Dr. Vehbi Kara

Niye Haber Vermedin?

Dr. Vehbi Kara

  • 666

Bir okuyucu FETÖ ile ilgili olduğunu sandığım bir soru soruyor ve diyor ki: “O zaman bunların ne mal olduklarını bilmiyorduk, sen biliyor isen haber verseydin ya gerekli mercilere”. İşte bu soruya vereceğim bir hayli can yakıcı cevabım var. Arz edeyim.
Maalesef gerekli mercilere o kadar çok müracaatım oldu ki fakat hiç birisinde beni kaale almadılar. Belki de kripto FETÖ’cüler bunların yerlerine ulaşmasına engel oldu. Veyahut Hükümet; Feto ile iyi ilişkiler kurmaya çalışıyor onların desteğini almaya çalışıyordu. Evliliğin ilk dönemindeki “cicim ayları” denilen günlerdeki gibi Feto’culara toz kondurulmuyor bir iki kelime etsen: “Tabii, bunları kıskanıyorsunuz değil mi? Siz de bunlar gibi okullar, üniversiteler kursaydınız ya?” diyerek suratımıza şaplak gibi vuruyorlardı.
Bununla birlikte hıyanetin büyük olduğunu görüp mevcut gidişatın hiç de hayra alamet olmadığını anlayıp bir gazetede yazılar yazdım. FETÖ örgütünün en dehşetli yanlarını her türlü karşı söyleme rağmen direnerek yazdım. Yetmedi 2007 yılında “Bahriyede 15 Yıl” isimli kitabımda bunları en ince detaylarına kadar anlattım.
Kitapta ve yazılarımda bu zındıka komitesi FETÖ örgütünün namaz, oruç gibi dinin temel şartlarını nasıl kaldırmaya ve tağyir etmeye çalıştıklarını anlattım. Büyük günahlardan sayılan içki içmenin bu örgüt mensuplarınca serbest bırakıldığını utanmadan pervasızca içki içtiklerini, hatta bazılarının alkolik olduğunu yazdım. Tesettür emrine karşı ne derece düşmanlık edildiğini anlattım. Başörtüsü takan Feto’cuların derhal ordudan atıldıklarını çünkü emir dinlemedikleri ve sadık olmadıkları için birkaç tane insana dahi tahammül edilemediğini ifade etmeye çalıştım.
Bütün bu gayret ve inatçı girişimlerime karşı en büyük dostlarımdan dahi şiddetli tekdir yedim. Daima suçlanarak “ahirette cehennem azabını tadacaksın” tehdidi ile karşılaştım. Baktım benim gayretlerim hep aksülamel oluyor vatanı, milleti terk ederek, okyanuslara açılmak zorunda kaldım. Yıllarca dünyanın en ücra köşelerinde, denizlerde rızkımızı aramaya başladım. Bu kadar şiddetli tepkileri hak etmediğimi düşünüp; “Ne haliniz varsa görün” diyerek dostlarım hakkında dahi su-i zan etmeye başladım.
İşin daha kötüsü şudur ki bugün dahi “Süfyaniyetin 4. Rüknü” olarak yani İslam’ı yıkacak dehşetli şahısların dördüncü büyük başı olarak gördüğüm Feto yüzünden beni eleştirenler var. Feto’nun yıkıcılığını ve hainliğini anlattıkça “sen çok büyütüyorsun asıl fena olan bu komitenin birincisidir” diye beni azarlayanlar dahi var. Yani M. Kamal’ı küçük gösterip bunu büyütüyormuşum. İnsaf yani… Benim kadar M. Kamal’ın mahiyetini anlatan bir adam çıksın gidip o kişinin ellerini ayaklarını öpmez isem, namerdim…
Nihayet benim gibi ordudan atılan askerlere “hata etmişiz” denilerek bir yasa çıkarılıp memur oluverdik. Ben de kaldığım yerfden yine bu FETÖ örgütünü ve onun dehşetli lideri olan dünyanın en büyük yalancısı Feto’yu anlatmaya devam ettim.
Baktım ki bahriyede bütün Feto’cu subaylar “kurmay” sınıfına geçmiş ve amiral oluyor bunun hayra alamet olmadığını görerek çeşitli mercilere müracaat ettim. Hatta yanıma benim gibi eşi başörtülü olduğu için ordudan atılan bir arkadaşımı da alarak gittim. Hükümete yakın ve sözü geçen bir büyüğümüze “FETÖ örgütünün ordu içinde yapılandığını, suçsuz günahsız subayların ve özellikle de geleceği parlak subayların sudan bahanelerle hapse atıldıklarını” söyledim. Hatta bu arkadaşımla Hasdal Askeri cezaevine giderek sınıf arkadaşlarımızla görüştüğümüzü ve yapılan haksızlığın tahammül haricinde olduğunu söyledim.
