Dr. Vehbi Kara

F. Gülen'in Nesebi Hakkında

Dr. Vehbi Kara

  • 1060

F. Gülen’in sadece bu vatana değil İslam alemine hatta bütün dünyanın mukadderatına etki eden yönleri vardır. Aldatma ve yalan üzerine kurulmuş bir düzenin tam merkezinde bulunan bu şahsın mahiyeti hakkında beş yıldan fazla bir zaman önce çeşitli yazılar yazdım ve neşrettim.

Maalesef tahkik ehli olmayıp görünüşe ve kuvvetlinin durumuna göre hareket edenler tarafından linç kampanyasına maruz kaldım. Nihayet 15 Temmuz 2016 darbesi sayesinde herkes bu kişiyi tanımış oldu.

Yapmış olduğum çalışmalar; Kuran tefsirleri ve hadis kitapları üzerine olup 20’den fazla delil ile İslam Deccalı yani Süfyan isimli şahsın bir çok özelliğinin F. Gülen üzerinde toplandığını fark ettim. Bu delillerin bir kısmı apaçık olup anlamak için çok da zeki olmaya gerek yoktur. Örneğin Peygamber Efendimiz (asm) İslam Deccalı’nın Horasan yakınlarından zuhur edeceğini buyurmuştur. Gerçekten de F. Gülen Erzurum’un Horasan ilçesinin yakınlarındaki bir köyde doğmuş aldatıcılık üzerine kurulu fitnesine buradan başlamıştır.  

Kuran’da Cuma Suresi 5. Ayette geçen “yahmilûhâ ke meselil hımâri yahmilu esfârâ” yani “onlar ciltlerle dolu kitap, yük taşıyan eşekler gibidirler”  ifadesi en çok F. Gülen’e yakışmaktadır. Vermiş olduğum örnekler çoktur. Fakat yazı hacmini çok fazla büyüteceğinden dolayı şimdilik bir kenara bırakıp; neşredemediğim önemli bir hususa değinmek istiyorum.

İşte Gülen’in annesinin Musevi olduğuna dair ciddi iddialar vardır. Bunun açık delilleri de yayınlanmıştır. Örneğin pasaport için müracaat ederken annesinin adı “Refia” olduğu halde “Rabin” şeklinde sunan bizzat Gülen’in ta kendisidir. Bu konuda yazılan ve neşredilen o kadar çok bilgi ve belge var ki bunların yüzde birini dahi yazsam sayfalar sürecek. O yüzden detaylarına girmek istemiyorum. İsteyenler “Gülen’in annesi” diyerek internetten inceleme yapabilirler.

Burada internette yer almayan konuları ele alarak araştırılması gereken çok önemli başka noktalara değinmek istiyorum. Örneğin Gülen’in annesi “Refia hanım” ile ilgili bilgiler daha önce yayınlandığı halde internet arama motorları tarafından silinmiş resmen karartma yapılarak kaldırılmıştır. Demek ki kamuoyundan bazı bilgiler kaçırılmaya çalışılmaktadır.

Geçen hafta Süleyman Yeşilyurt isimli değerli bir araştırmacı hapse atıldı. Hapse girerken söylediği çok ilginç bir husus vardı. Nedense bu nokta göz ardı edilip olay kasıtlı olarak “M. Kamâl’in kişilik haklarına ve annesine hakaret” noktasına getirilmeye çalışıldı. Hâlbuki daha önce yazmış olduğu bu konu hakkındaki kitapları yüzünden ödüller dahi almıştı. Adamcağız bağıra bağıra “F. Gülen hakkında yazdığı kitaptan” dolayı içeri atıldığını söylüyordu. Kimse bu konu üzerinde durmayıp sazan gibi 5816 sayılı absürt ve saçma kanunun arkasına sığınarak “Atam sen kalk ben yatam” nutuklarına başladı. Hiç olmaz ise susması gerekirken yırtık dondan çıkar gibi fırlayan insanları mı ararsın yüzlerce insan ortaya çıktı. Hatta Cüppeli Ahmet Efendi bile Atatürkçüler safında yerini aldı. Dünyanın çivisinin çıktığına en güzel delil bu medya maymunluğu olsa gerektir.

Evet, göz göre göre gerçekler çarpıtılmaya çalışılıyor. Resmi tarih adı verilen ve tek bir şahsın ağzından çıkan sözleri “tarih” kabul ederek yazılan “Nutuk” isimli eseri didikleyen, sorgulayanların başlarına gelmeyen iş kalmıyor. Ağır para cezalarına çarptırılıp yayın yapma özgürlükleri kısıtlanıyor. İşte değerli araştırmacılar Süleyman Yeşilyurt, Yavuz Bahadıroğlu ve Mustafa Armağan’ın başına gelenler ortadadır. Ne yazık ki en büyük hücumu Kamalistlerden ziyade hükümet kanadı yapıyor.

Zaman en büyük müfessirdir yani her şeyi ortaya çıkaran bir anahtardır. Bu noktada sınıfta kalanların, safını ve yerini belirleyememiş zavallı insanların; nasıl mahcup duruma düştüğünü ölmez kalırsak bizde göreceğiz. Bu düşünmesi dahi bana çok ıstırap veren hususu bir kenara bırakıp F. Gülen’in aldatıcılığı ve nesebi ile ilgili bu güne kadar incelenmemiş konulara geri döneyim. Zira daima magazin kısmı gündeme gelip işi sulandırmaya çalışıyorlar. Hâlbuki konu çok hassas ve derindir.

