Dr. Vehbi Kara

Gemilerin Hata Yapmayan Serdümeni

Dr. Vehbi Kara

  • 709

Denizcilerin kullandıkları en önemli seyir yardımcısı “otoplot” adını verdiğimiz gemiyi rotası üzerinde tutmaya yarayan cihazdır. Günümüzde deniz ve hava araçlarının vazgeçilmezi haline gelen otoplotlar, gemiyi kullanan kaptana o kadar çok yardımcı olur ki, en az bir serdümen kadar iş görebilmektedir.

Serdümen yani dümenci neferi, ne kadar iyi de olsa belirli bir saat çalıştıktan sonra yorulur ister istemez dinlendirmek zorunda kalır. Fakat Amerikan donanmasında geçen ismi ile “Metal Mayk” asla yorulmaz, üşümez, itaatsizlik etmez, hata yapmaz…

Pusula, dünyanın bilinen en eski yön bulucu cihazıdır. Sadece denizcilerin değil asker ve tacirlerinde en önemli yardımcı cihazlarından bir tanesidir. Pusulanın çalışma usulü Allah’ın kudretinin büyüklüğümüzü anlamamız için bize bir kapı açabilir. Bakın pusula nasıl çalışır?

Dünya içi sıvı metallerden meydana gelmiş bir gezegendir. Çekirdeğinde bulunan metaller ile dış yüzeyine yakın kısımlarındaki manto hareket halindedir.

Tıpkı bir elektrik motoru gibi çalışarak bir enerji üretir ve pusula göstergesinin kuzey güney yönünde göstermesini sağlar. Sadece bu kadar mı? Hayır, yeryüzünün güneşten gelen radyoaktif ışımaların önünde engel olan bir manyetik kuşağın meydana gelmesine de yarar. Dünyanın koruyucu kalkanı olan bu kuşak alfa, beta ve gamma gibi katı cisimleri dahi delip geçebilen Güneş’ten gelen ışımaların insana ve diğer canlılara zarar vermesini önler. Subhane men tahayyere fi sunihil ukul ”Sanatıyla akıllara durgunluk veren ve şaşırtan Allah’ı  her türlü noksandan ve eksiklerden tenzih ederim.

Pusula, binlerce yıl insanlığa hizmet ettikten sonra bu sefer yerini cayro adını verdiğimiz daha hassas bir alete bıraktı. Otoplot adını verdiğimiz Metal Mayk ise işte bu cayronun üzerine yerleştirilmiş küçük bir cihazdır.

2. Dünya savaşı yıllarında geliştirilmiş ve hata yapmadığı için kısa zamanda denizcilerin vaz geçemediği bir seyir yardımcısı olmuştur.  Cayro pusula, bildiğimiz pusuladan farklı olarak gerçek kuzeyi gösterir. Bulunduğumuz mevkideki coğrafî etkilerden (variation) ve gemi bünyesindeki manyetik alandan (deviation) etkilenmez. Bu haliyle klasik pusulanın pabucunu dama atmıştır. Fakat aklınıza gemilerde binlerce yıldır kullanılan pusula olmadığı falan gelmesin. Bütün gemilerde pusula bulundurmak Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) kurallarına göre mecburidir.

Birkaç defa cayromuz arıza yaptığı için pusulamızı kullanmak zorunda kalmıştım. Bir defasında çok zorlu bir deniz yolculuğumuz olmuş pusuladan başka birde muson fırtınalarına yakalanmıştık. Bu seferde gemi sahibi, G. Kore’den bir gemi satın almış ve bunu yurda getirmek görevini de bana vermişti. Gemimizi teslim aldıktan sonra 40 günlük yolu boş geçmemek için yine Kore’den demir saç yüklemiştik ve Türkiye’ye doğru seyrimize başlamıştık.

Singapur’a kadar gayet güzel bir seyir yaptık. Burada kumanya ve yakıt ikmalini yaptıktan sonra yeniden seferimize devam ettik. Acele de ediyorduk, zira Yaz Musonlarına yakalanma ihtimali vardı. Nitekim Aden Körfezinde yani Hint Okyanusunun hemen bitiminde Arabistan Yarımadasının güneyinde Muson fırtınalarına yakalandık.

Somalili korsanların etrafında cirit attığı Sokotra Adasının kuzeyine demirlemek zorunda kalmıştık fakat fırtınanın biteceği yoktu. Mayıs ayı bu fırtınaların başlangıç zamanıydı ve bütün yaz boyunca devam edecekti. Çaresiz “Vira Bismillah” diyerek demir aldık ve adanın saçak altından çıktık. Çıkar çıkmaz da fırtınanın göbeğine düştük.

Fırtına her geçen saat daha da etkili olmaya başlamıştı. Üstüne üstlük cayromuz da arıza yapmıştı. Bu sefer yine emektar pusulamıza iş düşmüştü. Pusula ile yola devam ettik. Fırtına ile boğuşmak yerine poyraz rotasına dönmeyi denemeye karar verdim, zira denizle kavga etmeye gelmezdi.

Rotayı kuzeye çevirince fırtınanın etkisi hafifledi ve süratimiz de artmaya başladı. Sabah saatlerinde ise Arabistan kıyıları görünmeye başlamıştı ve fırtına kıyıya yaklaştıkça etkisini yitiriyordu. Yeniden Kızıldeniz rotasına döndük ve Aden Limanından su ikmalimizi yaparak Süveyş Kanalına kadar geldik.

Kanaldan cayro çalışmadan geçmemiz mümkün değildi. Onarımını beklemek ise günlerce sürebilirdi. Bu nedenle kanal kılavuz kaptanlarına fark ettirmeden kanalı emektar pusulamızla geçtik ve Türkiye’ye vardık. Ancak İzmir’de cayronun onarımını yapma imkânını bulabilmiştik.

