Dr. Vehbi Kara

Münhasır Ekonomik Bölge veya Kıta Sahanlığı (1)

Dr. Vehbi Kara

  • 660

Ege ve Doğu Akdeniz’de yıllar boyunca Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi ile sorunlar yaşıyoruz. Bu sorunlardan bir tanesi ise kıta sahanlığı ile ilgili konu olup yeni doğalgaz yataklarının bulunması nedeniyle oldukça güncel bir mesele haline gelmiş durumdadır. Peki, kıta sahanlığı nedir ve Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) kavramı neleri ifade ediyor? Bu meseleyi biraz açalım.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile KKTC arasında yaşanan münhasır ekonomik bölge gerginliği, AB ülkelerinin Rum tarafı lehinde hareket etmesi ve Türkiye, İsrail ile Yunanistan’ın da meseleye dâhil olmasıyla iyice karmaşık bir hal almıştır. Dış politikamızı derinden etkileyen münhasır ekonomik bölge kavramı, yeni doğal gaz yataklarının bulunması sonrasında ticari olarak değerlendirilmek istenmesi nedeniyle Türkiye lehine bir yöne doğru evrilmektedir.
Doğal gazın nakli konusunda en elverişli yol; boru hatları olup sıvılaştırılmış hale getirilerek ticari olarak değerlendirilmesi ise oldukça pahalıdır. Doğal gazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya pazarlanması akla en yakın çözüm yolu olarak görülmektedir. Kim bilir? belki bu sayede 50 yıldan fazla bir sürede sorun olan Kıbrıs meselesi de çözüme kavuşur. Çünkü Kıbrıslı Rumların ve İsrail’in menfaatleri bunu gerektiriyor.
“Bir kimse veya bir şey için ayrılmış” anlamında kullanılan “münhasır” kavramı sınırlı veya sınırlanmış anlamına da gelir. Yıllar önce “kıta sahanlığı” da denilen bu kavram üzerinde hâlâ tartışmalar yapılmaktadır. Münhasır Ekonomik Bölge kavramı 1982 yılında imzalanan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi ile düzenlenmiş uluslararası bir anlam kazanmıştır. Karasularının ötesinde ve bu sulara bitişik, belirlenen özel hukuki rejime tabi ve sahildar devletin hakları ve yetkileri ile diğer devletlerin hakları ve serbestliklerinin belirlendiği bölgeyi ifade etmektedir.
Yunanistan ile yıllar önce Ege denizinde yaşadığımız münhasır ekonomik bölge kavramı ile ilgili problemler benzer şekilde Güney Kıbrıs ile yaşanmaktadır. Rumlar, münhasır ekonomik bölgesinden doğan haklarını korumak maksadı ile petrol ve doğalgaz çıkarmak için Türkiye ile iyi ilişkiler kurmak zorundadır. Türkiye’ye karşı hasmâne bir politika izlemek, ekonomik kriz etkilerini silmek için en muhalif kesimler tarafından dahi zararlı görülmeye başlamıştır.
Münhasır ekonomik bölge; kıyı devletin sahil şeridinden itibaren başlar ve 200 millik bir alanı kapsar. Bu alanda sahildar devletler sınırlı bir egemenlik hakkına sahiptir.
Deniz Hukuku Sözleşmesine göre, sahildar devletler bu bölgede;
1. Deniz yatağı üzerindeki sularda, deniz yataklarında ve bunların toprak altında canlı ve cansız doğal kaynaklarını araştırılması, işletilmesi muhafazası ve yönetimi konuları ile ilgili faaliyetlerde bulunmak;
2. Sudan, akıntılardan ve rüzgârlardan enerji üretimi gibi, bölgenin ekonomik amaçlarla araştırılmasına ve işletilmesine yönelik faaliyetlerde bulunmak,
3. Suni adalar, tesisler ve yapılar kurmak ve bunları kullanmak; denize ilişkin bilimsel araştırma yapmak; gibi haklara sahiptir.
Kuzey denizinde bölge ülkeleri (Almanya, Danimarka, Norveç, İngiltere, Hollanda) petrol ve doğalgaz konusunda anlaşmaya varmış karasuyu ötesinde açık denizde ortaklaşa hareket etmektedirler. Benzer bir anlaşma Hazar Denizinde (Gölü) de yapılmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları