FETÖ'yü Semirtip Büyüten Generaller ve Zihniyet Hala İşbaşında
Dr. Vehbi Kara
- 1859
Türk Silahlı Kuvvetleri, 15 Temmuz darbesi sonucunda profesyonel mevcudunun önemli bir kısmını kaybetti. Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığının Milli Savunma Bakanlığına bağlanması ile neredeyse yarı yarıya azalma oldu. İşin ilginç tarafı hala FETÖ örgütü mensubu muvazzaf askerlerin tutuklanması devam ediyor.
27 Mayıs 1960 yılında yapılan askeri darbeye benzer bir durum mevcut. O tarihte faşistler 6000 subayı ve 290 generali emekli edip ordumuzu neredeyse tamamen ABD’nin esiri ve kölesi yapmıştı.
Erdoğan ve hükümetimiz ne yazık ki her 8-10 yılda yapılan darbelerden gerekli dersi çıkarabilmiş değildir. Zira 20 yıldan beri sürekli olarak ordudan temizlenen dindar askerleri unutmak bir yana FETÖ örgütünü semirtip büyüten generallerle yoluna devam ediyor.
Şu soru akla gelebilir: Ne yapsınlar dışarıdan subay getirecek değiller ya?
Cevabım da hazırdır. Zaten bu makalenin yazılış amacı da budur.
Bre akılsız adamlar! 28 Şubat 1997 öncesinde ve sonrasında 10 binden fazla askeri ordudan attınız. Eşi başörtülü diye ordudan tasfiye edilen bu insanlardan yararlanmayı hiç düşünmez misiniz?
Hadi diyelim ki akılsızlığınızdan orduya tekrar almak istemiyorsunuz. Peki, neredeyse yarısının altında imzanız olduğu halde mağdur edilmiş binlerce asker ve ailesine tazminat ödemek gerektiğini düşünmeyecek misiniz? Ruz-i mahşerde bu insanlar yakanıza yapışmayacak mı zannediyorsunuz.
Biz ordudan asker kıyımı yaparken “şerh koyduk” diyenlere de birkaç söz söyleyelim. Peki, bu şerh koyduklarınız orduda kalabildi mi? Şerh koyularak attıklarınızla şerh koymadan attıklarınız arasında ne fark var?
Şimdi bazı sivri zekâlılar diyeceklerdir ki; “Şu anda ordudan eşi başörtülü diye atılan kimse yok”. Böyle konuşanlara ağır sözlerle hakaret etmek lazım. Lakin terbiyemizi bozmayalım. Sadece şunu söyleyelim: “İyi de eşi başörtülü olan asker kaldı mı ki atasınız”
Buraya kadar ordudan dindar insanların tasfiyesi ile ilgili durumu özetlemiş olduk. Hicran yarası bu durumu hazmettiğimizi farz ediyorum. Lakin bundan sonra söyleyeceklerim insanları dehşete düşürecek cinsten sözlerdir.
Maalesef ordudan dindar insanları tasfiye eden zihniyet halen işbaşında olup eski tas eski hamam aynı uygulama devam etmektedir. FETÖ örgütünü semirtip büyüten, palazlandırıp cümle alemi İslamın başına bela yapanlar eskisinden daha güçlü olarak askeri ve sivil makamları işgal etmeye devam ediyorlar.
Askeri okullarda “otoriter tek parti yönetimine” övgüler dizilmekte faşizmin temel ilkeleri dağa taşa resmedilip herkesin kafasına çakılmaktadır. Hürriyet, din ve vicdan özgürlüğü kavramları bizim askeri garnizonlarımızın bırakın içine girmesini sınırına dahi gelememiştir.
Bir örnek vererek nasıl vahim bir din düşmanlığı ile karşı karşıya olduğumuzu resmedeyim:
20 Yıldan daha fazla bir süredir Deniz Harp Okuluna cami yapılması için yazılar yazıyorum. “Karacılar Müslüman biz denizciler gavur muyuz” diyerek ağır sözlerle bu gayretsiz ve hamiyetsiz insanlara askeri garnizonlarda cami gibi ibadet yerlerine ihtiyaç duyulduğunu anlatmaya çalışıyorum.
