanmaktadır.
Bu sistemde yürütme yani Bakanlar Kurulu, yasama organının/meclisin üyeleri arasından seçilmek zorundadır. Yürütme yasamaya karşı sorumludur.
-Yasama organı vazifesini genelde bir meclis yerine getirir. Fakat bu meclisin tek ya da iki heyetten teşkili parlamenter sistem için önem arz etmez. Türkiye örneği üzerinden gidecek olursak 1960-80 döneminde TBMM ve Cumhuriyet Senatosu olarak iki bütünleşik yapı vardı. Bu iki yapının varlığı sistemsel açıdan temel bir farklılık oluşturmuyordu.
-Yürütme erkini cumhurbaşkanı ve hükümetin yerine getirmektedir. Bu açıdan düalist bir karaktere haizdir. Yürütme görevi, yetkisi, erki; sorumsuz ve tarafsız bir kişi (devlet başkanı) ile işlerin sorumluluğunu üstlenen bir kurul/lider (Kabine, Bakanlar Kurulu, Başbakan) arasında paylaştırılmıştır.
-Bakanlar Kurulu (hükümet), cumhurbaşkanının/devlet başkanının ancak meclis içinden görevlendirme yapabileceği bir başbakanın meclis içinden ya da dışından seçeceği kabine üyelerinden oluşabilir. Hükümeti kurmakla görevlendirilen başbakan adayının kabine listesini devlet başkanına sunması ve bu listenin devlet başkanı tarafından onaylanması ile hükümet teşekkül etmiş olur.
-Kabine, yürütme yetkisi çerçevesinde yapılan bütün işlemlerden meclise karşı siyasal olarak sorumludur.
-Yürütme erkinin temsilcileri, belli şartlarda yasama organının değişmesini temin edebilir. Bu durum ülkeden ülkeye farklılık gösterebilir.
Parlamenter sistemin klasik örneği İngiliz Devlet Sistemi’dir. Bu demokrasi tipi, İngiliz Parlamentosu ve kurumlarını kapsayacak şekilde “Westminister modeli” olarak da anılmaktadır. İngiltere tarihsel gelişimi üç evreye ayrılmaktadır. Bunlar; İngiliz ihtilalleri ve bildirileri, 18’inci yüzyılda parlamenter rejiminin kurulması, 19’uncu yüzyılda iktidarın demokratlaşması dönemleridir. Kralın mutlak iktidarının sınırlanmaya başlaması ile ilgili ilk çabalar 1215 tarihli Büyük Şart (Magna Charta) dayanmaktadır. Büyük Şart’ı modern anlamda bir insan hakları bildirgesi olarak görmek mümkün olmamakla birlikte soyluların ve toprak sahibi baronların başlangıçta kendi çıkarlarını gözeterek krala imzalattıkları bu belge daha sonra kaleme alınış biçimindeki esneklik dolayısıyla halkın lehine işleyen bir şekle dönüşmüş ve demokratik ilkelerin kaynağını oluşturmuş; 1628 yılında dilekçe hakkı, 1689 insan hakları bildirisi gibi önemli İngiliz siyasi belgelerinin de temelini teşkil etmiştir. (Akgül, 2010)
Bu sistemin mümeyyiz vasıfları şöyle sıralanabilir:
- Bir veya iki meclisten oluşan parlamento.
- Yürütmenin iki başlı oluşu.
- Devlet başkanının politik açıdan sorumsuz olması
- Bakanların yasama organına karşı siyasi sorumlulukları.
- Yürütme organının parlamentoyu fesih yetkisi (Teziç, 2012)
2.2. Başkanlık Sistemi
Yasama ve yürütme erklerinin birbirinden net bir şekilde ayrıldığı hükümet sistemidir.
Bu sistemde yürütme gücü, bizzat halk tarafından seçilen bir başkan tarafından tek başına kullanılır. Yine halk oyu ile seçilen yasama erki başkanı iskat edemediği gibi başkanın da yasama erkini feshetme yetkisi bulunmamaktadır. Başkanın meclise karşı siyasi sorumluluğu yoktur.
-Yürütme organı tek kişiliktir.
-Başkan halk tarafından seçilir.
-Başkan yasamanın güvenine dayanmaz.
-Başkan yasama organını feshedemez.
-Aynı kişi hem yürütmede, hem yasamada görev alamaz.
-Başkan yasama organının çalışmasına katılamaz.
Başkanlık rejimi, İngiliz parlamenter sistemi gibi tarihi bir gelişim süreci izlememiştir.1787’de ABD’nin Philedelphia kentinde toplanan kurucu meclisin görüşmeleri sonucu temel ilkeleri belirlenmiştir. Her ne kadar orijinal bir sistem gibi görünse de 1787 tarihli ABD anayasası oluşturulurken İngiliz monarşisinden esinlenilmiştir. Bu bakımdan ABD başkanlık sistemi meşruti monarşinin cumhuriyete dönüştürülmüş biçimidir. Başkanlık rejiminin en başarılı örneği ABD’de uygulanmaktadır. (Demir, 2012)
3.3. Yarı Başkanlık Sistemi
Devlet başkanının halk tarafından belirlendiği ve önemli siyasal yetkilerle techiz edildiği parlamenter rejim yarı başkanlık sistemi olarak tanımlanmaktadır.
-Yürütme organı iki başlıdır.
-Başkan doğrudan halk oylamasıyla seçilir ve önemli siyasal yetkilere sahiptir.
-Başbakan ve Bakanlar Kurulu, yasama erkine karşı sorumludur.
(Devam edecek)