Dr. Vehbi Kara

Kemal Niçin Kamâl Oldu?

Dr. Vehbi Kara

  • 1298

 

Bu yazı samimi Atatürkçülere hitaben yazılmış olup asla hakaret etme amacı taşımamaktadır. Zira her yazdığım yazıya “hakaret” başlığını takıp linç etmeye bahane arayan çok sayıda insan var.

12 Eylül’ün darbeci generali Evren’in yaptırdığı anayasada 4. Maddeyi yani “değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez” maddesini eleştirdiğim için “Atatürk’e hakaret etti” denildiği gibi “kadınlar yuvalarına dönmeli” bir yazım içinde “kadınlara hakaret ediyor” diye internette ve gazetelerde hücumlara maruz kalıyorum.

5816 Sayılı kanuna dayanarak Atatürk’e eleştiriyi dahi suç kabul eden insanlar var. Özellikle internet sitelerinde galiz küfürlerle bu eleştirileri yapanlara hakaret ediliyor. Hatta Mustafa Armağan, bir gazetede çıkan mektubu yayınladığı için ağır bir hapis cezası almıştır.

Hâlbuki 5816 sayılı kanun eleştiriyi değil; hakareti suç saymaktadır. Hakaret ise zaten ilgili kanun maddesine göre suçtur. Değil Atatürk’e bir çobana dahi hakaret etseniz cezayı yersiniz. Dolayısı ile 5816 sayılı kanuna gerek yoktur. Lakin egemen güç yargıyı daima elinde tuttuğu için eleştiriyi dahi suç kapsamına sokmakta özellikle Atatürk’ü bir tabu haline getirerek insanüstü bir varlık haline sokmaktadır. Bu kanunu destekleyenler bir parça düşünmeli ve “devleti yönetenler kim olursa olsun eleştirilmeli” düsturunu vicdanlarına sormalıdırlar.

Şimdi bu yazının başlığına bakıp “Atatürk’e hakaret etti” diyecek insanlaradır bu yazdıklarım. Çünkü samimi olarak söylüyorum b8u yazıdan maksadım hiç kimseye hakaret değildir. Cumhuriyetimizin ilk Cumhurbaşkanı olan Atatürk ile ilgili bilgi sahibi olmak istiyorum. Maksadım bu konuda uzman olan tarihçi ve sosyologlardan soruma ciddi bir cevap vermeleridir.

Bu konuda herkesten çok araştırma yapan birisiyim. İnternetin dışında birçok sözlüğü karıştırmış doğru cevabı bulmak için çaba sarf etmiş durumdayım. Elbette bu konuda bilemediğim hususlar olacaktır. Fakat bunları konuşmamak, halının altına süpürmek kimseye fayda getirmez.

Yazı yazdığım gazetelerde sık sık “Kamâl” ismini kullanmamam konusunda ikaz aldım. Bu yüzden 1935 yılından 10 Kasım 1938’e kadar kullanılmış olan bu adı yazmıyorum. Yeri geldikçe sadece Atatürk diyerek bu ciddi sorundan kurtulabildim. Aksi takdirde yazdığım gazeteler yazılarımı yayınlamamakla tehdit ediyorlar.

Hatta geçen günlerde bir haftalık programım sırf bu yüzen iptal oldu. Onlara da hak veriyorum zira yargı hem benim hem de sorumlu müdürlerin yakasını bırakmıyor. “Buluttan nem kaptı” dercesine o kadar dikkatle hakaret sözlerinden uzak durmaya çalıştığım halde aksiyle karşımıza çıkıyorlar. Sonra işin yoksa “ana adı baba adından başlayıp adliyelerde sürün dur. Bu haksızlığı yapanlar düşünsün…

Hakkımda linç kampanyası yapanlar yazmadığım kelimeleri kullanmış gibi iftira atmaktan da durmuyorlar. Kadınların şefkat yönü ile üstün varlıklar olduğunu “cennet anaların ayağı altındadır” hadisi ile anneliğin önemini ve değerini vurguladığım halde “kadınlara hakaret etti” yaftası ile karşı karşıya kalmış bulunuyorum.

Bundan daha kötüsü ise bu masabaşı haberler yapılırken ilave olarak iftiralara da maruz kalıyorum. FETÖ mensubu olduğum her haberde başlık olarak verilerek linç kampanyasına böylece başlıyorlar.

Bu konuyu sonraki yazımda paylaşarak şahsıma karşı yapılan iftiraları cevaplayacağım. Fakat öncelikle yazının başlığında sormuş olduğum soruların cevaplarını aradığımı belirtmek istiyorum.

Öncelikle Arslan Tekin Bey’in makalesinde belirttiği gibi “Mustafa Kemal Atatürk'ün bir ara, uydurukçaya merak sardığı sırada kullandığı "Kamâl" ismi” sözlerini yeterli bulmadığımı belirtmek isterim. Atatürk “merak sardığı” için ismini değiştirmez. Elbette bunun ciddi bir cevabı olmalıdır.

Anadolu Ajansı'nın 4 Şubat 1935 tarihli haberinde geçtiği gibi bir cevap dahi yeterli ve doğru değildir. Şöyle yazmış: "İstihbaratımıza nazaran, Atatürk'ün taşıdığı kamal adı Arapça bir kelime olmadığı gibi Arapça Kemal kelimesinin delâlet ettiği manada da değildir. Atatürk'ün muhafaza edilen öz adı, Türkçe 'ordu ve kale' manasında olan 'kamal'dir. -a- üstündeki tahfif işareti  -l- i yumuşattığı için, telaffuz hemen hemen Arapça 'kemal' telaffuzuna yaklaşır."

Eski dilde ve Çağatayca da kale ve ordu anlamına gelen başka kelimeler bulunsa da böyle bir kelime yoktur. “Kam” veya bunun tamlaması kamal, şaman rahiplerine verilen isimdir. Bunu bir çok şiirde görmek mümkündür. Kamâl ismini eski Türkçe ile irtibatlandırma veya “büyük sesli uyumu” ile ifade etmek yanlış bilgi vermektir.

Kamal kelimesi ile ilgili olarak yaptığım araştırmalarda bu ismin bir çok anlama geldiğini öğrendim. Onlarca dilde karşılığı var. Fakat bunun anlamlı bir cevabı olması gerekir. İnsan adını verdiği bir ismin manasını elbette bilir. Bunu yakın çevresi ile yaptığı konuşmalardan anlayabiliriz.

Atatürk’ün her attığı adımı saniyesi saniyesine takip eden her kurduğu cümleye manalar veren gerçek Atatürkçülerin bu konuya bir açıklık getirmesini ve ciddi bir cevap vermesini dört gözle bekliyorum, vesselam…

 

Yazarın Diğer Yazıları