Dr. Vehbi Kara

Kılıçdaroğlu Paradoksu

Dr. Vehbi Kara

  • 713

Yunan Kâhin Epimenides'in M.Ö. 6. Yüzyılda ortaya attığı “Girit Paradoksu” matematikçiler ve mantık açısından yüzyıllardır tartışılmıştır. Bu tartışmayı ikinci derecede bırakacak bir paradoksu ise günümüzde yaşıyoruz. Zira CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, yaptığı gaf ve inanılmaz yanlışlarla tarihe geçecek işler yapıyor.
İşin ilginç olan tarafı ise ana muhalefet partisinin genel başkanı olarak girdiği bütün başkanlık seçimlerini çoğu zaman rakipsiz olarak kazanabiliyor ve partililer tarafından alkışlanabiliyor. Elbette Girit Paradoksu, Kılıçdaroğlu’nun karşısında solda sıfır kalır. Bir kısmı gaf yapmanın ötesinde öylesine büyük yanlışlar ki; gerçek dışı beyanları en çok hükümetin işine yarıyor.
Ak Parti’nin bütün seçimleri açık ara farkla kazanmasının bir sebebi de meydanlarda kendisine kısa zamanda o kadar malzeme sunan Kılıçdaroğlu’ndan başkası değildir. Bu zat ile dalga geçmek, alay etmek oldukça prim topluyor. Devletin kronikleşmiş ve hala çözüm bekleyen sorunları ile uğraşmaktan ziyade Kılıçdaroğlu ile uğraşmak iktidar partisinin işine gelmektedir.
Kılıçdaroğlu’nun yaptığı yanlışlara gelmeden önce şu Girit Paradoksunu bir anlatalım. Öyle ki bu yazıyı okurken Kılıçdaroğlu ile bir çok konuda yakın alaka kuracaksınız. Zira ben de okuyunca çok şaşırmış “bu paradoksu ancak Kılıçdaroğlu, alt edip ikinci plana düşürebilir” demeye başlamıştım.
M.Ö. 6. yy’da yaşamış olan Giritli şair ve kâhin Epimenides’in söylediği ve dünyanın en meşhur paradokslardan biri olan “Girit paradoksu” ya da “Giritli paradoksu” olarak da bilinen şey: ‘’bütün Giritliler yalancıdır ve ben bir Giritliyim” sözüdür.
Epimenides unutulmaz bir ifadede bulunmuş, bir Giritli idi. Epimenides'in bu ifadesi zaman zaman Yalancı paradoksu veya Giritli paradoksu olarak da anılmıştır. Paradoks şu noktalardan dolayı ilginçtir:
1. Eğer "tüm Giritliler yalancıdır" önermesini doğru kabul edersek, kendisi de Giritli olan Epimenides'in yalancı olması gerekir. Eğer Epimenides yalancıysa, tüm söyledikleri gibi, "tüm Giritliler yalancıdır" önermesinin de yanlış olması gerekir. Önermenin hem doğru hem yanlış olduğu sonucu çıkar ki bu yüzden paradoks adı verilmiştir.
2. Eğer "tüm Giritliler yalancıdır" önermesini yanlış kabul edersek, kendisi de Giritli olan Epimenides'in doğru söylüyor olması gerekir. Şu halde, "tüm Giritliler yalancıdır" önermesi doğru olmalıdır. Yine çelişkili bir sonuç çıkar.
3. Halbuki bir önerme hem doğru hem yanlış olamaz.
Bu paradoksa dayanarak dillenen bir rivayet ise şöyledir: Osmanlılar zamanında bir gün padişah, sarayında sadrazamı ve vezirleriyle otururken dışarıdan gürültüler gelmeye başlar. Böyle vızır vızır konuşup duran birileri vardır. Sadrazama döner ve sorar “ne oluyor dışarıda?” diye.
Sadrazam da” Giritliler padişahım” der, “Yalan söylemek için sizden izin istiyorlar”. Padişah durur, düşünür sadrazama tekrar sorar, “bu Giritlilerin yalan söylemesinin hazineye bir zararı var mıdır?” Sadrazamın “yoktur” demesi üzerine padişah tez elden bir ferman hazırlatır “Giritliler yalan söyleyebilir”. Bu hikâye de Ege kasabalarında sık sık anlatılır.
