Dr. Vehbi Kara

Feto'cu Amiraller Nasıl Bu Hale Geldiler? (3)

Dr. Vehbi Kara

  • 632

~~Feto’nun Silahlı Kuvvetlerde semirip bugünlere gelmesinde en önemli pay “Kamalist” subaylardadır. Bunların kimi öğretmen kimi bölük ve tabur komutanıydı. Ellerinden geldiğince “Atam sen kalk ben yatam” nutukları atar hemen sonrasında “irtica” tehlikesinden dem vurmaya başlarlardı. Bir defasında öğrencinin teki “Yedi Bela Bahri” lakaplı bir bölük komutanına soru sormuştu; askeri okullarda ve savaş gemilerinde niçin namaz kılınması hoş karşılanmıyor? Diye. Yedi Bela hemen cevabı yetiştirmişti “Gemiler yeşile boyanır o zaman”.
Niçin namazdan korkarlar niçin dine ve dindarlara düşmanlar, hala bilemiyorum. Lakin bu komutanlar subaylar arasından “seçmece” olarak Bahriye mektebine atandığından hiç şüphe etmiyorum. Amaç dini ve dindarları ortadan kaldırmak, yok etmekti. Zira en büyük tehlike bu idi. İşte bu edepsiz, ahlaksız ve vicdansız uygulamalar ve eğitimden en çok istifade eden FETO’culardı. En dindar öğrenciye dahi namaz kılmaması, oruç tutmaması için baskı yapıyorlar aklınca bu zavallı öğrencileri koruyorlardı.
Devlet eğer bir daha bu FETÖ ve benzeri örgütlerin Silahlı Kuvvetlerde semirtilip büyütülmesini istemiyor ise dine ve dindarlara düşmanlık yapan her türlü unsuru temizlemek zorundadır. Aksi takdirde işte şimdi olduğu gibi vatanına kast ederek Amerikan köpeklerinin emri altına girip darbe yaparlar.
İşte yukarıda anlatmaya çalıştığım gibi bölük komutanları beni hiç sevmez ellerinden geldiğince rahatsız ederlerdi. Makul taleplerime dahi müsaade etmezlerdi. Bir defasında Cuma akşamından izne çıkmak için müracaat etmiştim de bana “ahiret sualleri” sorarak böyle müracaat taleplerime engel olmaya kalkmışlardı. En küçük bir hata yapsam derhal hafta sonu izinsizlik cezası alırdım. Öğrencilere; aklınca benimle dalga geçmek için “Söyleyin Vehbi’ye size dua etsin” diyerek beni taciz etmeye çalışırlar gözlerinin üzerimde olduğunu belli ederlerdi.
Zorlu dört yılın sonuna gelmiştik. Artık atılmayıp mezun olacağım anlaşılınca Feto’cu öğrencilerin reisi olmaya namzet bir sınıf arkadaşı bana “Sen muhriplerde zabit olmayı mı bekliyorsun? Senin gideceğin en büyük gemi mayın gemisidir” diyerek aklı sıra alay edip küçümsemeye çalışmıştı. Bu öğrenci daha sonra okulu birinci bitirmiş ikinci de yine Feto’cular arasından çıkmıştı. Bilmiyorum o zaman da dahi soruları mı çalıyorlardı? Veya öğretmenler bunlara yardım mı ediyordu? Her ne ise bizim sınıfın ilk 2 öğrencisi Feto’culuğu bir hayli benimsemiş ABD’ye gidip “PG Scholl” adı verilen askeri okulda yüksek lisans eğitimi almıştı.
Bunları yani Feto’cu olduklarını nereden biliyorum. Onu anlatayım. Bir tanesi ile zaten “ima ile namaz” konusunda tartışmıştık. Bunu Feto’culardan başka yapan yoktu. Diğerini de tanıyordum lakin şu olay gerçekleşince tam emin oldum ki bunlar “su katılmamış Feto’cudur”.