İyi bir fırça yedik. Bize böyle şeylere burnumuzu sokmamamız gerektiği, hükümetin her şeye vakıf olduğunu söyledi. Ben değil ama arkadaşım büyük hayal kırıklığına uğramıştı. Böyle bir sonucu bekliyordum zira benzer durumlarla yüzlerce defa karşılaşmıştım.
Fakat namaz, oruç, içki içmeme ve tesettür gibi konularda işlenen cinayetleri görmemek gibi bir fenalığı yapamazdım. Elimden geldiği kadar bu konularda yazılar yazdım. Bunlar gazete arşivlerinde duruyor. İsteyen “Vehbi Horasanlı” adı ile yazdığım bu makaleleri okuyabilir.
İşin kötüsü yıllarca (20 yıl) Feto’nun aleyhinde olan ve yazı yazdığım gazete birden FETÖ örgütünün yanında yer almaya başladı. Belli ki maddi sıkıntıları nedeni ile bu zındıka örgütü yönetim kuruluna sızmış gazeteyi ellerine geçirmişti. Halen hükümet aleyhinde ve FETÖ lehinde yazılarını yazmaya devam eden bu gazetenin durumu içler acısıdır.
Sonunda hükümetin lehinde yazılar yazdığım için beni kovdular. Ben de kayyuma devredilen Bugün gazetesinde kendime bir köşe bulup burada yazılarıma devam ettim. Bu arada birçok sivil toplum kuruluşunun dergilerinde ve internet sayfalarında yazılar yazıyordum. 17-25 Aralık FETÖ operasyonu olunca bunun bir darbe habercisi olduğuna inanarak “Kamikaze Fetullahçı Darbe” başlığı ile yazılar neşrettim. Kısaca ABD’nin Feto’ya darbe yaptıracağını, bunu Feto’yu sevdiği için değil Türkiye’nin bölünüp parçalanması için istediğini ve darbenin başarısız olsa da Türkiye’nin her yönden çok kötü bir duruma düşeceğini” yazdım.
Sadece bu yazı ile değil darbeden bir yıl öncesinden başlayarak yüzlerce makale ile FETÖ örgütünün kirli işler çevirdiğini delilleri ile anlattım.
Darbeden yaklaşık 1 yıl önce bize fırça atan bürokrat, bu sefer “kim bu darbeci Fetocular?” diye bir soru sorarak bunların isimlerini istedi. Sadece Amiral olanları soruyor ve düşüncelerimizi öğrenmek istiyorlardı. Bende kendi sınıf arkadaşlarımdan 4 kişinin adını verdim. İkisinden hiç şüphe etmediğimi söyledim. Maalesef bu 4 Amiralde Feto’cu çıkmıştı. İşin daha kötüsü bunlar bizim zannettiğimizden de daha fazla imiş zira kendi sınıfımdan tam 8 subay amiral olmuş bunların hepsi de FETÖ örgütüne bulaşmıştı. Biz meğerse bunların yaptıkları fenalığın sadece bir kısmını görmüşüz. Feto denilen zındık, ABD yardımlarından başka her türlü şer odağı ile işbirliği yapmış yetmedi, sihir büyü yapacak kadar Şeytanın maskarası olmuştu.
15 Temmuz 2016 darbesi olunca darbeciler kadar gerekli tedbirleri almayan yöneticilere de kızmıştım. Niçin gerekli tedbirleri almadınız? O kadar yazılar yazdık, bunların hiç birisi sizi uyandırmadı mı? Diye çok üzülüyordum. Fakat Erdoğan çıkıp “Allah bizi affetsin, bunların fenalıklarının bu dereceye varacağını hesap edemedik” deyince benim gibi düşünen insanları kalbinden vurdu. Kızgınlığım geçti ve böyle mütevazı bir liderle dünya birlik olup başımıza toplansa dahi Allah’ın izni ile hiçbir şey yapamazlar, diyerek eski halimden kurtuldum.
Bu yazı işte “niçin gerekli mercilere müracaat etmedin?” sorusuna cevap içindir. Yoksa kendimizi yüksekten satmak, kibir ve övünmek maksadı ile yazılmamıştır. Böyle düşünenlere hakkımı helal etmem, bilinmiş ola…
 
 

Yazarın Diğer Yazıları