Dr. Vehbi Kara

Konya'dan Magdeburg'a Su Yolları ve Köprüleri (3)

Dr. Vehbi Kara

  • 593

Abdülhamid Han’ın ileri görüşlülüğü ve Kanal İstanbul’un önemini anlatmak için birçok yazı kaleme alınmıştır. Çünkü denizcilik sektörünün gelişmesi hayati derecededir. Hatta Saroz körfezine çok daha kısa ve kolay bir kanal yapılması dahi anlatılmalı, projeleri çizilmelidir. Fakat bunları yapmak için denizcilik kültürünün gelişmesi gerekiyor.
Dünyada ve ülkemizdeki ekonomik gelişmeler ve bu gelişmelerin deniz ticaretine etkileri Waterway gibi suyollarının inşası sayesinde olacaktır. Ülkemiz deniz ticaretinin son yıllardaki değişimi ve dünyadaki konumunu güçlendirmek için neler yapılması gerektiği sorusuna en güzel cevap “Kanal İstanbul” projesidir.
Avrupa haritası incelendiğinde binlerce mil uzunluğunda suyolları göze batacaktır. Sadece Avrupa değil, Amerika, Asya kıtası dahi suyolları ile kaplanmış olup Türkiye ne yazık ki bu konuda çok geç kalmıştır.
Kanal İstanbul aslında Bizans devrine kadar uzanan geçmişi olan bir yapıdır. İstanbul Boğazına alternatif suyolu projesinin tarihi Roma İmparatorluğuna kadar gider. Bitinya valisi Plinius ile İmparator Trajan arasındaki yazışmalarda, Sakarya Nehir Taşımacılığı Projesinden ilk defa bahsedilmiştir. Karadeniz ve Marmara'nın yapay bir boğazla birbirine bağlama fikri 16. yüzyıldan bu yana 6 kez gündeme gelmiştir
Açıklamalara göre, resmî adıyla Kanal İstanbul, şehrin Avrupa Yakası'nda büyük bir ihtimalle Küçükçekmece Gölü üzerinde hayata geçirilecek. Hâlihazırda Karadeniz ile Akdeniz arasında alternatifsiz bir geçit olan İstanbul Boğazı'ndaki gemi trafiğini rahatlatmak adına Karadeniz ile Marmara Denizi arasında yapay bir suyolu açılacaktır.
Kanalın Marmara Denizi ile birleştiği noktada 2023 yılına değin kurulması öngörülen iki yeni kentten biri kurulacak. Kanalın uzunluğu 40-45 km; genişliği yüzeyde 145-150 m, tabanda ise yaklaşık 125 m suyun derinliği 25 m. olacak. Bu kanalla birlikte İstanbul Boğazı tanker trafiğine tümüyle kapanacak, İstanbul'da iki yeni yarımada, yeni bir de ada oluşacaktır.
453 milyon metrekareye kurulması planlanan Yeni Şehir'in 30 milyon metrekaresini Kanal İstanbul oluşturmaktadır. Diğer alanlar 78 milyon metrekare ile havaalanı, 33 milyon metrekare ile Ispartakule ve Bahçeşehir, 108 milyon metrekare ile yollar, 167 milyon metrekare ile imar parselleri ve 37 milyon metrekaresi ise ortak yeşil alanlara ayrılmıştır.
Projenin etüt çalışması iki yıl sürecek. Çıkartılan topraklar, büyük bir havalimanı ve liman yapımında kullanılacak, taşocaklarının ve kapatılan madenlerin doldurulması için yararlanılacaktır. Projenin maliyetinin 10 milyar doların üzerinde olabileceği belirtilmektedir.
Projenin İstanbul Boğazı'na alternatif bir kanal olduğu ortaya çıkınca hukukçular arasında kanalın yasal statüsü hakkında tartışmalar vardır. Kanalın Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ne aykırı bir durum yaratıp yaratmayacağı tartışılmaktadır. Montrö sözleşmesi ile savaş gemileri, Karadeniz'e ancak sınırlı tonajlarla, yüklerle, silahlarla ve sınırlı bir süreliğine girebiliyordu. Yapılması planlanan bu kanalın Montrö sözleşmesinden olumsuz olarak kaynaklanan Türkiye’nin egemenlik haklarını kullanması konusunda elini güçlendireceği açıktır. İstanbul’daki nüfus yoğunluğunu yüzünden kaynaklanan şehircilik problemlerine fayda sağlaması başta trafik sorunlarının çözülmesi olmak üzere yeşil alanların arttırılması bakımından çok büyük faydalar sağlayacaktır. Fakat çok daha önemli konu ise denizcilik kültürünün gelişmesi ve ülkemizin stratejik olarak coğrafyanın verdiği fırsatları değerlendirmesi konusundaki değeridir.
Bu büyük projenin faydalarını anlamak için daha çok yazı yazmak gerekiyor. Lakin yine de muhalefet etmek adına her yapılan icraata karşı çıkanlara söyleyecek bir söz yoktur. O halde onları kendilerinin karanlık dünyasına hapsedip kendi işimize bakalım, vesselam…

Yazarın Diğer Yazıları