Cayronun arızalanması otoplot dediğimiz cihazın da çalışmasına mani olmuştu. Bütün bu arıza süresinde dümeni ele alarak kullanmak zorundaydık. Hâlbuki açık denizde dümen daima otomatik pilot ile yönlendirilir, serdümen kullanmaya gerek kalmaz. Bir şeyin kıymeti ancak olmadığı zaman daha iyi anlaşılıyor.

Yıllar önce de yine cayromuz arıza yapmıştı ve bir ay boyunca Pasifik’te pusula ile seyir yapmak zorunda kalmıştık. İşte, bir geminin en önemli âletlerinden birisi, bu cayrodur.

Cayro ilk olarak 1908 yılında kullanılmaya başlanmıştır. New York’lu Elmer Ambrose Sperry adlı bir kişi tarafından tasarlanmıştı.

Sperry’nin cayro pusulası manyetik kuzey yerine gerçek kuzeyi gösteriyordu ve daha önemlisi artık çelik materyalden yapılan gemilerden ve âletlerinden etkilenmiyordu. Kendi yatay ve dikey ekseninde serbestçe dönebilecek şekilde monte edilen bir disk, kaidesi nereye taşınırsa taşınsın konumunu ve yönünü değiştirmiyordu. Bu gerçekten çok önemli bir buluştu ve zamanla bütün gemilerde kullanılmaya başladı. Amerikan Donanması bir adım daha ilerleyerek “Metal Mike” (okunuşu Mayk) adını verdikleri cayro kumandalı otomatik dümen sistemini geliştirmişti.

Artık serdümen yerine gemiyi kullanan komutan, rotayı kolayca düzeltebiliyordu. Bu hâli ile insan hatası da ortadan kaldırılmıştı ve Metal Mayk, serdümenden daha iyi performans gösteriyordu. Zamanla otoplot bütün gemilerde, hatta uçaklarda kullanılmaya başlandı.

“Kanal ve boğazlardan geçerken otoplot kullanılır mı?” sorusu çok sorulur. Cevabı ise kesinlikle kullanılmaz şeklindedir. Zira dar su geçitlerinde otoplot gerekli manevrayı yapmakta çok geç kalmaktadır. Neticede bu âlet de bir kul yapısı, emniyetli olmadığı düşünülerek daima otoplot yerine cayro pusulanın başına serdümen geçer ve dar kanallar Metal Mayk olmadan insan kontrolünde geçilmiş olur.

Günümüzde koskoca gemiler 6 bazen 7 kişi ile kullanılabilmektedir. Teknoloji sayesinde makinelere tonlarca yük vurulabilmekte, kol gücüne gerek kalmadan onlarca insanın yapabileceği işleri bir iki insan yapabilmektedir. Şimdilerde “GPS pusula” icat edildi. Yani uydudan alınan sinyallerle yön bulabilme imkânı var.

GPS (Küresel Yön Bulma Sistemi) pusula, cayroya göre hem daha ucuz hem daha az yer kaplıyor. Fakat otomatik pilot cihazları pusuladaki en ufak değişikliklere cevap verdiği için GPS pusulalar gemilerde ana yönlendirici olarak kullanılmıyorlar. Bu konuda cayrolar hâlâ en güvenilir seyir yardımcısıdır.

Denizler, Allah’ın bize verdiği büyük nimetlerdendir. Dünya ticaretinin yüzde 75'i hâlâ denizler aracılığı ile yapılıyor. Rızkın yüzde 90’ı da ticarette olduğuna dair hadis-i şerif bulunmaktadır. Dinimizin öğrettiğine göre denizlerin önemi çok ama çok önemlidir.

Yüzbinlerce tonluk gemiler deniz üzerinde yüzmekte ve küçük bir parmak hareketi ile yol almaktadırlar. Bu kadar büyük kütlelerin nizam ve intizam altında hareket etmesi ancak Cenab-ı Allah’ın takdiri ve yardımı iledir. İşte intizam sırrı ortaya çıkmaktadır.

Meselâ, büyük bir gemi, en küçük bir oyuncak gibi çevrilebilir. Cenab-ı Allah, Rahman Suresinde “Denizlerde dağlar gibi kurulmuş akıp giden gemiler Onun varlık ve birliğine, kudret ve rahmetine işaret eder. Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edersiniz” buyurmaktadır.

Gerçekten de insan düşünüp tefekkür ettiğinde insanlara verilen nimetlerin ne kadar çok olduğunu anlıyor. Pusula ve cayro gibi cihazlar insanların yarattığı değil; keşfettiği cihazlardır. Allah dünyayı, elektrik ve atomları bu keyfiyette yaratmasa idi mümkün değil bu cihazlar çalışmazdı.

Nasıl ki dünya hareket ettikçe manyetik alan meydana geliyor ve pusulamız manyetik kutup noktasını gösteriyor, aynı şekilde elektrik enerjisi de cayroyu hakiki kutup noktasında sabit tutmaktadır. İnsanlar, sadece bir isim takmakla yetinmekte Allah'ı düşünmemektedirler. Bu durum ise Allah’ın bize verdiği nimetleri unutmamıza ve basitleştirerek hiç düşünmememize yol açmaktadır. Böyle bir durum ise verilen nimetlere karşı şükretmek yerine nankörlük ettiğimizin apaçık bir delili olmaktadır.

Denizciler daima Allah’ın adını anarak seyahat eder. En sefih yaşantıda olan denizci dahi kudreti sonsuz olan Allah’ı düşünüp ona dua etmeyi bir vazife olarak görür. İşte bu yüzden denizcilik mesleği inançlı insanların mesleği olmuştur, vesselam…

Yazarın Diğer Yazıları