Evet, F. Gülen’in ismi dahi bir muammadır. Aynı Kamâl Atatürk’te olduğu gibi. Nüfus kimliklerinde olmayan isimler kullanılmaktadır. Kamâl’e Kemal, Fetullah’a Fethullah denilmektedir. Bu hususların önemi büyüktür zira Musevilik ile alakalı olduğundan karartmaya tabi tutulmakta, gözden kaçırılmaktadır. Resmi yazılar farklı, kullanılan isimler farklıdır. Bu tenakuzu ve çelişkiyi nasıl izah ediyorlar anlamak güçtür…

Çok özet olarak şunu söylemeliyim ki (detaylarını öğrenmek isteyenler neşretmiş olduğum yazılarımdan istifade edebilirler) Süfyaniyet denilen bir komitenin varlığı kesindir. Kelime karşılığı İslam Deccalı olan Süfyan ve onun dehşetli bir komitesi Kıyametten önce insanların ve özellikle de Müslümanların başına musallat olacaklardır. Bu dehşetli komitenin de 4 büyük başı vardır. İlk üç tanesine Bediüzzaman “ileri karakolu” ismini vermekte asıl dehşetli olan şahsın 100 sene sonra geleceğini söylemektedir. Bunu kitaplarından açık olarak öğrenmekteyiz. İşte Süfyaniyet Komitesinin 4. Rüknü olan F. Gülen’in nesebini öğrenmek; bu nedenle çok önemlidir. İşi magazin basınının düzeyine indirgemeden sorgulamakta yarar vardır.

İşte “Zındık” kelimesini, dünyada gelmiş geçmiş bütün insanlar içinde en çok yakıştırdığım F. Gülen, muhtemelen Yahudi kanı taşımaktadır. Çünkü ailesinin, zamanında Van-Ahlat’tan “namus meselesi” yüzünden Erzurum’a göç ettiği iddia edilmektedir.

Soyu sopu hakkında adamakıllı kimsenin cevap vermediği bu zındığın nesebi, gündeme gelir gelmez hemen konu çevrilip kapatılmaya çalışılır. İşte Van’dan göçe sebep olan “namus meselesi” denilince akla çok şey gelir. Tecavüz, aldatma, kaçırma ve daha nice fenalık işin içine girer. Bu hususun ne olduğu cesur araştırmacılara düşmektedir. Elbette Süleyman Yeşilyurt’un başına gelenler onların da başına gelebilir. Hatta daha kötüsü bu dehşetli zındığın hayatını araştıranlar suikastlara da maruz kalabilmektedir. Hadi bakalım yüreği yeten var ise konunun üzerine gitsin, biz de görüp istifade edelim

Bu konuyu kolaylığa kaçıp kimse iftira olarak ele almasın. Çünkü İslam Deccalı yani Süfyan hakkında hadislerde “Yahudi bir anadan doğacak, evlat edinilecek” şeklinde rivayetler vardır. Genetik olarak kanında “Yahudi’lik” olması veya olmamasından daha önemlisi; bu dehşetli kişilerin Yahudilere neden bu kadar yakın olmasını göstermektedir. En büyük yardımı ve desteği Yahudilerden almalarının başkaca bir izahı olabilir mi?

Bu zındık evlatlık olarak alındıktan sonra epey iyi bir dini eğitim aldığı, hocalık derecesine yükseldiği fakat bir zaman sonra yine hadislerde ifade edildiği gibi “İlmiyle dalâlete düşer” noktasına geldiği pek açıktır. En büyük delili 15 Temmuz 2016 darbesini yaptığı halde bunu inkâr etmesidir. Hâlbuki doğru olan bir insan yalan söylemez. Talat Aydemir gibi mertçe darbe yaptığını söyler. Çünkü inkâr etmesine imkan bırakmayacak kadar çok delil vardır. Fakat aldatıcılık ve şeytanlık bu insanların genel karakteristik özelliği olmuştur. Yüzleri kızarmadan rahatlıkla yalan söyleyebilmektedirler.

FETÖ örgütünün kısa zamanda bertaraf edilmesi işte bu nedenlerle çok zordur. Çünkü bu zındık; örgüt mensuplarının zihinlerini bizzat ifsat edip beyinlerini yıkamaktadır. Kullandığı her türlü sapkın yöntemlerin arasında “büyücülük” adı verilen dinimizde büyük günah sayılan usuller de vardır. Yaptığı beddua seanslarının özünde bu mesajları bulmak mümkündür. Aslında kendi asker, polis, savcı ve hâkimlerine işaret fişekleri, şifreli emirler vermektedir.

İşin en kötüsü ise bu zındığın ağzından çıkacak tek kelime ile canını verebilecek yüzbinlerin olmasıdır. İşte Rus Büyükelçisini gözünü kırpmadan öldüren Feto’cunun hali ortadadır.

Bu dehşetli FETÖ örgütünün uçan kuştan haber alacak elemanları vardır. Fevkalâde bir teşkilatçı yönüne sahip Şeytanı utandıracak kadar yetenekleri vardır. Öyle ki Şu anda her şey aleyhine bile görünse dahi; bu şahıs ana muhalefet partisini ele geçirmeye muvaffak olmuştur. Kılıçdaroğlu başta olmak üzere CHP yöneticilerinin içine düştüğü durum herkesin malumudur.

Demek ki bu konu magazin ve eğlence meselesi yapılmayacak kadar ciddidir. Değerli araştırmacıları çetrefilli olan bu konuda çalışmaya davet ediyorum…

Yazarın Diğer Yazıları