Dr. Vehbi Kara

Sevad-ı Azama (Çoğunluğa) Uymak

Dr. Vehbi Kara

  • 669

Özellikle dini konularda kafası karışmış olanlar bu yazıyı dikkatlice okusunlar. Çünkü yazının ana fikri anlaşıldığı takdirde halen yaşamış oldukları bir çok problemden kurtulacaklarından zerre kadar şüphe etmiyorum.
Sevad-ı azam, kelime olarak, "sevvede" fiilinden türetilmiştir. Bitki ve ağaç topluluğu, büyük karaltı, kahir ekseriyet, bütünün büyük parçası gibi anlamlara gelmektedir. Kısaca “çoğunluk” anlamında kullanacağız zira kavram kargaşasına girmeden manasının anlaşılması önemlidir.
İslam terminolojisinde çok önemli bir kelime olmasına rağmen nedense hiç duyulmamaktadır. Çünkü batıl, fena fikirler o kadar çok yayılmış ve bunda ısrar edilmektedir. Halbuki günümüzdeki birçok sorunun çözülmesinde sevad-ı azam hükümlerine müracaat edilse problemler pek kolay bir şekilde çözüme kavuşacaktır. Bakın sevad-ı azam konusunda neler söylenmiş:
Peygamberimiz’in (asm) “Ümmetim dalâlet üzere toplanmaz. Öyle ise sizlere ihtilâf çıktığı zaman Sevad-ı Azamı iltizam ediniz” mealinde hadisleri vardır.
Bediüzzaman Said Nursi, eserlerinde defalarca bu hususa dikkat çekerek; ''Sevâd-ı âzama ittibâ edilmeli. Ekseriyete ve sevâd-ı âzama dayandığı zaman, lâkayt Emevîlik, en nihayet Ehl-i Sünnet cemaatine girdi. Adetçe ekalliyette kalan salâbetli Alevîlik, en nihayet az bir kısmı Râfızîliğe dayandı.'' ( Hutbe-i Şamiye) demektedir.
İbn-i Hacer gibi büyük alimler sevâd-ı azamı “hak ve istikamet üzere giden ümmetin ekseriyeti” olduğunu belirtmiş Celâleddin-i Suyûtî de sevad-ı azamı “doğru yolda gitmek üzere birleşen ümmetin ekseriyeti” şeklinde izah etmiştir.
Bu durumda ümmetin ekseriyetinin “Ehl-i hak ve istikamet üzere olan samimî dindar Ümmet-i Muhammed” (asm) olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Peygamberimiz (asm) “Fitne zamanında ümmetimin ekseriyetine tâbi olun. Allah ümmetimin ekseriyetini dalâlet üzere toplamaz” hadisi de bunu teyit etmektedir.
Sevad-ı Azam, toplumun çoğunluğunun tabi olduğu inanç ve hayat standardıdır. Bu sebeple siyasî tercih ve temayül olarak da değerlendirilmelidir. Bunu sadece iktisadi hükümlere bina etmek büyük haksızlıktır. Bu kavram yıllarca sadece bu temelde değerlendirilip yanlış olarak ifade edilmiş insanlar siyasi maksatlar yüzünden aldatılmışlardır.
Sevad-ı azam dışında, özel içtihatlar ve kanaatler umumileştirilemez, sadece serbest bırakılır. O düşünceye sahip kişilerin insafına terk edilir. Cadde-i Kübrâ, yani ümmetin ekseriyetinin istifade ettiği bu büyük cadde, sadece bir âlimin şahsi fikir ve düşüncesiyle tahakkuk edemez. Ancak o zamanda yaşayan ve ümmetin kıvamını teşkil eden ulemanın ekseriyetinin itibar ettiği ve kabul ettiği fikir, yol ve tarz, umum ümmete dayanak noktası olur. Bediüzzaman: ''Bir fikre davet cumhur-u ulemanın kabulüne vabestedir (gerektirir). Yoksa davet bid'attır, reddedilir” diyerek bu hususa dikkat çekmektedir.
Bir nehri dar bir dereye sevk edemezsiniz. Fakat dar dereler ve çaylar, nehrin yatağından rahatlıkla akabilir. Dolayısıyla umum ümmetin gidebileceği yollar, ekser müçtehitlerin ve Cumhur-u Ulemanın tensip ettiği büyük yoldur. Koca ümmeti dereler gibi dar olan şahısların içtihatlarına zorlamak, ihtilâfların ve mücadelelerin tohumlarını atmak demektir. İşte günümüzde yaşanan birçok problemin kaynağı budur. Din nâmına yapılmak istenen özel ve kasıtlı içtihatlara, ümmetin zorlanması uygun görülemez.
Bütün ümmetin dayanak noktası ve hakikat kaynağı olacak hakiki bir Kuran tefsiri yapılması bu açıdan çok önemlidir.  Her ilimden ihtisas sahibi uzmanların bir araya gelebileceği umumi bir heyetin yapacağı tefsir, bütün İslam âlemine örnek olacaktır. İşte burada da bir şahsa bedel cumhurun, çeşitli meselelerde bir araya gelmesi nazarlara sunulmaktadır.
 

Yazarın Diğer Yazıları