Mezun olmuş artık teğmen rütbesini takmıştık. Artık namazlarımı daha rahat bir şekilde kılıyor kimseden çekinmeden bölük komutanlarının hışmına uğramadan rahatça ibadetimi yapabiliyordum. Bu arada “görev öncesi” kurslar açılmış Karamürsel’de bu kurslara gitmiştik. Baktım bizim Feto’cular yine eski tas eski hamam aynen tuvaletlerde abdest alıp ima ile namaz kılmaya devam ediyorlar. İşte sınıf ikincisi olan bu öğrencilerden birisini “yahu artık bu şekilde abdest alma, hem için nasıl kaldırıyor bu pislik içinde abdest alıyorsun” diye ikaz ettim. Dedim ki “F. Gülen’in ima ile namaz kılınmasını istediğini biliyorum. Lakin artık subay oldunuz buna ne gerek var. Hem bu adamın emri Allah’ın emri mi? Bu şekilde namazın caiz olmadığını bütün hocalar söylüyor. Eğer hala çok korkuyor iseniz dışarda ev tutun orada rahatça namaz kılarsınız” Bu söylediklerim üzerinde çok olumlu etki yapmıştı. Bana; “haklısın” dedi ve yanımdan ayrıldı.
Aradan 3-4 gün geçmişti. Hafta sonu geçmiş Pazartesi günü sabahı idi. Askeri birlikteki koğuşa kapıyı vurmadan sert bir şekilde girdi ve bana bağırmaya başladı ki ne olduğunu anlayamamıştım.
“Ne namazıymış kendisi Atatürkçü bir subaymış vs.” diyerek az kalsın beni dövecek kadar üzerime yürümüştü. Ben biraz da uyku sersemliğinden olsa gerek “tamam, peki, özür dilerim” diyerek ne olduğunu anlamaya çalışırken bana şu sözü söylemem gerektiğini söyledi: “Sen Fetullahçı değilsin” de bakalım dedi. Ben de “değilsin” dedim. Yok, öyle olmaz “Sen “Fetullahçı değilsin” kelimesini birlikte söyleyeceksin” diye bağırmaya devam etti. Ben de tane tane “sen Fetullahçı değilsin” dedim ve bu sözü duyduktan sonra çekip gitti.
İşte o gün bu FETÖ’nün ne derece dehşetli bir örgüt olduğunu anlamış oldum. Sene 1986 idi. Demek ki tam 30 yıl önce bunu fark etmişim. Bizim sınıf ikincisi olan bu öğrenci aradan 30 yıl geçtikten sonra amiral olmuştu.
15 Temmuz 2016 Darbe girişimi sırasında Mersin Valisi Özdemir Çakacak ile kaymakamların gözaltına alınması emri veren bu zavallı, Akdeniz Bölge ve Garnizon Komutanı idi. Teslim olmamak için 4 saat direndiği, 200 polisin operasyona hazırlandığı sırada tıraş olduktan sonra teslim olduğu ortaya çıkmış tv ekranlarında elleri arkadan kelepçelenerek götürüldüğünü görmüştüm. İster istemez 30 yıl öncesindeki bu hatıra aklıma geldi.
Demek ki bu öğrenciler çok sıkı takip edilip FETÖ örgütünün kıskacına sokulmuştu. Normal zamanda yani kendi başlarına kaldıklarında gayet makul olup konuşabiliyor “evet haklısın” diyebiliyorken bu sefer Feto’cuların yanına gidip talimat alınca birden canavar kesiliyorlardı. Onları nasıl böylesine etkileyip bu hale getiriyorlar bunu anlamakta hala zorlanıyorum.
Bir daha böyle alçakça darbe yapılmasını istemiyor isek bunların tezgâhlarını iyi bilmek bir mecburiyettir. Burada sadece görünen yönünü ve yaşanmış hatıraları dile getirebiliyorum. İşin içyüzünü anlamak için derinlere inmek ve gençleri nasıl büyüleyip esir aldıklarını öğrenmek lazımdır, vesselam…
 

Yazarın Diğer Yazıları