Yetmedi, üyesi olduğumuz NATO standartlarından örnek verip tabur ve eşiti birlikler ile daha büyük garnizonlarda muhakkak ibadet yeri gerektiğini, talimatlara referans vererek görevlerini yapmaya davet ediyorum.
Bu hususu Cumhurbaşkanı Başdanışmanlarından tutun askeri kurumların başındaki şahıslara bizzat söylemiş birisiyim. Bana verilen cevaplarda: “Evet, haklısınız. En kısa zamanda kışlalarda camileri inşa edeceğiz” şeklinde olmuştur.
Fakat ne yazık ki; bütün bu vaatler sözde kalmış icraat olarak neredeyse hiçbir iş yapılmamıştır. Allah korkusu ve imanlı olmak her vatansever askerin birinci vazifesi olduğu halde bu duyguları kazandırmaya yönelik eğitimler yapılmamaktadır. Bilakis halifeliğin kaldırılması esnasında Meclis kürsüsünden söylenen ve otoriter yönetim anlayışını kutsayan “ihtimaldir ki bazı kelleler kesilecektir” benzeri sözler kışlaların her yerine kazınmaktadır.
Bir toplantıda Ak Parti milletvekili bir zatı çay içerken köşeye kıstırıp “Yahu niçin ordudan dindar olduğu için atılmış insanlardan yararlanmayı düşünmüyorsunuz” diye bir soru sordum. Bana verdiği cevap ilginçti. Dedi ki “Sizin gibi adamlar orduda generallik istiyorlar”
Bu sunturlu yalanın gerçek olmadığını. Benim gibi 28 Şubat döneminde dindar olduğu için ordudan atılan askerlerden öğretmen ve danışman olarak istifade edilebileceğini, anlatmaya çalıştım. Ne yazık ki, söylediği sözlere kendisi de inanmadığı belli olan bu zavallı insan, faşistlerin her türlü darbeci anlayışını tasvip ettiğini ispatlayacak şekilde hareket etmeye devam etmiştir.
Sorun sadece kışlalarda cami yapılması meselesi değildir. Silahlı kuvvetlerdeki sorunlar gittikçe artan bir şekilde devam etmektedir. Dini vazifelerini yapmaya çalışan askerlere yapılan baskılar hiçbir zaman sona ermemiş bilakis eski Maocuların sayısı artarak FETÖ örgütünden boşalan kadrolara bunların ataması yapılarak dinin kışlaya girmesi engellenmiştir.
Gençlik yıllarında Doğu Perinçek, sıkı bir Maocu komünist idi. Silahlı kuvvetlerde yüzlerce askeri kandırmış faşist bir darbe için fırsat kolluyordu. Bir başka faşist darbeci Kenan Evren, bunlara göz açtırmıyordu.
Perinçek, komünizm çökünce baktı ki alay konusu olup gençleri kandıramıyor. Hemen vites değiştirip bu sefer sıkı bir Atatürkçü oldu. Hatta İşçi Partisi adını değiştirip Vatan Partisi adını aldı.
Şimdi Erdoğan ve Ak Parti ile kanka olmuş durumda. Her iki parti ve yöneticileri arasında su sızmıyor. Vakti zamanında FETÖ örgütünü semirtip büyütmüş oldukları halde şimdi bu hain örgüte karşı görünerek sempatik olmaya çalışıyorlar.
Bu zavallılar kendilerini aldatadursunlar. Halkı kendileri gibi ahmak zannediyorlar. Fakat çok aldanıyorlar. Zira Müslümanın ferasetinden habersizdirler. Bu Müslüman Türk milleti eski komünist şimdi faşist olan bu kişileri iyi tanıyor. Eğer Ak Parti hükümeti bunlara yardım ederse halkın tokadı şiddetli olacaktır. Demedi demesinler, vesselam…