Dr. Vehbi Kara

Kara Harp Okulunda Arpa Boyu Yol Gitmişiz

Dr. Vehbi Kara

  • 609

Öğrencilerinin tamamı darbecilikten dolayı atılan ve öğrenime ara verilen Kara Harp Okulu Komutanlığı 2016-2017 eğitim-öğretim yılı açılış töreni yapıldı. Ne yazık ki değişen hiçbir şey olmadığını gördük. Her şey aynı tas aynı hamam.
15 Temmuz 2016 Darbesi sanki hiç yapılmamış “Yurtta Sulh Komitesi” TRT’de yayın yapmamış gibi aynı nakarat ve sözler devam ediyor. Demokrasinin erdemlerinden, halkın seçtiği yöneticilere saygı duymaktan tek kelime edilmiyor. Varsa yoksa “Atam sen kalk ben yatam”
Şiirler, hamasi nutuklar ve ilkokulda defalarca yaptırmaktan bıkmadıkları Faşist müsamere ve gösteriler. Sahi bir yenilik var! Unutmadan söyleyeyim. İşte arpa boyu yol da burada. Osmanlı’nın devamı olduğumuzu ifade eden mehter gösterisi de yapılmış. Vay be! Ne büyük bir ilerleme! Şanlı Osmanlı’yı hatırlatmışlar. Geçmişimize karşı gösterilen bu nazik saygıdan dolayı gözlerim yaşardı!
Darbecilikten, devrimcilikten ve Kamalizmden ise tövbe billah taviz yok. “İhtimaldir ki bazı kelleler kesilecektir” anlayışı hala tavizsiz devam ediyor. Ee biz darbecilere karşı 249 şehit ve binlerce yaralı vermemiş miydik. Bu ne iş?
Atalarımızın dediği gibi “az gittik uz gittik dere tepe düz gittik bir de bakmışız ki arpa boyu yol gitmişiz”
Kamal Atatürk'ün Harp Okulu apolet numarası "1283" numarası okunması üzerine, salonda bulunan tüm Harbiyeliler ayağa kalkarak "içimizde" diyerek yoklamaya katılıyor. Aslında bu söz çok şey ifade ediyor. Bunu açık seçik anlatmak 5816 sayılı ceza kanun kapsamına girip suç teşkil eder. Bu yüzden kusura kalmayın içimden geldiği gibi yazamıyorum. Ne kadar ifade edebilirsem sizlerde onunla yetinmeye çalışın.
Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Erhan Afyoncu, orduda iken siyasetin içine girmiş olan Kamal Atatürk’ten bahsederken insanların aklı ile alay ederek “Atatürk’ün her zaman ordunun siyasetten uzak kalmasını istediğini” söyledi. Yahu tarihi bilmesek bize M. Kamal’ın en yakın asker arkadaşlarının siyasete bulaşmadığına inandıracak. İsmet İnönü bostan kahyası, Fevzi Çakmak belediye başkanıydı aslında, bunu dahi bilmiyorsunuz…
Bir tarihçiye, bilim adamlığına yakışmayan fakat kurnaz politikacılara yakışan, faşistliğe ve her türlü baskı rejimi aldatmacasına uygun sözleri söylemek mesuliyet gerektirir. Böylesine bilimi, tarihi ve vicdanı bıçak gibi doğrayan rektörlerden çok çektik ve çekmeye de devam edeceğiz anlaşılan.
Sözlerinin arasında nasıl oldu ise “ordu milli iradenin emrindedir" diye konuşan yeni rektöre ne demeli bilmem ki. Tamam, daima darbe ile büyüyüp darbe ile kalkıp Kamalizm nutuklarından başka bir şey duymamış olabilirsin. Okulda yükselmek ve kariyer elde edebilmek için Kamalizm hakkında övgüler dizmek zorunda da kalmış olabilirsin. Lakin okumuş olduğun okullarda resmi tarih yalanlarının ne çirkin bir şey olduğunu hala anlayamadın mı? Hiç olmaz ise Rektörlük denilen bir koltuğa oturuyor iken “Bilim ve tarihçilik adına ben ne yapıyorum” diye vicdanını sorgulayamaz mısın?
İlk dersi bu şekilde veren Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu’dan başka bir tören yaptırmasını beklerdim. Zira yıllarca almış olduğu sivil eğitim adına bir talihsizliktir. Özgürlük ve hürriyet kavramlarını daha iyi içselleştirip genç öğrencilere bundan bir kırıntı dahi olsa yeni bir şeyler kazandırması gerekirdi. Fakat “na to kafa na to mermer”. Pek çabuk askeriyeye uyum sağlamış.
Kara Harp Okulu Komutanı Tuğgeneral İsmail Güzeller de soyadına uygun bir şekilde Kamalizm güzellemesi yapmış. Harp Okulunun bağrından çıkardığı sayısız darbecilerle tarihe mal olduğunu unutarak tam tersini söylemiş. Sanki her 10 yılda bir kesintisiz darbeyi başka ordunun zabitleri yapmış gibi hala faşist söylemlerden vazgeçmiyor.
Elbette burada siyasetçilerin sorumluluğunu pas geçmemek gerekir. Darbe yapan askerlere karşı pısırık politikalar yerine cesur ve sözünü esirgemeden söyleyen yöneticilere ihtiyacımız her zamankinden daha çok. Bunu bilfiil 15 yıl yaptığım askerlik mesleğine dayanarak söylüyorum.
Asker, emirden anlar. “Tak” diye söylersin “şak” diye yapar. Dur bir düşüneyim, bana müsaade edin gibi laflara askerin karnı toktur. Sonra da bunu yapanlarla dalga geçip faşistliği pekiştirirler. Başbakanın emrini dinliyor diye Doğan Güreş Paşayı nasıl aşağılıyorlardı hatırlayın. Zira yetişme tarzı bunu gerektirir. Eğer bunu yapmaz isen işte o zaman “bu yönetici emir vermeyi bilmiyor işte o zaman nasıl emir verileceğini ben göstereyim” der. Olmadık fenalığı yapar.
Bu üzücü molayı Yüksek Askeri Şura ve Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında çok gördük. Sivil yöneticilere kafa tutan, argo kelimelerle hakaret eden yetmedi basın karşısına geçip yabancı devlet büyüklerine (Suudi Kralına sövmüştü bir general) küfreden generallere daha çok rastlarız. Bunların gerektiğinde silahı gösterip milletvekillerini tehdit edecek kadar faşist olduğunu bilmeden, yönetici olunmaz. Saftirik olmamak gerekir.
Tarihten ibret alamamışız maalesef. Hatta tarih profesörü dahi bunu anlamamış ise yandı gülüm keten helva. Yeniden darbeleri kötüleyip faşizmin ne kadar kötü olduğunu yazmaya mı başlasak acaba?

 

Yazarın Diğer Yazıları