Dr. Vehbi Kara

Cemaatle Namaz ve Çamlıca Camii

Dr. Vehbi Kara

  • 586

 


Bir mescitte ikindi namazını cemaatle kılmış tesbihat yapıyordum. Yeni gelen birisi yana yakıla cemaat yapalım diye etrafındakilere seslendi. Nedense kimse cemaate iştirak etmedi yalnız başına namaz kılmaya başladılar. Çaresiz o zat da kendi kendine namazını kılmaya başladı.

Ben de dayanamayıp kendi kendine namaz kılanları ikaz ettim ve cemaatle namaz kılmanın faziletinden bahsettim. Bu konuda Peygamber Efendimiz (asm), cemaatle namaz kılmayı teşvik ederek, cemaatle kılınan namazın tek başına kılınan namazdan yirmi yedi veya yirmi beş derece daha faziletli olduğunu bildirmiştir. (Buharî, Ezan, 30; Müslim, Mesacid, 42) Allah Resulü (asm), hayatı boyunca cemaate namaz kıldırmış, hastalandığında ise cemaate katılarak Hz. Ebu Bekir (ra)'in arkasında namaz kılmıştır. Bu itibarla cemaatle namaz kılma, İslâm'ın bir şiarı ve sembolüdür. Asr-ı saadet'ten günümüze vazgeçilmez bir uygulama olarak gelmiş ve aynen de kıyamete kadar devam edecektir ve etmelidir.

İtalyan büyükelçisi Piyetro Quaroni, "Croquis d'Ambassador" adıyla yayınladığı hatıratında, İstanbul'daki Ayasofya Camii'nde gördüğü bir manzaradan çok etkilenmiş ve şu ifadeleri kullanmıştır:

"Cemaat halinde yapılan bir ibadet, yani namaz kadar ihtişamlı bir manzara olamaz."
Bir Katolik Hristiyan bu şekilde ifade kullandığına göre, Müslümanların ne muhteşem duygular yaşayacağını varın siz düşünün.

Namazda, özellikle de cemaatle kılınan namazda hissedilen güzel duyguları ifade etmek güçtür. Rahmetli babam ile neredeyse her yatsı namazını evimizin yakınında bulunan Fatih Camii'nde kılar büyük bir zevk alırdık. İş ve okul yorgunluğuna rağmen, bu ibadette öyle bir güzellik vardı ki, bir gün bile cemaati kaçırsam büyük eksiklik yaşadığımı hissederdim.

Camideki müezzinlerin namaza dâvet için okudukları salât ü selâm, Kur'ân ve daha nice ahenkli zikir ve teşbih sesleri uzun süre aklım hiç çıkmamıştır. Kılınan namazda yaşanan huşû ve sükûneti ise ifade etmekten acizim.

Fatih Camii yazın bir başka, kışın ise bir başka güzel olurdu. Sadece caminin içinde değil, avlusundaki çeşmelerden abdest alırken dahi başka bir zevk alınırdı. O soğuk kış günlerinde bile üşümez, sanki ibadetin verdiği manevî sıcaklıkla ısınmış olurduk. Benzer sözleri hacca gitmiş kişilerden de duyabilirsiniz. Özellikle Kâbe'de yapılan ibadetlerde daha büyük bir haz alındığını, bu görevi yapmış olan hacılardan duyarız.

Demek ki, ibadette büyük bir zevk vardır. Özellikle cemaatle kılınan namazlarda bunun kat kat fazlası bulunmaktadır. Nedense insanlar elinin altında olan veya Allah'ın vermiş olduğu nimetlerin kıymetini, ancak olmadığı zaman daha iyi anlıyor. İşte ben de gurbette iken gemide çalıştığım zamanlarda, Fatih Camii'nde kıldığım namazları hatırlıyorum da o muhteşem manzarayı tekrar yaşayabilmeyi özlemle arzu ediyorum. Bu nedenle birisiyle bulaşacağım zaman bir namaz vaktinde Fatih veya Süleymaniye gibi camilerde randevu veriyor bu sayede bu ihtişamlı camilerimizde namazımı kılıyorum.

Gemide yalnız başıma kıldığım namazlarda ne yazık ki o güzel duyguları yaşamaya yetmemektedir. Evet, namazda, hele hele cemaatle kılınan namazda birçok duygumuzun alacağı büyük hazlar vardır. Namaz ibadetinin kişiye kazandırdığı büyük sevap yanında, duygu ve düşüncelerimizin ihtiyacı olan pek çok gıda da bulunur.

