Dr. Vehbi Kara

Ticaret Gemilerinde Ramazan Mesaisi

Dr. Vehbi Kara

  • 754

 

Ramazan ayında gemi aşçıları günde beş defa sofra hazırlamak zorunda kalır. Zira oruç tutmayanları da hesaba katmak gereklidir. Bununla birlikte sofra tertibini değiştirmeye gerek yoktur. Örneğin akşam yemeği ile iftar yemeği aynı menüden oluşmaktadır. Sahur yemeğinde ise kahvaltı ile birlikte öğle yemeği bulunur.

Sonuçta aşçılar günde sadece iki defa yemek yaparlar. Fakat beş defa sofra kurulmuş olur. Burada kamarotlara daha çok yük biner. Sorun yemeğin sıcak verilmesi konusudur. Genellikle aşçılar oruç tuttuğu için oruçlu olanlar biraz daha şanslı olurlar.

Aşçıların birinci amiri 2.Kaptan olup yemek zamanı konusunda Aşçıdan çok fazla ısrarcı olmazlar. Önemli olan yemeğin nefaseti yani güzel olması ve zamanında çıkmasıdır.

Genellikle aşçılar akşam yemeğini hazırlayıp istirahate çekilirler. Ertesi günkü öğle yemeğini ise sahur vaktine yakın hazırlamayı tercih ederler. Kamarotların işi ise gerçekten zordur. Günde beş defa sofra kurup kaldırmak onları daha fazla yorar.

Ne ilginçtir, birlikte aynı gemide çalıştığım kamarotların neredeyse tamamı oruçlarını tutuyordu. Bazıları Ramazanın son günlerinde bırakıyordu ama “kamara personeli” adı verilen aşçı ve kamarotların diğer denizcilere göre daha sebatkâr olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Her iftar sofrası gibi gemicilerin sofraları da zengin görünür. Gerçi diğer günlerdeki yemeklerden farklı şeyler yoktur lakin açlığın katkısı ile kuru bir ekmek bile çok lezzetli olmaktadır. Zaten orucun bir hikmeti de kıymetini çoğu zaman bilemediğimiz nimetleri oruç vasıtası ile fark etmemizdir.

Ramazan ayında özellikle gündüzlerin uzun olduğu yaz aylarında Ramazan mesaisi yapmak gereklidir. Birçok işveren özellikle de Avrupalılar bu hususa çok dikkat ederler. Gerçi onların amacı inanca saygıdan öte verimliliktir. Bununla birlikte Ramazan aylarında oruç ibadetlerinin kolaylıkla yapılması için gerekli tedbirleri alırlar.

Gemilerde de mesai saatlerini ayarlamak mümkündür. Mesleğini iyi yapan kaptanlar, bulunduğu coğrafyada eğer yaz ayı ise mesaide bazı kolaylıklar yapmaya çalışırlar. Örneğin oruç tutanların istirahat sürelerini uzatarak gemi işleri yapılır. Fakat zorunlu hallerde örneğin manevralar yani yanaşıp kalkma durumlarında yapacak bir şey yoktur. Herkes ayakta ve görevini yapmak zorundadır.

Bununla birlikte Ramazan aylarında Allah insana ayrı bir güç veriyor. İlk birkaç günden sonra (düzenli yemek alışkanlığı değiştiği için) oruç tutmak insana hiç zor gelmemeye başlıyor. Ayrıca Ramazanın verdiği şevk ve neşe işin cabası. Kısaca Ramazanlar gemide de çok güzel geçer.

Ramazan ayının en güzel yaşandığı yerlerin başında Arap ülkeleri gelir. Zira burada Ramazan mesaisi bambaşkadır. İftar saatine kadar sokaklar bomboş adeta etrafı ölüm sessizliği kaplamıştır. Fakat iftardan sonra her yer cıvıl cıvıl insan kaynamaya başlar. İşyerleri açılır alışveriş mağazaları ağzına kadar dolu olur.

Gece yarısına hatta sahura kadar açık işyerleri vardır. Kalabalık hiçbir yerde azalmaz. Sahurdan sonra sabah serinliğinde çalışmalar devam eder. Fakat öğle sıcağı bastırınca insanlar birer birer ortadan çekiliverirler. Ta ki iftar saatine kadar. Sonra yine Ramazan şenliği başlar.

Tabi bütün Arap ülkeleri böyle midir? Bilemem lakin gittiğim bütün liman şehirlerinde üç aşağı beş yukarı buna rastladım. Cenabı Allah bütün Müslümanlara Ramazan’ın bereketini nasip etsin.

Gemilerde birçok kişi dindar olmadığı halde oruç tutar. Çünkü gemiler birlik-beraberlik ortamı olmasından dolayı kimse sürüden ayrı kalmak istemez. Her ne kadar taklidi de olsa bu şekilde Ramazan orucunun sevabını yakalayanlar da mevcuttur.

İşte namaz gibi oruç da insanı gerçek insan yapan bu soruları sormasına yarıyor. İbadetler sayesinde kalbimize nurlu ufuklar açılıyor. Hayatı daha gerçekçi bir şekilde idrak edebilme imkânına kavuşuyoruz.

Rabbimden bizleri olgunlaştırıp iyi bir insan yapan ve “ahseni takvim” yani en güzel surette yaratılmış biri haline getiren, ibadetlerimizi kabul buyurmasını ve rızasına erişmemizi niyaz ediyorum.

Şimdilerde olduğu gibi bazen yaz aylarında teravih namazı geç saatlere kadar uzar. Bu nedenle en azından birçok kişi tesbihat esnasında uyuya kalmıştır. Fakat namaz esnasında uyuyan kişiye pek rastlanmaz. Fakat Bahriye mektebinde okurken arkadaşlarımızın böyle bir haline şahit olmuştuk.

Mecburi olan spor ve ağır bir çalışma gününden sonra geç saatlerde kılınan bir yatsı namazı esnasında bir arkadaşımız uyuya kalmıştı. Seccadesinin yanında yana devrilmiş bir şekilde uyandırmışlar. Kendi ağzından duyunca bu olayı dilimize dolamış arkadaşımızla dalga geçmeye başlamıştık. Fakat sen misin arkadaşına gülen, gülme komşuna gelir başına misali benim başıma daha beteri geldi.

Bir Ramazan günü bir yerde sahur yemeğinden sonra sabah namazını kılmaya başlamıştık. Cemaatle namaz kılıyorduk ve beni de imam yapmışlardı. Nasıl olduysa oldu namaz esnasında birden benim dalga geçtiğim arkadaş “sübhanallah” diyerek beni uyandırdı. Dediklerine göre Fatihayı okurken birden mırıldanmaya ve anlamsız sesler çıkarmaya başlamışım. Ayakta uyunur mu? Evet, işte benim yaşadığım durum tam da bu şekildeydi…

Neyse namazı bitirdik lakin ben arkadaşlara tekrar kılmalarını söyledim ve yeniden abdest alarak olan namazımı ayrıca kılmak zorunda kaldım.

Dolayısı ile siz siz olun kimseye gülmeyin, kim bilir bakarsınız daha beteri ile karşılaşırsınız, vesselam…

 

Yazarın Diğer Yazıları