Ancak bu paradoksun aslında bir paradoks olmadığı da düşünülmüştür. “Bütün Giritliler yalancıdır” sözü ile gözden kaçırılan ve yıllarca matematikçilere yanlış hesaplamalar yaptıran küçük bir püf noktası vardır ve o da şudur: "Bütün Giritliler yalancıdır" önermesinin tersi “bütün Giritliler doğrucudur" değildir. Doğrusu "en az bir Giritli vardır ki, doğrucudur" olması gerekmektedir.
Her kelimesinin tersinin en az bir cümlesi olduğunun keşfinden sonra matematikteki bu tıkanıklık aşılmış ve aslında Epimenides paradoksunun gerçekte bir paradoks olmadığı ifade edilmiştir. Bu bilgi ışığında değerlendirdiğimizde, "bütün Giritliler yalancıdır" önermesi yanlışsa, "en az bir Giritli doğru söyler" önermesi doğrudur. Bunlardan birinin Epimenides olması mümkün olduğundan, paradoks ortadan kalkar.
İşte bu paradoksun kalkma ihtimali ortaya konulmuştur. Lakin “Kılıçdaroğlu Paradoksunun” ortadan kalkma ihtimali yoktur. Çünkü ortaya koyduğu sözler; bu zatı tarihin unutulmaz kişileri arasına sokmuştur. Yıllarca bu sözleri anlatılacak ve yapılmaması gereken yanlışlar olarak ele alınacaktır. Girit paradoksu ise zaten bir kısım matematikçilere göre ortadan kalkmıştır.
İftira ve karalama kampanyalarıyla yürüttüğü siyaseti her kesimden tepki çeken Kılıçdaroğlu, genel başkanlığa oturduğu günden beri defalarca aslı olmayan iddiaları gündeme taşımıştır. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, SSK Genel Müdürü olduğu döneme ilişkin sözleri, 15 Temmuz şehitlerinin yakınlarına tanınan askerlikten muafiyet hakkı, gibi birbirinden ilginç ve asla “belge” göstermeden sarf ettiği sözler kendi öz kardeşini dahi isyan ettirmiş partisinden istifa ettirmiştir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Elinizdeki dövizleri bozdurun, TL ve altına çevirin" çağrıları sonrası tüm yurtta kampanyalar başlatılırken, CHP lideri bu kampanyayı gölgelemeye çalışmış "Cumhurbaşkanı dolarlarını bozdurmadı" diyerek bir iftira atmıştı. Kılıçdaroğlu'na yanıt Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'dan gelmiş Erdoğan'ın bankadaki parasını bozdurduğunu belirterek, “İşte dekontu burada" diyerek bunu göstermiştir.
15 Temmuz şehitlerinin yakınlarının istedikleri takdirde askerlikten muaf tutulmasının önünü açan düzenlemenin “ayrımcılık” olduğunu iddia eden Kılıçdaroğlu, “Şehitler arasında ayrımcılık yapmak hainliktir. PKK'ya karşı mücadele eden şehitlerin çocukları ve kardeşleri de yararlanmalı" demişti. Ancak bu sözlerin tuhaf olduğu kısa sürede ortaya çıkmıştır. Milli Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, "Kılıçdaroğlu'nun dile getirdiği gibi bir ayrım kesinlikle söz konusu değildir. Askerlik Kanunu'nda Terörle Mücadele kapsamında şehit olanların çocukları ve kardeşleri zaten zorunlu askerlikten muaftır" denilmişti.
Kılıçdaroğlu, 7 Haziran'da yapılan genel seçimler öncesinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde "Altın klozetlerin olduğunu" iddia edecek kadar ileriye gitmiş bu iddialarını hiçbir zaman belgelememişti. Kılıçdaroğlu'na tepki gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gel bütün tuvaletleri gez, bakalım bir tane altın kaplama klozet bulabilecek misin? Eğer bulursan ben Cumhurbaşkanlığı makamından çekileceğim ama bulamazsan şu CHP'nin başına bela olmaktan çekilecek misin? Eğer zerre kadar kişilik varsa, zerre kadar haysiyet varsa bu yazılı davetime uyar, gelir orayı gezer görür" demişti. Yoğun tepki çeken ve sosyal medyada alay konusu olan bu konuda şu anda Kılıçdaroğlu da bahsetmemektedir.

