Dr. Vehbi Kara

Savaş Gemilerinde Ramazanı Karşılamak

Dr. Vehbi Kara

  • 805

 

Savaş gemilerinde Ramazan bir başka güzel geçer. Tatbikat zamanlarında bazı komutanlar oruç tutanlara “günahınız bana” diyerek keyfi emirler vermiş olsa da genellikle kimsenin orucuna karışılmaz bilakis iftar ve sahur yemeklerinde ayrıntılı düzenlemeler yapılırdı.Görev yaptığım Hücumbot ve Harp Filosunda durum böyle idi.

Savaş gemilerinde disiplin işleri 2. Komutan tarafından sağlanır. Ticaret gemilerinde de bu işi 2. Kaptan yapar. Bahriye ile ticaret gemileri arasında birçok konuda olduğu gibi bu konuda da bir benzerlik vardır.

2. Komutan, Gemi Komutanının verdiği emirlerin yerine getirilip getirilmediğini kontrol eder aksine davrananları cezalandırmakla görevlidir. Ramazan ile ilgili yasaklar olurdu lakin oruç tuttuğu için cezalandırılan askere de rastlamış değilim.

Görev esnasında 2. Komutanlar ile konuşurken çocukluğumdan beri hiç Ramazan orucuna ara vermediğimi söyler yasaklama olursa buna uymayacağımı peşinen gösterirdim. Onlar da bana karışmazlar hatta keyfi yasaklarda yani tatbikatlar esnasında bile iftar yemeğinde gördükleri vakit “Allah kabul etsin” derlerdi.

Tatbikat bittiğinde Ramazan mesaisi uygulanır yemekler iftar saatine göre ayarlanır, Ramazan ayının coşkusu ve güzelliği tüm gemiye yayılırdı. Tabii ki bundan mahrum kalanlarda oldukça çoktu.

Gemi Komutanlarının neredeyse tamamının oruç tuttuğuna şahit olmuşumdur. Fakat bir tanesi çok ilginçti. Askeri okullarda dini konular ihmal edildiği için ne derece kötü sonuçlar doğurduğuna bir örnek olması bakımından oldukça ibretli olan bu komutanı anlatayım…

Efendim, bu Komutanımız hem oruç tutar hem de gündüz vakti ilaç içerdi. Midesi mi rahatsızmış nedir? İlaç içerken de “modern bir insan” olduğunu söyler dinimizin akıl dini olduğunu ifade ederek oruçlu iken ilaç içmenin bir sakıncası olmadığını söylerdi. Bir çocuğun bile bildiği ve sağlık durumu elvermeyenlerin oruçlarını erteleyebileceği gerçeğini ne yazık ki bu Komutanımız öğrenememişti.

Bütün subaylar durumun nezaketi gereği böyle bir şeyin olamayacağını bildikleri halde benim gibi susarlar; kendisine herhangi bir cevap veremezlerdi. İşte dini bilgilerin hiç olmaz ise namaz, oruç gibi İslam’ın en önemli şartlarının askeri okullarda okutulması gerekliliği ortaya çıkıyor. Aksi takdirde bu olayda olduğu gibi üzücü ve cahilce hareketlerin doğması kaçınılmaz olmaktadır.

Oruç ibadetinin en güzel taraflarından bir tanesi iftar sofrasıdır. Daha önce tadından habersiz olduğumuz birçok nimetin ne kadar güzel olduğunu ancak iftar sofrasında anlayabiliriz. Bir kuru ekmek parçası bile oruçlunun iftar sofrasında çok lezzetlidir. Zira oruç sayesinde “gerçek iştah” fark edilmiş olur. Özellikle birçok zengindeki iştah duygusu aslında iştah bile denmeyecek kadar zevksiz ve tatsızdır. Ne zaman olur ki aç veya susuz kalırız; işte o zaman gerçek iştahı yaşamış oluruz.

Annelerimizin ve eşlerimizin yaptığı o leziz yemekleri gerçek iştaha sahip olmadığımız için çoğu zaman anlayamayız. İşte Ramazan orucu sayesinde birçok güzellikleri fark etme imkânına kavuşuyoruz.

İştah konusu açılmış iken şu ilginç hususa dikkat çekmek isterim. Genellikle maddi durumu iyi olmayan insanlar, nimetlerdeki lezzeti daha iyi fark ederler. Zira “insan bir şeyin kıymetini olmadığı zaman daha iyi anlar”.

Zenginlerin en ala baklavadan aldığı lezzet, çoğu zaman gerçek iştah olmadığı için pek sönüktür. Fakat belki senede bir, bazen hiç baklava yememiş bir fakirin o yemek ve baklavadan aldığı tat ile arada dağlar kadar fark vardır.

Gerçek iştahın ne olduğunu anlamak için iftar sofralarının yanı sıra çalışma sonrasında yenilen yemeklerden anlayabiliriz. Çocukken rahmetli babamla iş arasında yediğimiz mütevazi ekmek-peynirin tadını kırk yıl geçtikten sonra bile unutamıyorum.

İşte bize gerçek iştahın ne olduğunu gösteren oruç ibadetinden dolayı ne kadar şükretsek, o kadar azdır. Rabbimiz, bizleri gerçek iştahı anlayabilen kullarından eylesin…

 

Yazarın Diğer Yazıları