Bu manevî gıdalar alınmadığı takdirde, huzursuzluk ve ruhsal sıkıntıların arttığı görülmektedir. Doktorlara ve vermiş oldukları ilaçlara yığınla para öderiz. Lâkin gerçek tedavinin yapıldığı bu mekânlara neden yeterince gitmeyiz, anlaması gerçekten güç bir iştir.

Ahir zaman hastalıkları denilen şeylerden birisi de bu olsa gerektir. Haftada bir kılınan Cuma namazları bile, bazı kişiler için zahmetli olmaktadır. Hâlbuki insan bilse ki ruh, ancak böyle anlarda nefes almakta ve huzur bulmaktadır. Günümüzde çokça tartışılan şiddet, karamsarlık ve bedbinlik hastalığının gerçek sebebi bu ibadetlerimizdeki eksiklikler olmasın sakın...

Bediüzzaman, Millet Meclisi'ne ilk geldiği zaman milletvekillerinin namaz konusundaki ihmallerini görür ve bir beyanname neşreder. Meşhur bir paşa da bu beyannameyi kürsüden okur. Bunu gören M. Kamâl, "Biz sizin ilminizden istifade etmek için sizi çağırdık. Fakat namaza dair şeyler neşrettiniz, aramızda ihtilâf çıkardınız," deyince Bediüzzaman, "Paşa, Paşa, imandan sonra en büyük hakikat namazdır, namaz kılmayan haindir. Hainin hükmü ise merduttur (yani reddedilir)" diye karşılık verir. Bu şekilde sert bir tepki beklemeyen Mustafa Kemal çok şaşırmıştır.

Fakat Bediüzzaman'ın kitaplarını okuyanlar, onun namaza ne kadar önem verdiğini iyi bilirler. Kur'ân'da 86 ayet direkt namazın kılınmasını emrettiği gibi yüzün üzerinde âyet ise dolaylı olarak namaz ile alakalıdır.

Sadece Fatih Camii değil şanlı ecdadımız dünyanın her tarafına öyle eserler bırakmış ki aradan 400-500 yıl geçtiği halde dimdik ayakta duruyor ve ne derece yüksek bir medeniyet inşa edildiğini herkese gösteriyor. Bunun en bariz örneği İstanbul’daki muhteşem camilerimizdir. Yüzyıllardır görenlerin hayranlıkla izlediği camilerimiz, hem şehirlerin sembolü hem de gezilecek en önemli mekânı olarak günümüze kadar gelmiştir. Mimar Sinan’ın acemilik eserim dediği Saraçhane’deki Şehzade Camii, bu gün dahi en usta mimarların hayallerini süslüyor.

İstanbul’un yedi tepesinden birisinde yükselen Süleymaniye Camii, Sinan’ın kalfalık eseridir. İstanbul’un her yerinden görünür ve bu şehrin büyük bir İslam medeniyetine beşiklik ettiğini dost düşman herkese gösterir.

Sultan Ahmet Camisi ise altı adet minaresi ile Ezan-ı Muhammedi’nin önemini haykırıyor gibidir. Boğazdan geçen bütün gemiler hayranlıkla Ayasofya ve Sultan Ahmet Camiini seyrederler.

Gemi kaptanı olarak İstanbul Boğazından geçerken gördüğüm muhteşem cami manzarası karşısında gemi düdüğü ile selamlama ihtiyacı hissederim. Gerçekten de muhteşem manzaranın dünyada emsali yoktur.

Eminönü’ndeki yeni Camii, Fatih’teki Fatih ve Yavuz Selim Camileri de İstanbul’a başka bir güzellik katar. Topkapı Sarayı ve Beyazıt Kulesi bu camilerimizle birlikte muhteşem bir medeniyeti gösterir. İstanbul’un silueti yüzyıllarca bu eserlerle şekillenmiş ve bu güne kadar gelmiştir. Şimdi Anadolu yakasında Çamlıca Camii yükseliyor. Bu yakadaki en büyük eksiklik dahi tamamlanmış oluyor.

6 Ağustos 2013'te temelleri atılan ve 125 bin metrekare alanda yapımı hızla devam eden bu caminin açılışına günler kaldı. İstanbul’un en büyük ve ihtişamlı yapılarından biri olacak bu camii Boğazın Anadolu siluetini de belirlemiş durumdadır.

Tamamlandığında İstanbul'un birçok noktasından görülecek olan 7,77 metre boyundaki alemle dünyanın en büyük alemine sahip olan Çamlıca Camii, 4`ü 107.1 metre, 2`si ise 90`ar metrelik 6 minareden oluşmakta ve Sultanahmet Camiine benzemektedir, vesselam…

 

Yazarın Diğer Yazıları