Kılıçdaroğlu, SSK Genel Müdürlüğü yaptığı dönemle ilgili, "İlk kez tüm elemanları sınavla ben aldım" demişti. Fakat o döneme ilişkin belgeler Kemal Kılıçdaroğlu'nun sınava ilişkin savunmasında doğruyu söylemediğini ortaya koymuştur. Genel Müdürlük yaptığı 23 Mayıs 1998'de SSK'nın ihtiyacı olan 2 bin 147 sağlık personeli alımı için tek aşamalı tercih sistemi ile ÖSYM tarafından sınav yapılmış sınavda bin 876 kişi işe girmeye hak kazanmıştı. Fakat Kılıçdaroğlu sınava rağmen Personel ve Eğitim Dairesi Başkanı Alişan Sağlam'ın hazırladığı ve Genel Müdür Yardımcısı Kemal Oktar'ın da imzaladığı yazı ile isteğe bağlı olarak pozisyonlara atama yaptığı ortaya çıkmıştı.
Yanlışlar hatalar ve gaflar bu kadarla sınırlı değildir. Bazıları çok ciddi hatalar olmakla birlikte bir kısmı ise insanı güldüren gaflardan bir kısmını yazmaya çalışalım:
Kâğıthane'ye ''Kağıttepe'' demişti. İstanbul'a belediye başkanı adayı olduğunda, şehri nasıl avucunun içi gibi bildiğini göstermek için "ben Nurtepe'yi de Kâğıttepe'yi de iyi bilirim" deyip üstüne bir de Kâğıthane'de ev kiralamıştı.
Aylarca "hayır" kampanyası yapıp sonra halkı muhakkak oylamaya davet ederken anayasa referandumunda oy kullanmayı başaramamıştı. Üstelik bir gazetenin bir ay önce bu mevzuda haber yapmasına rağmen...
Yine İstanbul belediye başkan adayı olduğu dönemde, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, İstanbul’da ekmek kuyruklarının olduğundan bahsetmiş ve seçilmeleri halinde 3 ay içinde kuyrukları ortadan kaldırıp vatandaşa 40 kuruşa ekmek satacaklarını vaat etmişti. Fakat burada unuttuğu birşey vardı, İstanbul’da belediye tarafından satılan ekmek zaten 40 kuruşa idi.
Fenerbahçe tutkusunu anlatmak için gazetecilere, "çocukluğumda Lefter'in kaleciliğinden etkilenip Fenerbahçeli oldum" demiştir ki cidden röveşata yapılacak pastır. Kısaca Lefter’i tanımak gerekirse: Fenerbahçe formasıyla 615 maçta 423 gol atmış, efsane Puşkaş’ı 2 defa çalımlamış, dalga geçmiş, 1953-54 sezonunun gol kralı olmuş, mükemmel oyunculuğu ile 'ordinaryüs' lakabı almış insandır.
Türbana getirdiği çözümün konuşulduğu bir programda söylediği sözler şöyleydi:
"Belki de türban takan kardeşlerimiz türbanı çıkaracaktır yani illa ömür boyu takacak diye bir kural mı var? Ben biliyorum bazı evlerde kızlardan birisi takarken diğer kız takmıyordu." Demiştir. “Öyle Sayın Başbakan gibi; söz verip, sözünün arkasında duran insan değiliz biz” diyordu.
Bir televizyon programında yaptığı açıklamayla bir yenisine imza atmış Dolmabahçe görüşmesinin Erdoğan ve Büyükanıt arasında yapılmış bir danışıklı dövüş olduğunu, Erdoğan'ın Büyükanıt'tan kendisine muhtıra vermesini ve bu sayede prim yapmak istediğini, bunun karşılığı olarak da ona emekli olduktan sonra "üstün hizmet madalyası" vereceği yönünde anlaştıkları iddiasıyla olmuştur. Büyük hatadır zira Dolmabahçe görüşmesi muhtıradan sonra gerçekleşmiştir.
Kılıçdaroğlu, ABD'li yetkililerle yaptığı bir görüşmede yerel seçimler konusunda kapsamlı bir hazırlık içinde olduklarını söyleyerek, halen AKP'nin elinde bulunan ya da ortada olan yedi şehri CHP'nin kazanma şansı olduğundan bahsetmiş bu şehirleri de İstanbul, Ankara, Adana, Bursa, Mersin, Hatay ve Balıkesir olarak sıralamıştı. 7 Büyükşehri AKP'den alacaklarını duyurdu ancak atladığı büyükşehirden biri olan Mersin Büyükşehir Belediyesi zaten CHP'de idi.
Konuşması sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik eleştirisi esnasında “Allah’tan korkmayız” demiş üstelik partililerce alkışlanmıştı.
Bu sayılanlardan başka o kadar çok yanlış var ki; hangi birisini söyleyelim. Çok uzatmaya gerek yoktur. Lakin güçlü bir hükümet için iyi bir muhalefete ihtiyaç vardır. Ne yazık ki bunu yapamayan Kılıçdaroğlu için ne söylenirse azdır. Kaset skandalları ile ortaya çıkmış “genel başkan olmayacağım dediği aynı gün adaylığını açıklamıştır. Kısaca bir söylediğini bir saat sonra inkâr edebilecek kadar hızlıdır.
Peki, onu destekleyen ve her dediğini kabul edip alkışlayan partililere ne demeli? İşte bu durum Kılıçdaroğlu paradoksundan daha vahimdir, vesselam…

Yazarın Diğer Yazıları